Yanlış Doğruya Götürmez
1008 Okunma, 0 Yorum
Ebubekir Sifil - Milli Gazete
Zafer Kafkas

 

YANLIŞ DOĞRUYA GÖTÜRMEZ

 

Son zamanların modası… Çeşitli şekillerde tezahür eden bir tür "ibahacılık" versiyonu adeta… Herhangi bir "İslamî" faaliyet yürütüyorsanız, tepki çekmemek için (erkekseniz) altın yüzük takabilir, (kadınsanız) başörtünüzü açabilirsiniz… Hatta "takmalısınız", "açmalısınız"… Yaptığınız kocaman işler karşılığında böyle ufak tefek meselelere takılmak ufuksuzluktur!..

Hem, değil mi ki Efendimiz (s.a.v) Hudeybiye'de mü'minlerin aleyhine görünen bir anlaşma metnini onaylamış, hatta müşriklerin, "Allah'ın Resulü Muhammed" (s.a.v) ifadesinin metinden çıkarılarak yerine "Muhammed b. Abdillah" (s.a.v) ifadesinin konması konusundaki ısrarına direnmemiş, söyleneni yapmıştı?!

Değil mi ki "Meşakkat teysiri celb eder", "Bir iş dıyk oldukta müttesi' olur", "Zaruretler yasakları mübah kılar"… gibi Mecelle kaideleri bizi hep "işin kolayına gitme"ye sevk etmekte, hatta bunu "İslamî davranış kodu" haline getirmektedir?!..

Bu anlayış, İslam ahkâmını, İslamî açıdan çok da tutarlı olmayan bir yaklaşımla önce "büyük-küçük" yahut "az önemli-çok önemli" şeklinde tasnif ediyor, ardından da büyükler/çok önemliler için küçüklerin/az önemlilerin feda edilebileceği kaidesini geliştirerek icra-i faaliyete girişiyor.

Geçmişte Usul'den, Kavaid'den hareket ederek şimdikiyle hemen aynı sonuca ulaşan bir tek isim biliyoruz: Hanbelî mezhebine mensup olduğu söylenen Süleyman b. Abdilkavî et-Tûfî. Muhamed Zâhid el-Kevserî merhum –çevirisi inşaallah yakında elinizde olacak– Makâlât'ında bu zat, ahvali ve görüşleri hakkında etraflıca bilgiler aktarır.

"Maslahat ile nass çatışırsa maslahat esas alınır nass terk edilir" şeklinde özetlenebilecek bu görüşü[1] sebebiyle et-Tûfî hakkında ulemanın söylediklerine muttali olmak isteyenler dipnotta zikrettiğim eserlere bakabilirler.[2]

Hz. Ali (r.a)'nin bu tarz-ı hareket hakkında nefis bir tesbiti var: "Müslümanlar'ın, dünya işlerini düzene koymak için terk ettikleri hiçbir dinî hüküm yoktur ki Allah Teala onların başına (düzene koymak istedikleri işten) daha zararlısını getirmemiş olsun." İbrahim b. Edhem de, ahvalini soran Ebû Ca'fer el-Mansûr'a şu kinayeli cevabı vermişti:

"Dünyayı yamamak için parçalarız dini biz;

Sonra ne din kalır elde, ne yama diktiğimiz."

Hudeybiye musalahasının –Nebevî tatbikata münhasır olmaktan çıkarılıp– her icraata ulu-orta dayanak yapılması kabul edilecek olursa, İslam'ın ve Müslümanlar'ın açıkça zararına olan her işin caiz, hatta vacip ilan edilmesi işten değildir!

Zikredilen Kavaid'e gelince, el-Eşbâh ve'n-Nezâir, Mecelle ve el-Kavâ'idu'l-Fıkhiyye şerhleri üzerinde sarf-ı mesai etmiş olanlar bilirler ki, bu kaidelerin herhangi bir arızaya yol açmadan tatbiki, birbirleriyle ilişkilerinin titizlikle gözetilmesine, tatbik alanının son derecede netleştirilmesine bağlıdır. Özellikle "zaruret"in; "meşakkat"in ve benzerlerinin tayininde hiçbir izafîliğe ve keyfîliğe yer bırakılmamalıdır.

