Hani bitaraf olan bertaraf olacaktı?
906 Okunma, 0 Yorum
Ruşen Çakır - Vatan
Tayibet Erzen

Ruşen Çakır - rcakir@gazetevatan.com

 

21.01.2011

 

Başbakan Erdoğan, 12 Eylül referandumu öncesinde “Bitaraf olan bertaraf olur” diye TÜSİAD’ı uyardığında onu en çok alkışlayanlar arasında “liberal aydınlar” diye bilinen kesim dikkat çekiyordu. Bu bağlamda Taraf Gazetesi’nin TÜSİAD’a karşı Erdoğan’dan yana açıkça taraf tuttuğunu da çok iyi hatırlıyoruz.

Dün ise Erdoğan ilk kez TÜSİAD Genel Kurulu’na katıldı, bu arada iş dünyasının önde gelen temsilcileri tarafından çok sıcak karşılandı ve son derece önemli mesajlarla yüklü uzun bir konuşma yaptı. Medya da haklı olarak olup bitenleri “buzlar eridi” diye yorumladı.

Hükümetle iş alemi arasında buzların erimesinin, yine hükümetle “liberal” aydınların arasının bozulmasının hemen ardından gelmesi acaba sıradan bir raslantı mıdır? Acaba dün herhangi bir patron Başbakan’a, Ahmet Altan’a hem tazminat davası açıp hem hakkında suç duyurusunda bulunmuş olmasının yanlış olduğunu söylemiş midir? Eğer söylemişse Erdoğan’ın buna cevabı ne olmuştur?

Bu sorular uzar gider ama asıl hayati soru “taraf olmak-bertaraf olmak” ilişkisinden hareketle sorulmalıdır. Yani şöyle: Hani bitaraf olan bertaraf olacaktı? Peki bu sorunun asıl muhatabı kimdir? Başbakan mı, yoksa onun bu çıkışını hararetle alkışlamış olanlar mı? Benim cevabım ikincisi olacaktır, zira Erdoğan’ın son derece pragmatist bir lider olduğunu biliyoruz. Kaldı ki referandum öncesi TÜSİAD’a aba altından sopa göstermiş olması yanlıştı, dün de yanlıştan dönmüş oldu diyenler de çıkacaktır. Ama Başbakan’ın sözlerini her şeyin önüne koyan “liberal” ve “demokrat” iddialı kişilerin bugün yine onun tarafından yalnızlaştırılmış olmalarını nasıl izah edeceklerini kestirmek zordur.

Aslında işin başında yanlış yapılmıştı. “Bitaraf olan bertaraf olur” sözünün çoğulcu demokrasiyle bağdaşıp bağdaşmadığı hayli tartışmalı bir konuydu. Özellikle medyanın ve gazetecilerin ülkede yaşanan her kutuplaşmada bir taraf seçmeye zorlanması akıl alır bir şey değildi. Bu tespitten hareketle, tam tersine “taraf olan bertaraf olur” önermesinden hareket etmemiz gerektiğini defalarca savunmuş ve her seferinde taraf tutarak Türkiye’nin demokratikleşmesine katkıda bulunduklarını ileri süren kişi ve çevrelerin küçümsemeleriyle karşılaşmıştım. Türkiye’de yaşanan onca çatışma, sancı ve tedirginliğin altında esas olarak “demokratikleşme” çabalarının değil, kıyasıya bir iktidar mücadelesinin sonucu olduğuna inanıyorum. Bana göre eski iktidar sahipleri yerlerini yenilere bırakmamak için direnirken, merkeze yeni taşınmış olanlarsa iktidarı eskilerle paylaşmaya yanaşmadıkları için onca gürültü ve sorunu yaşıyoruz.

Devamı için TIKLAYINIZ.

 

 

 

Yorum:

GÜÇLÜYSEN HAKLISIN

TÜSİAD’la hükümetin paslaşması bize ülkemizde güçlünün haklı olduğu, haklı olmak için Başbakan’a kafa tutmamanın gerekliliği hatta gereklilikten öte zorunluluğunu bir kez daha gösterdi. Söz konusu birliğin TÜSİAD veya başka bir kuruluş olmasının aslında hiçbir önemi yok.  Şu ara pek bir sevişiyorlar ama bu ilişki akla çetrefilli hesapların varlığını getiriyor. Bakalım canım-cicim ayları ne kadar sürecek ve kimin çıkarı doğrultusunda son bulacak?

Ülkemizde maalesef şahısları veya kurumları koruyan hiçbir düzen yok. Yasalar da hikaye, özgürlükler de.

Sizin devlet karşısında haklı olmanız bürokrasiye takılıncaya kadardır, gerisi siyasilerin keyfine kalmış. Düzen böyle olunca sonuç usulsüzlük, yolsuzluk ve anarşi olarak patlak veriyor. Bu sonuçlar haklı değilse bile doğmaları için zemin hazırlanmış oluyor bir de temizlenmeleri için uğraşılıyor, yani tam bir komedi.

Ülkede öyle büyük bir hukuki boşluk var ki, haksızlığa maruz kaldığınızda kimi kime şikayet edeceğinizi şaşırırsınız. Açtığınız davanın sonuçlandığını görmenize ömrünüz yetecek mi, yetse bile sonuçtan memnun kalacak mısınız diye düşünürken şikayetçi olmaktan bile vazgeçersiniz yani bıkarsınız,  yılarsınız, nefret edersiniz ve bırakırsınız zaten onu isterler, boyun eğen,  sorgulamayan bir millet.

Bu sistemde hadim olmayı ilke edinecek bir başkan bekleyişi beyhude bir bekleyişken tüm bu eleştiriler maalesef ki anlamsız. Anlamlı olan tek şey ise haklı olanın güçlü olduğu Adil Düzen’in gelmesi için çalışmak, çalışmak, çalışmak…

 

 

 

Tayibet Erzen






Sayı: 85 | Tarih: 23.01.2011
Ebubekir Sifil
Kuran'ı Mehcur Bırakmak
1403 Okunma
3 Yorum
Zafer Kafkas
Mehmet Şevket Eygi
Kürtaj Yaptıran Okul kızı
1225 Okunma
6 Yorum
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Atatürkçüye hitabe
961 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Hep aynı filmi seyretmek
942 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Seçime doğru
939 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Ruşen Çakır
Hani bitaraf olan bertaraf olacaktı?
906 Okunma
Tayibet Erzen
Ruhat Mengi
Cevabını öğrenemeyeceğimiz sorular!
847 Okunma
Vahap Alma