Atatürk’ün tarih tezi Birleşmiş Milletler’de
15.03.2011
Gündemde birçok konu var ama izninizle ben hafta sonunda New York’ta katıldığım Birleşmiş Milletler toplantısından, oradaki bazı büyük beyinlerden ve öğrendiklerimden söz açacağım.
Çünkü yaşadıklarımı ve öğrendiklerini sadece kendime saklamak yerine, ilgilenecek okurlarımla paylaşmayı tercih ediyorum.
UNESCO Genel Direktörü İrina Bokova, nezaket göstererek beni BM’de yapılacak “Barışın İnşası Yüksek Paneli”ne katılımcı olarak davet etti.
Toplantılarımızda BM Genel Sekreteri Ban ki-Moon, Suudi Arabistan’dan Prens Faysal Al Turki, moleküler biyoloji konusunda Nobel almış olan Dr. Günter Blobel, Oscar ödüllü oyuncu Forest Whitaker, Çin’in ünlü yönetmeni Chen Kaige, Portekiz’in eski Cumhurbaşkanı Sampaio gibi değişik alanlardan gelen çok ilginç katılımcılar vardı.
Hepsinin fikirlerini özetleyeceğim için, izlenimlerimi birkaç yazıyla paylaşacağım ama önce izninizle BM Genel Kurul salonunda yaptığım halka ve basına açık konuşmadan söz etmek istiyorum. Yüzlerce kişinin bulunduğu salondaki paneli CNN’den Femi Oke sunuyordu. Konuşmalar TV’ler ve online olanaklarla dünyada izlenebiliyordu.
Eskiden beri bir hayalim vardı. BM konuşması, kısmen de olsa bu hayalimi gerçekleştirmeme olanak sundu.
Biliyorsunuz son yıllarda Huntington’ın ‘Medeniyetler Çatışması’ sözü, herkesin ağzında sakız oldu. Bu sözü başından beri çok tehlikeli bulmuşumdur. Dünyanın birbirine taban tabana zıt nedeniyetlerden oluşan bir yer olarak algılamamıza dolayısıyla çatışmaları da kaçınılmaz bulup mazur görmemize yol açar.
BM’de bu düşüncelerimi aktardıktan sonra “Size bambaşka bir tarih tezi sunacağım şimdi“ dedim. “İnsanlık medeniyeti tektir ama kolları vardır. Bu söz, yaklaşık yüz yıl önce modern Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk tarafından söylenmiştir ve dünya barışının inşasına, Huntington’dan çok daha önemli düşünsel bir temel oluşturmaktadır.“
Hayalim, bir gün BM Genel Kurul salonuna bu sözlerin yazıldığını görmekti. Gerçekleşmesi zor ama en azından Atatürk’ün bu son derece önemli, eski deyimle ‘cihanşümul’ sözü, orada kayda geçirilmiş oldu.
Konuşmama bu sözü açıklayan cümlelerle devam ettim.
Zaman ve mekân içinde insanlık hep aynı temel koşullarda yaşıyor: Hepimiz ölümden korkarız, hepimiz aşka ihtiyaç duyarız, hepimiz beslenmek, yaşamımızı ve neslimizi devam ettirmek peşindeyiz; kızarız, güleriz, kıskanırız, intikam duygularına kapılırız. Destanlardaki, masallardaki, antik Yunan trajedilerindeki konular insanlığın temel sorunlarıdır.
Sorun, bütün insanlığı aynı pencereden seyredecek kadar geniş bir bilince ulaşmamız.
Bunun yerine insanları, görünüşüne, diline, yaşadığı bölgeye, dinine göre ayırmak, çatışmayı baştan kabul etmek anlamına geliyor.
İnsanlar birbirini en iyi sanat yoluyla tanıyabilir.
Sanat, toplumlararası barışta en önemli silahtır.
Bunlardan sonra sözü Theodorakis‘le yaptığımız barış çalışmalarına ve bunun otuz yıl içindeki etkilerine getirdim, örnekler verdim.
Gelecek yazılarda size Faysal Al Turki ile yaptığımız din, demokrasi ve laiklik tartışmasını, Dr. Blobel’in anlattığı son derece ilginç “vahşet geni” çalışmalarını anlatacağım.
NOT: İbrahim Tatlıses’in saldırıya uğramasına çok üzüldüm. Umarım en kısa zamanda hayati tehlikeyi atlatır, tamamen sağlığına kavuşarak yeniden aramıza döner.
Yorum:
Bu tarih tezi bize şunu hatırlatıyor.
Medeniyetler gece ve gündü gibi ard arda gelir ve bir öncekiyle sentezden meydana gelir.
Hakkı üstün tutan uzlaşmacı ana medeniyet bozulunca kuvveti üstün tutan
Çatışmacı medeniyete dönüşür.Yani asıl olan iman da olduğu gibi hakkı üstün
Tutan medeniyettir.Küfür arızi olduğu gibi kuvveti üstün tutan medeniyetler de
Arızidir.Ama imtihan sırrı gereği ömürleri aynıdır…