Yoksa zikredilen kaidelerin ve benzerlerinin bu noktalara riayet edilmeden genelleştirilmesi sonucunda onları tesbit edenlerin akıllarının ucundan bile geçmeyen icraatlara "meşruiyet" elde edilebilir. Mesela "Ehven-i şerreyn tercih olunur" kaidesi, işaret edilen hususlara dikkat edilmeden işletilecek olsaydı, işgal ve sömürge yönetimleri kolaylıkla "meşru" ilan edilirdi. Dolayısıyla ne bu ülkede, ne de İslam Dünyası'nın diğer bölgelerinde istiklal mücadelesi verilmez, kölelik ve esaret "İslam'ın emri" olurdu!

  

Yorum:

 

SORUMLULUK BİLİNCİ

 

İnsan sorumlu bir varlık olarak yaratılmıştır.  Kendisine herhangi bir yol haritası verilmesede  aklıyla kendine, ailesine ve topluma karşı sorumlulukları olduğunu ve bunları yerine getirmek için çalışması gerektiğini bulabilir. Onun var oluşunda, yaşamasında , çalışmasında ailesinin ve toplumun katkılarını göz ardı edemez. Çevresine karşı duyarsız, asi , bozucu olmak sağlıksız bir ruh yapısının ya da yanlış anlayışların kendisine empoze edilmesiyle ortaya çıkmıştır.

 

Sorumluluğunun bilincinde olanlar kendi nefislerinden ziyade başkalarının ve toplumun huzur , güven ve mutluluğunu düşünürler. Bu bilinçle yapılan davranışlar dışarıdan yapılan müdahalalere, vazgeçirme çabalarına ve saptırmalara karşı dirençli ve tavizsiz olur. Bu insanlar her zaman samimidirler , yaptıkları şeyler kendi çıkarları için değil tabiatın , ailesinin ve toplumun çıkarları içindir.

 

Oysaki sorumluluk bilincine ulaşamamış olanlar ise yaptıkları işlerde ve hayatlarının her yönünde şahsi çıkarlarını düşündükleri için samimi olamazlar. Onlar , ailesine , tabiata ve topluluğa zarar verecekte olsa , kendi nefsi için uygun olanı tercih edecek , ona ulaşmak için tüm gayri meşru yolları mübah görecektir.

 

Müminler sorumluluklarının bilincinde olanların adıdır.. Allah’a ve ahirete iman ederek bu imanın verdiği dinamizmle tüm hayatı imar için çalışırlar. Tabiata zarar vermeden insanlığa nasıl faydalı hale getirebilirim düşüncesindedirler, insanların kendi cüzi iradelerine uygun olarak yaşamak istedikleri hayatı onlara nasıl sağlarımın planlarını yaparlar, çoluğuna çocuğuna ekmek götürebilmek için gecesine gündüzüne katarak çalışanlara üç kuruş verdiği için onlara köle muamelesi yapanların bu zulümlerini yok edebilmek için teorilerini pratiğe aktarmaya çalışırlar. Onlar iyiliği emreder kötülükten men ederler.

 

Aslında tüm mesele sorumluluğun bilincinde olmak , bunun bilincinde olmadan takılan başörtüsü bir bez parçası olmaktan öteye geçmez , bu bilinç olmadan kılınan namaz ise bizi maalesef maun suresinin kendisine lanet okunan muhatapları haline getirir. Bu bilinçle takılan başörtüsü ise bir hayat tarzının simgesi ve sembolü durumundadır , yine bu bilinçle kılınan namaz  Hz.Peygamber’in Mekke’de müşriklerin uykusunu kaçıran namazı gibi olur. Bu bilincin yerleştiği beyinlerde Allah ne derse o kabul edilmiştir. O yüzden ne modaya uyar , ne reel politik şartlara ne de batıya sadece ve sadece Kur’an’ a uyar.

 

Zafer Kafkas






Sayı: 69 | Tarih: 3.10.2010
Mahir Kaynak
Saadet Partisi
1293 Okunma
5 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Neden bağımsız İslamcı aydın yok
1099 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Anadilde Eğitim
1059 Okunma
Vahap Alma
Mehmet Şevket Eygi
Kur'an Kur'an Diyerek Kur'ana İhanet Etmek
1048 Okunma
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Doğu kavga eder Batı uzlaşır!
1037 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ebubekir Sifil
Yanlış Doğruya Götürmez
1008 Okunma
Zafer Kafkas
Ruşen Çakır
Kurtulmuş parti kurar mı? Kursa tutar mı?
979 Okunma
Tayibet Erzen


© 2024 - Akevler