ömertamer
06.02.2011
09:04
| SORULAR:
Hocam öncelikle selam ve saygılar sunarım. Seminerlerinizi elimden geldiğince okumaya çalışıyorum. Bir kitabınız geçti elime tesadüfen onu da kapasitem ölçüsünde okuma ve anlama çabasındayım. Genel olarak bu okumalarımdan aklıma takılan ve öğrenmek istediğim bir takım hususlar var. Açıklarsanız memnun olurum.
1-Ülkenin idari yapılanmasını semt-bucak-ilçe-il-bölge olarak ayırıyorsunuz. Yazılarınızda her bucak kendi kamu hukukunu kendi oluşturur diyorsunuz. Bu eski yunan site devletlerinin yapısına benziyor günümüzde uygulanma şansı nedir? Benim işyerim ile evim arasında sizin nüfusa göre ayırımını yaptığınız bucak yapılanmasını düşünerek baktığımda yaklaşık 20 tane bucak çıkıyor. Yani ben evimden çıktıktan sonra 20 tane farklı hukuka tabi olacağım. Hangi bucakta neyin suç neyin suç olmadığını bilemem, hareket tarzımı neye göre belirleyeceğim? İkamet ettiğim yerde farklı hukuka tabi olacağım,çalıştığım yerde farklı hukuka, bu karmaşaya sebep olmaz mı? Özel hukuk, yani evlenmeler, boşanmalar, ticari ilişkiler vs bunlar belirlenmiş olacak mı bucak seviyesinde? Ayrıca, insanlar arasındaki iletişimin, her türlü ilişkinin bu kadar üst seviyeye çıktığı, sermaye hareketlerinin bu kadar yoğun olduğu, mal ve hizmet transferlerinin doruğa ulaştığı bir devirde, bucak yapılanması içe dönük kendinden olmayanları dışlayıcı, kapalı toplumlar oluşturarak kini, düşmanlığı ve birlik, beraberliği bozucu etkileri olmaz mı? Bir nevi gettolaşma görüntüsündeki bu modelinizin yukarıdaki bu çağın hızlı gelişmelerine ayak uydurabileceğini düşünüyor musunuz?
Günümüzde illerde, ilçelerde merkez yerler vardır, ortak kullanım alanları, herkesin gezmeye, eğlenmeye, yemeye içmeye, alışverişe geldiği yerler, buralar hangi hukuka tabi olacak. Hangi bucağın dediği olacak?
2-İller iç güvenliği sağlar diyorsunuz. Bu polis veya jandarma teşkilatına benzer bir teşkilatla mı sağlanacak? Bu teşkilatlar bucaklarda mı yerleşecekler? Bucakların kendi kamu hukukları olduğunu düşünürsek ortaya çıkacak bir sorunda, bir usulsüzlükte suçluyu yakalamak için bu teşkilatlar mı görevli olacak? Genel olarak da iç güvenlikten tam olarak kastınız nedir?
3-İlçeler merkez bucaklarında genel hizmet yapılır diyorsunuz. Merkez bucak ne demektir? İlçelerin, illerin merkez bucakları mı var? Bunlar ne demektir? Nasıl ayırım yapılacak ve diğer bucaklardan farkı nedir? Genel hizmet nedir? Her bucak genel hizmetini kendi yapmaz mı?
4-Orta öğrenimini herkesin kendi yerel diliyle yapması ile ilgili görüşünüz çok olumlu fakat üniversitelerde sadece Türkçe kullanılması ne kadar doğrudur? Bunu şundan soruyorum Kürt arkadaşlarımızın taleplerine baktığımızda bir eşitlik arzusu görülmektedir. Ortaöğrenimi kendi dillerinde okusalar bile yeni talep neden yüksek tahsili Türkçe yapıyoruz da Kürtçe yapmıyoruz olacaktır? Neden Türklerin dili de Kürtlerin dili değil?
5-Her ilin kendi parası olacak demişsiniz. Ben şimdi Ankara’dayım buradan İstanbul’a geçtiğimde kendi param geçmeyecek değişimi neye göre yapacağım ve bu bir zorluk çıkarmayacak mı? Düşünün şimdi nereye gidersem gideyim cebimdeki para her yerde geçiyor bana daha kolaylıkmış gibi geliyor. Bunu açıklar mısınız?
6-Her bucak hakemlik sistemini benimsemek zorunda mıdır? A bucağında yaşayan adam B bucağında yaşayan adamı öldürdü. Bu olay B bucağında yaşandı. B bucağında bunun cezası idam, A bucağında hapis ve B bucağı hakemlik sistemini benimsemiş A bucağı benimsememiş, bu olayın çözümü nasıl gerçekleşecektir?
7-Her ilde mi askerlik isteğe tabi olacak? İller iç işlerinde özgür olacağı için kendi yönetim biçimlerini yani seçme seçilme yöntemlerini kendilerini belirleyeceği için askerlik şartına göre siyasi haklardan faydalanma veya faydalanamama bir dayatma
değil midir?
8-Kitabınızda faiz, tekeli oluşturur demişsiniz. Bankalarda küçük sermayeler toplanmakta, benim 5 liram öbürünün 10 lirası diğerinin 5 lirası derken sermaye teraküm etmiş olacak. Bu parçalı ve küçük sermayenin faiz getirisi de düşük olacağından nasıl tekel oluşacak? Bahsettiğiniz başka bir şey ise faizin tekele götürme fonksiyonunu örneklerle anlatabilir misiniz?
