Geçmişin Anlamı
1614 Okunma, 0 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

Geçmişin Anlamı 19 Aralık 2010 Pazar

 

- Tarih, özellikle yakın tarih, geçmişte yaşananları anlatmaz, geleceğe yön vermek için kurgulanır. Bunun yanlış ya da bir aldatmaca olduğunu söylemek istemiyorum. Önemli olan gelecektir ve bunu geçmişi doğru anlatmak pahasına riske atamayız.

- Bir malın  eşya olarak tabii varlığı vardır. Bunun  dışında onu mal yapan sosyal değeri vardır. Değer tamamen insanların beyninde biçtikleridir. Geçmişteki olayların tabii varlıkları vardır. İnsanlar onlara tarihî değer biçerler ve ona göre ondan yaralanırlar. Türkiye halkı tabiî bir oluşumdur. Halkının Türk olarak kabul edilmesi beşerî takdirle ilgilidir. Türk halkı Türk olarak kabul edilmiştir. Bunu bu bahası ile alıp satmak zorundayız. Gerçek değer önemli değil piyasa değeri önemlidir.

 

- Türkiye’nin kuruluşu da dahil yaşadıklarının böyle bir amaçla anlatıldığını düşünüyorum. Sözlerim gelişmelerde rol oynayan kişileri kötülemek amacı taşımaz ama zaman içinde geçmişe farklı bir gözle bakılmasının gerekebileceğini söylemek istiyorum. Mesela bizim kahramanlıklar üzerine kurulu tarihimizin doğru olmadığını aksine büyük bir aklın eseri olduğunu söyleyebilirim.

- Uygarlıklar sıcak ülkelerde doğdu. Kuzeydeki savaşçı topluluklar oraları işgal etti ama uygarlaştı. Uygarlığı onlar dünyaya yaydı. Türkler Araplara galip geldiler ama Müslüman oldular. Cermenler Latinlere galip geldiler ama Hıristiyan oldular. Moğollar dünyayı fethettiler ama Müslüman veya Budist oldular. Selçuklular, Osmanlılar Bizans’ı aldılar. Avrupa’nın ortalarına gittiler. Batıyı uygarlaştırdılar. Sonra kendileri yaşlılıktan dolayı geriledi. Sakarya’ya kadar geriledi. Ondan sonra yeni uygarlık için Türkiye harekete geçti ilk laik devleti kurdu. III bin yıl uygarlığı aşmasıdır. Türkiye’de tek ulus vardır. Tek ırk yoktur. Irklar varlıklarını illerinde koruyacaklardır. Ama ülkede Türk ulusu var olacaktır.

 

- Olaylara bu açıdan bakınca karşımızda kahramanlar görmek isteriz. Bir partiye yeni bir genel başkan gelince onun bilgi ve tecrübesini sorgulamak yerine rakiplerine karşı takındığı tavır ve sert üslubunu önemseriz. Bunun dışında, seçimle işbaşına gelindiği için, halka övgüler düzeriz. Onun günlük yaşamıyla ilgili vaatler veririz. Yani anlatılanların tamamı iyi niyetimizi ifade eder ama bu niyetlerin nasıl gerçekleştirileceği bilinmez.

- Birinci Cihan Savaşında Osmanlılar yenilmiş ve Sevr ile ortadan kalkmıştır. Türkiye’deki din adamları bunu hazmedemedi. Esnaf onları destekledi. Onlar çete teşkilatını finanse ettiler. Ayaklanma oldu. Kazım Karabekir bu direnmeyi desteklemeye başladı. Durdurmak için görevlendirilen Mustafa Kemal Kazım Karabekir’in başlattığı direnişin başına geçti. İnönü Ankara’ya geldi ve Garp cephesi komutanı oldu. Mareşal önce İstanbul’dan destekledi. Sonra Ankara’ya geldi Mustafa Kemal’le bir oldular. İstiklal Savaşını millet kazandı. Lozan’da Yahudiler dinsizleşmek şartı ile bizi tuttular. Mustafa Kemal inkılâpları tamamlamayı kabul etti. Mustafa Kemal tanrılaştırıldı. Dinsizleşmek için buna gerek vardı. Ayrıca devleti zayıf tutmanın gereği böyle idi. İnönü bu gidişi durdurdu. Celal Bayar yeniden körükledi. Başvekili kurban ettiler. Dinsizlik bir takıya idi askerler demokrasi getirerek son verdiler. Gerçeklere aykırı bir şey yoktur.

