GURBET DERGİSİ-MAKALELER
Süleyman Karagülle
1392 Okunma
İSLÂM ve MÜSBET İLİM

                              İSLÂM ve MÜSBET İLİM

                         Y. Müh. Süleyman KARAGÜLLE

                   15 nisan 1965-gurbet dergisi yıl-1 sayı-2

 

 

Medeniyet geliştikçe insanlar İslâmiyetin yüceliğini, inceliğini, ulvî mahiyetini daha iyi idrâk etmektedir. Lâboratuvarlarda yapılan her tecrübe, İslâmiyetin daha önce insanlığa sunmuş olduğu neticeleri isbat etmekte ve böylece onun getirdiği her hükmün bir hikmet olduğu hakikati sabit olmaktadır. İlim daima İslâmiyetin iddialarını isbat eder bir şekilde tecelli etmiş ve zaferinin bir kılıcı olmuştur. Bunu birkaç misâlle izah edelim:

Felsefe (veya metafizik) de : İslâmiyet, — “Zaman, mekân, madde... yani bütün kâinat, kendiliğinden zorunlu birer hakikat olmayıp ilâhi kudretin birer tecellisidir. Allah dileseydi başka türlü bir kâinat da yaratabilirdi.” (1) demektedir Buna karşılık filozoflar, “Zaman, mekân, madde... yani kâinat, kendiliğinden zorunludur ve bunların başka türlü olmasına da imkân yoktur. İlâhi kudret diye bir şeye ihtiyaç, zaruri değildir.” fikrinde idiler. Bugün ilim yardımı ile varılan netice ise, “Evvelâ, kâinat bir oluşdur. Her oluş gibi bu oluşun da bir ömrü vardır. Faydalı enerji gittikçe sıfıra müncer olmaktadır. (Entropi azamî haddini almaktadır). Bu bize kâinat ömrünün bir gün sona ereceğini gösterir. Kâinatta faydalı enerjiye ait ortalama yoğunluk mahduttur. (Antropi yoğunluğunun asgarî haddi vardır.) Şimdiye kadar da sonsuz zaman geçmiştir, öyleyse kâinatın bir başlangıcı vardır. Aksi takdirde sonlunun sonsuza eşit olması imkânsızlığı ile karşı karşıya geliriz.” şeklindedir.

Kâinatta, duruk, faydasız enerjinin artıp eksilmediği fikri, hâlâ kabul edilmekte ise de bu, kâinatın, bugünkü haliyle, sınırlı bir başlangıcı ve sonu olacağına dair kaziyeyi nakzetmez. Faydasız enerji faydalı enerjiye sebepsiz inkılâp edemez. Böylece ilim, İlâhî tezahürün büyük bir kısmını isbat etmiş oluyor. istikbalin ilmi ilâhi tezahürünkülli kısmını da isbat yolundadır. (2)

Riman, çok buutlu hendesesi ile üç buutluluk zaruretini ortadan kaldırdı. Hattâ Einstein’ın nazariyeleri, kâinatımızın üç buutlu hattî bir mekândan ibaret olmasını reddedip, dört buutlu mekânın üç buutlu küresi olduğunu dahi iddia etti. (3) Atomun parçalanması ile maddenin yok olamıyacağına dair hezeyan tarihe karıştı. Şimdi de enerjinin yok olamıyacağı iddia edilmektedir. Bu iddia belki doğrudur, fakat enerji hiçbir zaman kendiliğinden madde olamaz. Çünkü madde faydalı bir enerjidir, halbuki duruk hararet enerjisi faydasızdır.

İslâm kelâmcıları kâinatın temeli olarak parçalanmaz bir cüz’ün (cüzün la- yetecezzayı) kabul ediyor ve davalarını buna istinat ettiriyorlardı. (4) Filozoflar ise kâinatın esasını suret ve heyula da görüyorlar ve buna dayanarak kâinatın başlangıcı yoktur fikrini izaha çalışıyorlardı. Bugünkü ilim,fizikte bir tesiri kuvantumunu (yani kelâmcıların iddia ettikleri, cüz’ün lâyetecca’yı) keşfetti. Bu enerji ve zaman çarpımıdır. Enerji de yol ve kuvvet çarpımıdır. Çarpanlardan biri sürekli olarak değişirse, çarpım da sürekli olarak değişir. Çarpım sürekli olmadığına göre çarpanlardan hiçbiri sürekli değildir. Yani mekân ve zaman “cüz’ün lâ yetecezzaları” vardır Bir zamandan diğer bir zamana, bir mekândan diğer bir mekâna sürekli olarak geçilemez; ancak merdiven basamaklarından atlar gibi zaman ve mekân içinde boşluklar bıraka bıraka geçeriz. Bu, kâinatın her an yok olup tekrar var olmakta bulunduğunu gösterir. Işık hızının azamî bir hız olması da bu cüz’ün lâyetecezza’ları ile izah edilebilir. (5)

Görülüyorki modern müsbet ilim, yalnız İslâmiyetin sunduğu neticeleri isbat etmekle kalmamış, ayni zamanda İslâm mütefekkirlerinin faraziyelerindeki isabet derecesini de göstermiştir.

(1) O gün yer, yerin gayrisine ve gökler değişecektir.

Sure: 24 - Ayet: 48 –

(2)Her şey fâni olacaktır, yalnız ikram ve celâl sahibi Rabb’inin vechi bâki kalacaktır.

Sure: 57 - Ayet: 26 –

(3) Ey insan ve cin topluluğu, gücünüz yetiyorsa yer ve göklerin kuturları dışına çıkınız. Sultansız çıkamazsınız. (Kutur kelimesi kâinatın küresel olduğunu. Sultan = kelimesi ile de ancak İlâhi kudret yardımı ile üç

buutun dışına çıkılabileceği ifade edilmiş oluyor.

                        Sure: 55 - Ayet: 33

(4)Zerveler savrulduğu zaman (burada enerjiyi taşıyan elektro manyetik dalgaların bir akışkan olmayıp küçük küçük parçacıklardan ibaret olduğuna cem’i muennes sığasını — zariyatı — kullanmakla işaret ediyor.)       

                    Sure: 51 - Ayet: 1

(5)Leyl neharı sepkat edemez (yani madde ışığı geçemez).

                       Sure: 36 - Ayet: 40

 

 

 

 

 

 

 



© 2024 - Akevler