Tunus’taki olaylar
1274 Okunma, 2 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

Neyin kavgası? 5 Şubat 2011 Cumartesi

 

Tunus’taki olaylar

 

- Tunus ve Mısır’da yaşananları sadece iç dinamiklerle açıklamak yeterli değildir. Ancak bu her şeyin dışarıdan tezgahlandığı anlamına gelmez. Ülkedeki şartlar böyle bir eylemin yapılmasına uygun olmalıdır. Gerçi her ülkede bir takım sorunlar vardır ve bunlar kullanılabilir.                                                                                                                 - Sermaye bir dış ülkede operasyon yapacağı zaman önce ilim adamlarına araştırma yaptırır. Sonra özel yere planlamasını yaptırır. Sonra CIA’yı çağırır pazarlık yapar. Ona operasyonu ihale eder. Başarırsa para verir. Başaramazsa parayı vermez. Bir daha da onu ona ihale etmez. İran’a helikopter operasyonunu ihale etmiş ama başaramamıştı. Bir daha benzer olay denemesi yapılmamıştır. 2008 yılında Ak Parti’yi kapatmayı denemiş ama başaramamıştı. Bugünkü Mısır olayları böyle ihale ile olmamaktadır. Bundan iç ve dış grupların yararlanması her zaman olağan şeydir.

 

- Mısır’daki olayları incelersek bunun sadece muhaliflerin hareketi olarak görmek yetersiz kalır. Bir ülkede protestolar, ayaklanma düzeyine varsa bile, güvenlik güçlerince etkisiz hale getirilebilir. Çünkü devlet hem bir organizasyondur hem de elinde, isyancılarla kıyaslanmayacak kadar büyük imkanlar vardır. Eğer bir dış destek sağlanırsa yani silah temin edebilirlerse bir şansları olabilir. Bunun istisnaları vardır ve bunlar farklı bir süreci ifade eder. Mesela İran’da silahlı bir çatışma olmadan bir devrim gerçekleşmiştir ama burada dış güçler önemli rol oynamıştır. ABD Yeşil Kuşak projesine uygun olarak oradaki İslamcı hareket desteklemiş buna karşılık SSCB ve Fransa hareketi engellemek yerine ele geçirmeyi tercih etmiştir. İç dinamiklerde değişime uygun olduğu için zorluk yaşanmamıştır.                                                                                                                                                          - İran Şahı Menderes gibi ülkesini kalkındırmağa başladı. Ülkesi şantiyeye dönüştü. Şahı daha önce uyardılar. Ama şah anlamadı. Ülkesini kalkındırmaya devam etti. CIA şahit vermek istedi. Devirmeyi Fransa’daki solcuları aracılığıyla yapmayı denediler. Mollalara dayanarak iktidarı deviririz sonra solcu görünen Batı taraftarlarını iktidar ederiz şeklinde bir planlama yaptılar. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Mollalar galip geldi. Böylece Allah mekrinde galip geldi.

 

- Dış dinamikler nasıl anlaşılabilir? Bir komşu ülkenin rol modeli olması ya da muhalifleri destekleyen sözler söylemesi yeterli midir? Dünyadaki her ülke olayları kendi gücü ölçüsünde etkileyebilir. Bu güç askeri güçle hatta buna ilave olarak ekonomik etkinlikle sınırlı değildir. Dünya ölçeğinde olayları yönlendirecek bir tecrübeye ve bunu gerçekleştirecek bir organizasyon ile bilgi birikimine sahip olmak gerekir. Buna örnek olarak İngiltere’yi gösterebiliriz. Dünyadaki süper güçler kadar etkili olmakta hatta bu ülkelerle yarışı göze alabilmektedir. Bunu imparatorluk döneminden kalan birikimini korumasına borçludur.                                                                                 - Dünya siyasetini yürütme yeteneği İsrail oğullarına verilmiştir. Sermayeyi ele geçiren İsrail oğulları son beş yüz yılını çocuk gibi oynatmışlardır. Kara Avrupasını dinsizleştirerek aralarında kavgalar çıkararak Avrupalıları emrine aldı. İngiltere’yi ise merkez yaptı onlar sayesinde dünyayı istila etti. Hıristiyanlığı oraları İslamiyet’e karşı organize etti. II. Cihan Harbi’nden sonra sermaye merkezini Amerika’ya taşıdı. Müstemlekeciliği de çökerterek kendi pazarı haline getirdi. Osmanlıların, Rusların ve İngilizlerin tarihi siyasetleri vardır. Laik düzenin uygulayıcılarıdır. Politikayı değil yönetmeyi iyi biliyorlar. Çocukluğumda Ruslardan ve İngilizlerden nefret ederdim. Kırgızistan’a gittiğimde Rusların asil bir millet olduğunu gördüm. İngilizler de aynı şekilde bana göre asil haklardır. Onları tarihî sahtekârlıkları sermayenin oynatmasıdır. Sosyalizmi de olar kurdular.

