29 EYLÜL 2010
TÜRKİYE'de en çok okunan kitap Kur'an-ı Kerîm'dir. Her yıl milyonlarca adet baskısı yapılır ve satılır.
Türkiye'de büyük sayıda, bir ordu Kur'an hâfızı vardır, mukaddes Kitabı baştan sonuna kadar ezberlemişlerdir.
Türkiye'nin dindar çoğunluğu (istisnalar dışında) Kur'anın yapılmasını istediği nice işleri yapmaz, yapılmamasını istediği nice işleri yapar.
Kur'an beş vakit namaz kılın diyor, halkın ancak yüzde 10'u kılar.
Kur'an gıybet etmeyin, gıybet etmek ölü kardeşinin etini yemek gibi iğrenç ve çirkin bir şeydir der, Müslümanlar bol bol gıybet eder.
Kur'an ribayı kesinlikle haram kılmıştır, riba Müslüman toplum arasında çok yaygındır.
Kur'an lüksü, israfı, her türlü beyinsizliği, aşırı tüketimi, azgınlığı yasak etmiştir. Eline para ve imkan geçiren büyük sayıda Müslüman lüks ve israfa yönelmiştir.
Kur'an bölünmeyiniz, parçalanmayınız, birbirinize düşmeyiniz; böyle yaparsanız gücünüz, kuvvetiniz, devletiniz elinizden gider, esir ve zelil olursunuz der, Müslümanlar bin parçaya bölünmüştür ve bunların bir kısmı birbiriyle çekişir.
Kur'an zekatı verin der, Müslümanlar zekatı dosdoğru bir şekilde vermezler, birtakım çeteler ve din mafyaları zekatları Kur'ana, Sünnete, Şeriata aykırı olarak toplar ve sarf eder.
Kur'an kafirleri dost ve velî edinmeyiniz der, Müslümanların bir kısmı edinir.
Velhasıl Kur'an deriz, Kur'an okuruz ve Kur'anın emirlerini yerine getirmez, yasaklarını çiğneriz.
Kur'an bir kavim için "Onlar namazı terk ettiler ve şehvetlerine uydular" buyuruyor. Acaba bu kavim biz miyiz?
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) uğursuz bir topluluk için "Onlar Kur'an okurlar, okudukları Kur'an hançerelerinden aşağı kalplerine inmez. Onlar gergin yaydan fırlayıp ava isabet eden, o hızla avdan da çıkıp giden ok gibi dinden çıkarlar" buyuruyor.
Kur'an Kur'an diyerek, Kur'an okuyarak Kur'ana ihanet edilmektedir.
Bu ihanet cezasız kalmaz.
Allah'ın Dinine, Peygamberine, Kitabına sımsıkı ve dosdoğru şekilde sarılmadıkça ilahî emirleri yerine getirmedikçe, ilahî yasaklardan kaçınmadıkça bizlere kurtuluş, izzet, hürriyet, necat, felah yoktur.
Yazının devamı için tıklayınız.
Yorum:
Müslüman eşittir Hıristiyan
Yazara katılıyorum. Kuran da söylenilen emir ve yasakları yerine getirmediğimizde bizim Hıristiyanlardan ne farkımız kalıyor. Sizler çevrenizden bazı arkadaşlarınıza dinin nedir diye sorsanız. Elbette ki “elhamdülillah Müslüman’ım” diyecektir. Hatta bu nasıl soru diye karşılık verebilirler. Fakat Müslüman olarak ne yaptığını sorsan kekeleyecektir. Çünkü namaz kılmıyor, oruç tutmuyor ve parasal yönden çok iyi olmadığı için hacca da gitmemiştir. Ama Allah’a inandıklarını söyleyeceklerdir. Peki, bu durumda Hıristiyan’dan ne farkı kalmıştır. Hıristiyanlar da Allah’a inanıyor. Namaz, oruç, hac gibi ibadetleri onlarda yerine getirmemiş durumdalar. O zaman onlardan bir farkımız kalmamış oluyor. Üstelik onlar bizimkilere göre kendi kitaplarını da okuduklarını düşünüyorum. Çünkü çevremdeki arkadaşlarıma sorduklarımda okumadıklarını görüyorum. Güncel bir romanı hiç vakit kaçırmadan okuduklarını da biliyorum. Ama Allah’tan gelen mektubu okumayı ya erteliyorlar ya da okumuyorlar.
Ayrıca yazar gıybet edildiğini söylüyor. Ben buna bir de fal ve şans oyunlarını ekliyorum. Çevreme bunların günah olduğunu söylediğimden artık benden gizli gizli fal baktırdıklarını ve bunların sadece eğlence için yaptıklarını gördüm. Böyle olunca benden gizli yapmayın Allah görüyor dediğim de de Allah görsün sen görme cevabıyla karşılaştım ve çok üzüldüm. Üstelik kıyafet konusunda da serbestler. İşte o zaman ben onları Hıristiyanlardan farklı göremez oluyorum. Bu arkadaşlarımı kötü insanlar olarak değerlendirilmesinler tam tersine çok iyi insanlardır. Nasıl ki onlar beni böyle kabulleniyorlar bende onları giyimleri ve davranışlarıyla kabullendim ve çok sevdiğim kişilerdir.
İnsanlar şahadet getirdiklerinde İslam’a inandıklarından dolayı cennete gideceklerini zannediyorlar. O zaman bu Hıristiyanlar için de geçerlidir. Bu söylediğime yazarım M.Şevket Eygi de çok kızıyor ama mantıklı olanı bu değil mi? Bu durumda Allah Müslüman doğan çocuklara özel bir muamele mi yapmış oluyor. Allah yarattıklarından bazılarını çok, bazılarını az mı seviyor. Hiç zannetmiyorum. Allah geçmişte bütün kavimlere bir uyarıcı gönderdiğini söylüyor. Her seferinde insanları doğru yola götürmesi için olduğunu belirtiyor. Bunlardan günümüz de tabii ki İncil’e inana ve Tevrat’a inanan topluluklar geliyor. Son olarak ta Kuran’ı gönderdiğini ve koruyacağını belirtiyor. Bize düşen Kuran’ın emir ve yasaklarına uymak ve Kuran da anlatılan adil düzeni oluşturmak ve bütün dünyaya uygulamaktır.
Yazarın dediği gibi Kuranı okuyacağız ve onu anlamaya çalışacağız. Bazı arkadaşlarımın dediği gibi peygamberlerin kıssaları, hikâyeleri var diye değil de oradan günümüze uygulayacağımız hükümleri çıkaracağız. Kuran’ı bir masal kitabı gibi okumayacağız. Bunu da tabiî ki bu konuda bilgili kişilerle çalışacağız. Kendimizi yetiştireceğiz. Bunun için bir yerden başlamak gerekiyor. Hiçbir zaman geç kalmış sayılmayız. Biz yeter ki isteyelim Allah yolumuzu açıyor. İnşallah ileride ben ve benim gibiler Kuran’dan hükümler çıkarabilmek dileğiyle….