– 01.02.2011
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün köşemde yer alan “CHP, MHP ve tehlikeli süreç” başlıklı yazım konusunda beni arayarak açıklama yaptı. Hem bizim, hem de toplumun bilgilendirilmesi açısından bu açıklamalar son derece önemlidir, bu nedenle kendisine teşekkür ediyorum. Kılıçdaroğlu “polemiklere saplanıp kalınması ve olayların, gelişmelerin, ülke ile ilgili sorunlar ve bunlara çözüm getirecek projelerin yeterince anlatılmaması” konusundaki eleştirilerim için “şehir şehir dolaşarak sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ile toplantılar yaptıklarını, halka da olayların gerçek yüzünü anlatmak için büyük çaba sarfettiklerini” söyledi. Bunlar her partinin, özellikle de elinde sesini duyuracak hemen hiçbir medya imkanı olmayan muhalefet partilerinin ve özellikle seçim sürecinde mutlaka yapması gereken çalışmalar.
Ama öte yanda; her ne kadar iktidara yaranmaktan başka vazifeleri olmadığını düşünen yazarlar “Bu ülkede baskı maskı yoktur. Mısır ve Tunus Türkiye’ye benzemek istemektedir” diye bağrışıyor (Türkiye’ye benzemek istiyorlar ama bu “demokrasi isteği”, bugün çoğu kaybedilmiş durumda) ve muhalefete verip veriştirme yarışına giriyorlarsa da... Ülkede medyadan yargıya ve tüm önemli kurum ve kuruluşlara kadar yapılan müdahaleler, bu kurum ve kuruluşları tamamen iktidar yönetimine alan adımlar var. Seçim sonrasında yapılacak yeni anayasada “bugün terör örgütü ve onunla paralel çalışan partinin; Barzani‘nin de ‘seçim sonrasına kadar bekleyin’ öğüdüne uyarak tepkilerini, tehditlerini durdurmasını sağlayan vaadlerin neler olduğu” sorusu var. Onlara ne söylendi ki ikna olarak beklemeyi tercih ettiler?
YENİ ANAYASA SÜRPRİZİ!
Bu güne kadar ‘hükümetin hukukla, yargıyla ilgili tüm eylemlerine destek vermiş olan’, 2007 yılında AKP’nin anayasa taslağı hazırlatmak için seçtiği 6 hukukçu arasında bulunan; Ergun Özbudun, Levent Köker gibi Anayasa hukukçuları bile bugün endişe duyduklarını açıklamaktalar. Prof Ergun Özbudun, seçim sonrası ortaya çıkacak sürprizleri ve halkın seçime “neyle karşılaşacağını bilerek gitme hakkını” düşünmüş olmalı ki “Bütün partiler seçimden önce anayasa taslaklarını açıklamalı” dedi.
Prof Levent Köker ise yine “AKP’nin istediği sistemi anayasa taslağı olarak halkın önüne koyması gerektiğini” belirttikten sonra; seçimin arkasından mutlaka getirileceği anlaşılan, Başbakan Erdoğan‘ın son zamanlarda dilinden düşürmediği “Başkanlık sistemi” için “ABD’deki sistemin bütün unsurları (örneğin federatif yapı, güçlü bir kuvvetler ayrılığı, bağımsız yargı gibi) alınmadan başkanlık sistemine geçilirse bunun diktatörlükle sonuçlanacağını” söyledi. Yine Erdoğan’ın “ben böyle istiyorum” dediği ‘iki partili sistem’ için de “Bunu daha önce Kenan Evren de istedi yapamadı, ancak seçmen karar verebilir” dedi.
Kısacası AKP’nin ‘Bilim Kurulu’nda yer almış hukukçuları bile telaşa düşüren gelişmeler var ortada ve iktidar partisi buna rağmen seçim sonrasına bıraktığı yeni anayasada nelerin olacağını bütün israrlara rağmen açıklamıyor. (Yarın devam edeceğim...)
***
CHP, MHP ve tehlikeli süreç! – 02.02.2011
İki gün önce MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal ‘MHP’nin Komisyon’da Yargıtay ve Danıştay’a iktidar partisinin yapmak istediği operasyon tartışılırken CHP’nin gösterdiği tepkiye katılmayıp toplantıyı sürdürmesi’ ile ilgili yazım konusunda beni aradı. “Toplantıyı terk eden parti için “zaten söyleyecek sözleri yoktu” benzeri açıklamalar yapıldığını, bu nedenle kendilerinin kaldığını, fakat “yüksek yargıyı tümüyle iktidara bağımlı hale getirecek bu son adımlara şiddetle karşı çıktıklarını ama bunların medyada yer almadığını” anlattı.
Ben de ‘medyada yer almadığına, yaptığınız konuşmalar da iktidar partisi çoğunluğu tarafından dikkate alınmadığına göre (bu durum daha önce önemli adımlar atılırken yaşanan deneyimlerden biliniyor) bu tepki tarzı hükümetin istediği sonuca hizmet etmiş oluyor mu’ diye sordum. Daha sonra bana gönderdiği Adalet Komisyonu toplantısı tutanakları nı incelediğimde gerçekten de Faruk Bal’ın “yüksek yargının geriye kalan iki mahkemesinin de siyasallaştırılması” sonucunda ortaya çıkacak tehlikeyi muhteşem şekilde anlattığını gördüm.
Buna rağmen muhalefet partilerinin böylesine önemli bir olayda bile sırf “aynı safta görünmemek adına toplu tepki verememesi” maalesef ülke için büyük kayıp yaratıyor.
EKONOMİ VE DIŞ POLİTİKA
Muhalefet partilerine en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde CHP de başka konularda hatalar yapmakta. Yurt içinde ve dışında; öğrencisinden iş adamına kadar konuştuğum birçok kişi “CHP’nin ortaya atılan polemik yaratacak tartışmalara, hakaretlere cevap vermekle zaman kaybettiğini, yanlışları ve gelişmeleri dikkatle izleyip netlik kazandırmadığı, bu gelişmelerin sürdürülmesi sonucunda neler olacağını iyi anlatamadığı gibi; ekonomi, dış politika gibi konularda açıklamaların yetersiz olduğunu, projelerini de tekrar tekrar anlatarak “iktidara gelirse Türkiye’de neler olacağı” konusunda güveni sağlamadığını söylüyor. Sadece yolsuzluklara saplanıp kaldığını da..
SEÇİM GÜVENLİĞİ!
Millet “harem ağası benzetmeleri, ayvayı yedirme esprileri” yerine içi dolu kavramlar, söylemlerle gelecek güvencesi istiyor.. Millet “seçim sandıklarına nasıl sahip çıkılacağını, bilgisayar çökmesi, elektrik kesilmesi gibi sürprizlerin nasıl önleneceğini, YSK’nın oy toplamayı muhalefet partilerine izletmeyip sandık bazında sonuçları da açıklamasının nasıl önüne geçileceğini” merak ediyor.
Almanya’dan yazan okurumuz Necmettin Gündüzoğlu; “Almanya’da seçim bilgisayarlarına hile karıştırıldığı Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmiş ve bu bilgisayarlı toplama işleminin Almanya’da kullanılması durdurulmuştur. Şu anda hala Türkiye’de bazı partiler ‘hangi oyu alacaklarını’ peşin peşin kesin şekilde söylerken muhalefet partileri neden hala seçim bilgisayarlarına karşı bir şey yapmıyor, uzmanlardan bir heyet kurup manipüle edilebildiğini ispatlamıyor” diye yazmış. Bırakın kendileri ile ilgili riski, Gündüzoğlu ve onun gibi düşünen insanların güven duymasını sağlamak muhalefet partilerini hiç mi ilgilendirmiyor?
SARIGÜL MESELESİ
CHP’nin önemli bir kusuru da Parti Meclisi veya MYK üyelerinin ‘aklına geleni söylüyor’ havada konuşması ve arkadan bazı söylenenleri yine kendilerinin tekzip etmek zorunda kalmaları. Gerçi bu AKP’de de oluyor ama CHP’de ‘kendi politikalarına ters’ açıklamalar yapan veya partiye yeni girdiği ve siyaseti iyi bilmediği için konuları yanlış değerlendirenler var.
Öte yanda partinin Oya Araslı, Atilla Kart gibi çalışkan, iyi siyasetçilerinin geri plana çekilmiş görüntüsü rahatsız edici.. Ayrıca CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun; Mustafa Sarıgül, Fikri Sağlar gibi isimlerin partiye dönmesi konusunda söylediği “geleceklerse sade vatandaş gibi gelsinler, milletvekilliği bekleyerek değil” sözleri hiç de gereksiz ve rahatsız ediciydi bence.. Türkiye’nin en başarılı belediye başkanını veya popüler siyasetçilerini partiye çekmek gerekirken söylenecek şey midir bu? Yani Sarıgül milletvekilliği beklemeyecek, onu kıskananlar kulp takmaya uğraşacak da partiye zararlı polemiklere yol açan bazı isimler (ki bunlara ‘kimsenin bilmediği’, ‘no name isimler’ de denebilir) mi milletvekilliği bekleyecek?
CHP’nin de, MHP’nin de açıkça görülen hatalarını düzeltip doğru politikalar ve söylemlere geçmek, ayrıca kendilerini duyuracak TV kanalları, programları bulmak için çok az zamanları kaldı. Eleştirilere kulak verseler iyi olur!
Saygılar