 

- Mısır’daki olaylar eğer ordu destekleseydi kolayca çözülebilirdi. Çünkü olaylar izlenemeyen gizli bir örgütün faaliyeti değildi. Öyle olsaydı kimin nerede ne yapacağı önceden bilinemez ve bunlar bir takım sabotaj eylemleri de yaparak halkı provoke edebilirlerdi. Eylem yapan kitlenin etrafı çevrilerek izole edilebilir ve herhangi bir sertliğe bile gerek kalmadan dağıtılabilirdi. Oysa ordu tarafsızlık maskesi altında olayların gelişmesine izin vermiştir. Bu ordunun taraf olduğu, gelişmelerden rahatsızlık duymadığı ve geleceği planlayan aktörlerden biri olduğu anlamına gelir.                                                                                                                                                         - Oyunlar dışarıda hazırlanır, ülkelerde faaliyete geçirilir, sonunda ordu müdahale ederek oyunların ülkeyi yıkamayacak seviyede kalmasını sağlar. Türkiye’de ve birçok ülkelerde orduları müdahale etmek zorunda bırakmıştır. Bunun sonucu sermaye için çok iyi olmamıştır. Sonunda onlar bağımsız hareket etmeye başlamıştır. Sonra Ukrayna ve Kırgızistan’da Gürcistan’da halk hareketi şeklinde olmuştur. Orada da fazla sonuç alamamıştır. Bugün Mısır’da olanlar İhvan-ı Müslimin’in desteğiyle oluşan bir harekettir. Dışarıdan planlanmış hedefi olan bir hareket değildir. İhale edilmemiştir.

 

- Bu gibi durumlarda en çok zarar gören ülke ekonomisi olur. Eğer önceden kimin projesi olduğu bilinmiyorsa sonradan ekonomik destek verene bakılmalıdır.                                                                                                               - Sonuç onların isteği ile neticelenirse desteklerler. Eğer İran’da olduğu gibi onlar hakim olmazlarsa elbette destekle netice vermeyecektir. Gürcistan’da kendi istedikleri geldiği halde ekonomik destek vermediler. Malî destek ülkeye yarar değil zarar verir. Belli kişiler emeksiz sömürüye girerler ve ekonomik düzen bozulur.

 

- Dünyaya yön veren aktörler sınırlıdır. Çünkü yön vermek sadece politik ustalık değil bu hüneri destekleyen maddi unsurların varlığına bağlıdır. Bugün Dünyada en büyük çatışma ya da rekabet Çin ile ABD arasındadır. Daha doğrusu geleceğin bu iki ülkesi arasındadır. ABD’nin gücü azalırken Çin yükselmektedir. Engellenmek istenen Çin’in Afrika’ya egemen olması ve petrol ulaşım yollarının kontrolüdür. Bu arada enerji kaynaklarındaki değişim ve bunu gerçekleştirecek olanların petrolün rekabetini engellemek için üretimi sınırlayacak tedbirler alacakları gözden uzak tutulmamalıdır.                                                                                                                              - Sermaye ABD’den ayrılıp eski dünyaya yerleşmek istemektedir. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Amerikan halkı uyanmış, Obama’yı seçecek kadar serkeşlik yapmaktadır. Amerika dünyadan uzak olduğu için gelişen eski dünyaya hakimiyet zorlaşmaktadır. İsrail devleti kurulmuştur. Serbest kalsa kendiliğinden merkez olacaktır. Hıristiyanlarla Müslümanlarla dengeyi kuramayınca Hindistan’a yerleşmeyi düşünmüş, Hindistan’da Bilgisayar vadisini kurmuştur. Çin’e yerleşmeyi düşünmektedir. Bunların başında simaları Çinlilere benzemediği için onları kandırmak kolay olmayacaktır. Bir de uzaktır. Pekin ile Newyork Ortadoğu’dan aynı uzaklıktadır. Bir de Çin inanışına göre uzak ülkelerle ilgilenmek Çinliler için uğur değildir. Çin Seddi bu anlayışın mantığıdır.