 

- Gün gelir geçmişte yapılan ve düşünülenlerin değişmesi gerekir. Bu geçmişteki kahramanlıklarımıza, onu yaratanlara ihanet olarak algılanır. Oysa bu değişimleri gerçekleştirenler geçmişi yaratanlarla aynı aklı kullanıyor olabilir.

- Geçmişi kimse değiştiremez. Gelecek geçmiş üzerinde kurulur. Akan suyu başka tarafa çevirebilirsiniz ama geri akıtamazsınız. Biz geçmişe dayanarak geleceğimizi kuracağız. Geçmişi yıkmayacağız.

 

- Mesela Cumhuriyetin kurulması aşamasında bir ulus devlet yaratmak zorundaydık. Aksi halde çok küçük bir toprakla yetinmek zorunda kalabilirdik. Ulus devletler tek halktan kurulu olacağı için kazandığımız topraklarda yaşayanları aynı saymak zorunda kaldık. Yani Cumhuriyeti kuranlar ülkemizde yaşayan insanların etnik kimliklerini biliyorlardı ve bunlara karşı bir tavırları yoktu. Zaten cumhuriyeti kuranların en büyük başarısı hasımlarına çok kültürlü bir halkı tek olarak kabul ettirmeleri oldu. Bu, aynı zamanda, bir gücü ifade eder ama biz bunun hangi güç olduğunu farkında değiliz. Sadece, İngiltere ve müttefiklerine, eğer bu devletin kurulmasını engellerlerse Rusya ile ittifak yapacak bir İttihat ve Terakki gücünün, onları zora sokacaklarını söylemiş olduklarını düşünüyorum. Şüphesiz sözlerim bir tahminden ibarettir, gerçeğin ne olduğu zamanla ortaya çıkar.

- Kur’ân’a göre normal bir ulusun nüfusu 30 milyondan az olamaz 100 milyondan fazla olamaz. 12 milyonu 80 milyona çıkarmışsak ancak o siyaset sayesinde olmuştur. Kur’ân’a göre devlet yüze yakın şabdan (ilden) oluşur. Devlet dili yanında şab dili de olacaktır. Şab da yüze yakın kabileye ayrılır. Onların bile ayrı dili olabilir. Türkçemiz devlet dilidir. Ona sahip çıkacağız. Ama kendi il dilimizi de yaşatacağız. Kürtçe Türkçeye, Türkçe Arapçaya dayanacak.

 

- Bugün farklı etnik kimliklerin kabulü gerçeğe dönüştür ve bu kabulü bu etnik kimliklerin bir arada yaşamış oldukları ve yaşayacakları gerçeğine dönüş olarak algılamak gerekir. Aksini düşünenlere karşı kullanacağımız kozlar bugün eskisinden daha fazla ve etkilidir.

- Etnik gruplar kendi ilerini kuracaklar. İllerinde kendi dilleri ile konuşacaklar, orta öğrenimini kendi dilleri ile yapacaklar. Kendi il paralarını çıkaracaklar. Ama üniversiteleri Türkçe olacak. Oralarda Türk lirası da il parası kadar hatta daha fazla geçerli olacaktır. İnşaat ülke, sanayi il, tarım kent parası ile yapılacaktır.

 

- Kürtler şunu bilmelidir; Cumhuriyeti kuranların onlara yönelik ne bir asimilasyon ne de inkar politikası vardı. Eğer o gün devletin adını Kürtlerden alması gerekseydi hiç tereddüt etmeden yaparlardı. Daha sonraki yıllardaki uygunsuz politikalar bir arızadır ve düzeltilmektedir. Ancak dünyada söz sahibi olacak bir ülkenin inşası yerine ona engel çıkarırlarsa hem ırk ayırımı gibi bir seviyesizliğe hem de tarihimize ve bunu inşa eden kişilere karşı suç işlemiş olurlar. Umarım Kürt politikacıları tarihin sayfalarında, kendilerine karşı en küçük bir olumsuz duygu taşımayan halkımızla, omuz omuza, olmayı tercih ederler.