9-Ticaret malda artıştır diyorsunuz. Faiz ise nakitte artış. Banka kredisini düşünecek olursak, 1000 lira kredi verildi geriye 1500 alındı, bu faiz işleminde piyasadaki para artmıyor ki mevcut olan para bir yerden başka yere akıyor yani yer değiştirme var artış yok. Diğer taraftan ticarete 1000 liraya aldığımız malı 1500 liraya sattığımızı düşünürsek aradaki fark yine nakitte artış değil midir sizin bakışınıza göre nasıl malda artış oluyor?
10-Ticarette sermaye vergisiyle riziko sağlanır demişsiniz. Günümüzde şirketler kurulurken sermayelerini doğru bildirmediklerini biliyoruz, vergiyi sermayeden alacağınıza göre vergiyi tam ve doğru almak nasıl mümkün olacak? Azalan verimler kanunuyla tekelleşmenin nasıl önleneceğinin hesabını örnek vererek yapabilir misiniz?
11-Veresiye satışları faiz olarak değerlendiriyorsunuz. Satıcının malı verip parayı sonra taksit taksit alması ile elde edeceği fayda ile parasını peşin alması arasındaki fayda doğal olarak farklıdır. Parayı taksit taksit almasından dolayı oluşacak zararını fiyatı artırarak gidermeye çalışmanın meşru olması gerekmez mi?
12-Veresiye satışın üretmeden tüketmek olduğunu söylüyorsunuz. Bu nasıl oluyor ve ne demek? Zaten üretilmiş tezgâhlarda olan bir malı almış oluyorum. Veresiye piyasanın canlanmasına vesile olmuyor mu? Veresiyeye faiz deme sebebinizi kısaca açıklar mısınız?
13-Faizsiz kredide cebri icra ve gecikme cezası olmadığına göre, geri dönmeyen kredilerin zararı nasıl karşılanacak? Hukuki ve maddi teminatı olmayan kredileri ödememe dürtüsü ile birçok kredi geri dönmezse tasarruf sahiplerinin sermayelerinin güvencesini nasıl sağlayacağız?
14-“Selemin tasarrufu teşvik ettiğini yani para sahibi parayı şimdi kullandırmakta fakat “ortak mallardan” harcama yapmaktan şimdilik feragat etmektedir, buna karşılık ileride elde edeceği paraya mukabil şimdi malı almaktadır, selem böylece üretime yardım etmekte ve özendirmektedir.”diyorsunuz kitapta; a) ortak mallar ne demektir? b)tasarruf nasıl teşvik ediliyor? c)ileride elde edeceği paraya mukabil şimdi malı almaktadır, ne demektir? Bu veresiyenin tanımı değil midir? Yanlış bir ifade mi var ben mi yanlış anlıyorum?
15-“Faizde ise kişi ileride elde edeceği paraya mukabil şimdi malı alıp tüketmekte ve bir kısım malı tüketmekten feragat etmektedir. Böylece üretim azalmakta, üretmeden tüketme çelişkisine düşülmektedir.” Demişsiniz. Oysaki faizli kredi sayesinde insanlar bir şeyler alarak, talep ederek üretime katkı sağlamış olmazlar mı?
16-Sürekli bahsettiğiniz sömürü sermayesi, faizle sömürmeyi dünyada nasıl uyguluyor? Örneğin ülkemizde faizler düştü. Faizin zararları bertaraf edilmeye başlandı diyebilir miyiz? Yani artık küresel sermaye bu düzenini ülkemizde uygulayamayacak mı? Faizler düşmesine rağmen istihdamda başarı sağlanamamasını ve üretim maliyetlerinin bu kadar yüksek olmasını neye bağlıyorsunuz?
17-Merkez bankasının son dönemde kredi karşılık oranlarını artırması ve kredileri düşürme çabası cari açığa karşı önlem olarak değerlendirildi. Sizin bu önlemler hakkındaki görüşünüz nedir ve cari açığın belirli bir rasyo oranın üstüne çıkmadığı müddetçe zararı olmadığını savunan görüşler var, cari açık hakkındaki düşünceniz nedir ve bu kadar cari açık ülkemizi sıkıntıya sokmaz mı?
18- Son olarak katılım bankalarının faaliyetlerini de faizli olarak nitelendiriyorsunuz. Sermaye sahipleri yani tasarruf sahipleri alınan maddi teminatlar dolayısıyla zarara iştirak etmediğinden yani rizikosuz kazanca sahip olduklarından yapılan iş faiz olarak nitelendiriliyor. Diğer taraftan işlemlerini, faaliyetlerini veresiye şekilde yürütüyorlar bunun da faizin zararlarını ortaya çıkardığını bu yüzden, bu yönden de faiz olduğunu söylüyorsunuz. Bu şekilde veresiye mal alım satımı yapan katılım bankası veya herhangi bir işletmenin günümüzde faizsiz bir müesseseye dönüşümü nasıl sağlanabilir?
Allah’a emanet olun.
|
niyazi v
12.02.2011
15:12
| Hocam özellikle faiz hususundaki cevaplarınızı merakla beliyoruz.
|