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
ömertamer
06.02.2011
09:04

SORULAR: Hocam öncelikle selam ve saygılar sunarım. Seminerlerinizi elimden geldiğince okumaya çalışıyorum. Bir kitabınız geçti elime tesadüfen onu da kapasitem ölçüsünde okuma ve anlama çabasındayım. Genel olarak bu okumalarımdan aklıma takılan ve öğrenmek istediğim bir takım hususlar var. Açıklarsanız memnun olurum. 1-Ülkenin idari yapılanmasını semt-bucak-ilçe-il-bölge olarak ayırıyorsunuz. Yazılarınızda her bucak kendi kamu hukukunu kendi oluşturur diyorsunuz. Bu eski yunan site devletlerinin yapısına benziyor günümüzde uygulanma şansı nedir? Benim işyerim ile evim arasında sizin nüfusa göre ayırımını yaptığınız bucak yapılanmasını düşünerek baktığımda yaklaşık 20 tane bucak çıkıyor. Yani ben evimden çıktıktan sonra 20 tane farklı hukuka tabi olacağım. Hangi bucakta neyin suç neyin suç olmadığını bilemem, hareket tarzımı neye göre belirleyeceğim? İkamet ettiğim yerde farklı hukuka tabi olacağım,çalıştığım yerde farklı hukuka, bu karmaşaya sebep olmaz mı? Özel hukuk, yani evlenmeler, boşanmalar, ticari ilişkiler vs bunlar belirlenmiş olacak mı bucak seviyesinde? Ayrıca, insanlar arasındaki iletişimin, her türlü ilişkinin bu kadar üst seviyeye çıktığı, sermaye hareketlerinin bu kadar yoğun olduğu, mal ve hizmet transferlerinin doruğa ulaştığı bir devirde, bucak yapılanması içe dönük kendinden olmayanları dışlayıcı, kapalı toplumlar oluşturarak kini, düşmanlığı ve birlik, beraberliği bozucu etkileri olmaz mı? Bir nevi gettolaşma görüntüsündeki bu modelinizin yukarıdaki bu çağın hızlı gelişmelerine ayak uydurabileceğini düşünüyor musunuz? Günümüzde illerde, ilçelerde merkez yerler vardır, ortak kullanım alanları, herkesin gezmeye, eğlenmeye, yemeye içmeye, alışverişe geldiği yerler, buralar hangi hukuka tabi olacak. Hangi bucağın dediği olacak? 2-İller iç güvenliği sağlar diyorsunuz. Bu polis veya jandarma teşkilatına benzer bir teşkilatla mı sağlanacak? Bu teşkilatlar bucaklarda mı yerleşecekler? Bucakların kendi kamu hukukları olduğunu düşünürsek ortaya çıkacak bir sorunda, bir usulsüzlükte suçluyu yakalamak için bu teşkilatlar mı görevli olacak? Genel olarak da iç güvenlikten tam olarak kastınız nedir? 3-İlçeler merkez bucaklarında genel hizmet yapılır diyorsunuz. Merkez bucak ne demektir? İlçelerin, illerin merkez bucakları mı var? Bunlar ne demektir? Nasıl ayırım yapılacak ve diğer bucaklardan farkı nedir? Genel hizmet nedir? Her bucak genel hizmetini kendi yapmaz mı? 4-Orta öğrenimini herkesin kendi yerel diliyle yapması ile ilgili görüşünüz çok olumlu fakat üniversitelerde sadece Türkçe kullanılması ne kadar doğrudur? Bunu şundan soruyorum Kürt arkadaşlarımızın taleplerine baktığımızda bir eşitlik arzusu görülmektedir. Ortaöğrenimi kendi dillerinde okusalar bile yeni talep neden yüksek tahsili Türkçe yapıyoruz da Kürtçe yapmıyoruz olacaktır? Neden Türklerin dili de Kürtlerin dili değil? 5-Her ilin kendi parası olacak demişsiniz. Ben şimdi Ankara’dayım buradan İstanbul’a geçtiğimde kendi param geçmeyecek değişimi neye göre yapacağım ve bu bir zorluk çıkarmayacak mı? Düşünün şimdi nereye gidersem gideyim cebimdeki para her yerde geçiyor bana daha kolaylıkmış gibi geliyor. Bunu açıklar mısınız? 6-Her bucak hakemlik sistemini benimsemek zorunda mıdır? A bucağında yaşayan adam B bucağında yaşayan adamı öldürdü. Bu olay B bucağında yaşandı. B bucağında bunun cezası idam, A bucağında hapis ve B bucağı hakemlik sistemini benimsemiş A bucağı benimsememiş, bu olayın çözümü nasıl gerçekleşecektir? 7-Her ilde mi askerlik isteğe tabi olacak? İller iç işlerinde özgür olacağı için kendi yönetim biçimlerini yani seçme seçilme yöntemlerini kendilerini belirleyeceği için askerlik şartına göre siyasi haklardan faydalanma veya faydalanamama bir dayatma değil midir? 8-Kitabınızda faiz, tekeli oluşturur demişsiniz. Bankalarda küçük sermayeler toplanmakta, benim 5 liram öbürünün 10 lirası diğerinin 5 lirası derken sermaye teraküm etmiş olacak. Bu parçalı ve küçük sermayenin faiz getirisi de düşük olacağından nasıl tekel oluşacak? Bahsettiğiniz başka bir şey ise faizin tekele götürme fonksiyonunu örneklerle anlatabilir misiniz? 9-Ticaret malda artıştır diyorsunuz. Faiz ise nakitte artış. Banka kredisini düşünecek olursak, 1000 lira kredi verildi geriye 1500 alındı, bu faiz işleminde piyasadaki para artmıyor ki mevcut olan para bir yerden başka yere akıyor yani yer değiştirme var artış yok. Diğer taraftan ticarete 1000 liraya aldığımız malı 1500 liraya sattığımızı düşünürsek aradaki fark yine nakitte artış değil midir sizin bakışınıza göre nasıl malda artış oluyor? 10-Ticarette sermaye vergisiyle riziko sağlanır demişsiniz. Günümüzde şirketler kurulurken sermayelerini doğru bildirmediklerini biliyoruz, vergiyi sermayeden alacağınıza göre vergiyi tam ve doğru almak nasıl mümkün olacak? Azalan verimler kanunuyla tekelleşmenin nasıl önleneceğinin hesabını örnek vererek yapabilir misiniz? 11-Veresiye satışları faiz olarak değerlendiriyorsunuz. Satıcının malı verip parayı sonra taksit taksit alması ile elde edeceği fayda ile parasını peşin alması arasındaki fayda doğal olarak farklıdır. Parayı taksit taksit almasından dolayı oluşacak zararını fiyatı artırarak gidermeye çalışmanın meşru olması gerekmez mi? 12-Veresiye satışın üretmeden tüketmek olduğunu söylüyorsunuz. Bu nasıl oluyor ve ne demek? Zaten üretilmiş tezgâhlarda olan bir malı almış oluyorum. Veresiye piyasanın canlanmasına vesile olmuyor mu? Veresiyeye faiz deme sebebinizi kısaca açıklar mısınız? 13-Faizsiz kredide cebri icra ve gecikme cezası olmadığına göre, geri dönmeyen kredilerin zararı nasıl karşılanacak? Hukuki ve maddi teminatı olmayan kredileri ödememe dürtüsü ile birçok kredi geri dönmezse tasarruf sahiplerinin sermayelerinin güvencesini nasıl sağlayacağız? 14-“Selemin tasarrufu teşvik ettiğini yani para sahibi parayı şimdi kullandırmakta fakat “ortak mallardan” harcama yapmaktan şimdilik feragat etmektedir, buna karşılık ileride elde edeceği paraya mukabil şimdi malı almaktadır, selem böylece üretime yardım etmekte ve özendirmektedir.”diyorsunuz kitapta; a) ortak mallar ne demektir? b)tasarruf nasıl teşvik ediliyor? c)ileride elde edeceği paraya mukabil şimdi malı almaktadır, ne demektir? Bu veresiyenin tanımı değil midir? Yanlış bir ifade mi var ben mi yanlış anlıyorum? 15-“Faizde ise kişi ileride elde edeceği paraya mukabil şimdi malı alıp tüketmekte ve bir kısım malı tüketmekten feragat etmektedir. Böylece üretim azalmakta, üretmeden tüketme çelişkisine düşülmektedir.” Demişsiniz. Oysaki faizli kredi sayesinde insanlar bir şeyler alarak, talep ederek üretime katkı sağlamış olmazlar mı? 16-Sürekli bahsettiğiniz sömürü sermayesi, faizle sömürmeyi dünyada nasıl uyguluyor? Örneğin ülkemizde faizler düştü. Faizin zararları bertaraf edilmeye başlandı diyebilir miyiz? Yani artık küresel sermaye bu düzenini ülkemizde uygulayamayacak mı? Faizler düşmesine rağmen istihdamda başarı sağlanamamasını ve üretim maliyetlerinin bu kadar yüksek olmasını neye bağlıyorsunuz? 17-Merkez bankasının son dönemde kredi karşılık oranlarını artırması ve kredileri düşürme çabası cari açığa karşı önlem olarak değerlendirildi. Sizin bu önlemler hakkındaki görüşünüz nedir ve cari açığın belirli bir rasyo oranın üstüne çıkmadığı müddetçe zararı olmadığını savunan görüşler var, cari açık hakkındaki düşünceniz nedir ve bu kadar cari açık ülkemizi sıkıntıya sokmaz mı? 18- Son olarak katılım bankalarının faaliyetlerini de faizli olarak nitelendiriyorsunuz. Sermaye sahipleri yani tasarruf sahipleri alınan maddi teminatlar dolayısıyla zarara iştirak etmediğinden yani rizikosuz kazanca sahip olduklarından yapılan iş faiz olarak nitelendiriliyor. Diğer taraftan işlemlerini, faaliyetlerini veresiye şekilde yürütüyorlar bunun da faizin zararlarını ortaya çıkardığını bu yüzden, bu yönden de faiz olduğunu söylüyorsunuz. Bu şekilde veresiye mal alım satımı yapan katılım bankası veya herhangi bir işletmenin günümüzde faizsiz bir müesseseye dönüşümü nasıl sağlanabilir? Allah’a emanet olun.

niyazi v
12.02.2011
15:12

Hocam özellikle faiz hususundaki cevaplarınızı merakla beliyoruz.





Sayı: 87 | Tarih: 6.02.2011
Mahir Kaynak
Tunus’taki olaylar
1274 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Zülfü Livaneli
Çoban
1034 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ruşen Çakır
Türkiye Mısır’a benzer mi?
1021 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Müslümanlıktaki Neş'e, Safa, Zevk...
952 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Tuttum Başbakan'ın bu yaklaşımını
943 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ebubekir Sifil
İslam Dünyasında Olup Bitenler
916 Okunma
Zafer Kafkas
Ruhat Mengi
Sınırsız güce karşı tek başına!
879 Okunma
Vahap Alma
Abdurrahman Dilipak
Mısır’dan önce, Mısır’dan sonra
854 Okunma
Abdülvahap Kösesoy