- Ülkemizden ayrılmak isteyenlerin ayrılmalarına her zaman izin vermeliyiz. Kendilerinin taşınmazlarını satın almalıyız. Maddeten mağdur etmemeliyiz. Hatta kenardan uygun toprak bile verebiliriz. Ne var ki gelen olursa almalıyız. Beraber yaşayacaksak geçmişi yıkmadan geleceğimizi inşaya mecburuz. Mutfağı yanlış yapılmış diye sekizinci katı inşa edilmiş binayı yıkamayız. Türklüğümüze zarar getirmeden Türkiye’deki halklara eşitlik için ırkî kimliklerini ortaya koymaya izin vermeliyiz.

 

 

• Geçmişin Anlamı 19 Aralık 2010 Pazar yazı özeti

Tarih kahramanlıkların değil aklın eseridir. Siyasi başkanlara, iktidarlara hayalî kahramanlıklar yükleriz. Vaatlerle doldururuz. Sonra? Cumhuriyeti kuranlar dünyaya Türk halkını tek millet olarak kabul ettirdiler. Bugün halkların kimliklerini kabul etmek durumundayız. Ad birleştirici olmadı. Bugün ayrılmak isteyenler bunu kullanıyorsa yazık.

Özet Yorum:

Bir sorun ortaya çıktığı zaman onu kişileri suçlamakla çözüleceğini zannederler. Sorun kişilerden gelse bile suçlamakla sorun çözülmez. Olan olmuştur. Kişilerden daha çok sistemde eksiklik vardır. İleri adım atmalıyız. Kürt sorunu ancak ocak, bucak, il bağımsızlıkları ile çözülür. Ad sebep değil alamettir. Ateş yanıyor. Türk adı tartışması onun dumanı.

 

• Avrupa Krizi 25 Aralık 2010 Cumartesi Yazı özeti

Üç sene önce Mortgıç borçları krizi bu raddeye getirdi. Bankalar kamu maliyesi tarafından kurtarılıyor. Borç verenlerin anlayış göstermemesi ile paniğe kapılan bankalar durmadan hazineden yardım istiyor. Avrupa Birliği ve euro tartışılıyor. Fecaat olur. Avrupa yeni oluşuma gitmek zorunda.

Özet Yorum:

Krizin kaynağı faizli düzendir. Faiz başlarken yararlıdır. Sermaye birikimini sağlar. Sonra tekelleşme olur. Sıkıntı başlar. Sermaye sahipleri yeni ülkeler fethederek krizleri atlatırlar. Fethedilecek yerler kalmayınca savaş çıkarırlar. Atlatırlar. Savaştıramayınca yeni yatırımlarla sorunu çözerler. Yatırım sahaları sona erince kriz başlar. Bu kriz o kriz. Çözüm faizsiz kredileşme sistemine gitmektir.

 

Süleyman Karagülle






Sayı: 81 | Tarih: 26.12.2010
Ahmet Hakan
İler tutar yanı yok
1717 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Geçmişin Anlamı
1614 Okunma
Süleyman Karagülle
Reşat Nuri Erol
“ADALET” ne zaman?!.
1261 Okunma
7 Yorum
Ilker Ardic
Mehmet Şevket Eygi
Çok Ayıp!
1243 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Sağcılık Erdoğan’a hiç yakışmıyor
1180 Okunma
Tayibet Erzen
Abdurrahman Dilipak
GEMİLER
1156 Okunma
Abdülvahap Kösesoy
Zülfü Livaneli
Yazarlar gladyatör değildir!
1077 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek
Ruhat Mengi
Türkiye Kürdistanı'nın İlanıdır!
1061 Okunma
Vahap Alma
Ebubekir Sifil
Çoğunluğun Problemleri
1037 Okunma
2 Yorum
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler