Okuma
1037 Okunma, 1 Yorum
Ebubekir Sifil - Milli Gazete
Zafer Kafkas

OKUMA!



Modernitenin bizi dört bir yandan kuşattığı bir dünyada yaşıyoruz. Bilhassa İslamî ilimleri ilgilendiren alanlarda, müşahede ettiğimiz boyut ve mahiyetteki "okuma faaliyeti"nin de modern dayatmalardan birisi olarak görülmesi, dolayısıyla "sakınılması" gereken bir eylem olduğunu bilmemiz gerekiyor. Evet, her mahfilden her saniye "okuyun" telkinine muhatap olan bir topluma "bu telkin hakkında ihtiyatlı olun" çağrısı yapmak "beyhude" bir çaba; bunu biliyorum. Ama bunun hayatî bir mesele olduğuna dair inancım, beni bu konuda suskun davranmaktan alıkoyuyor.

"İnsanlara "kitap okumayın" demektense, seçici davranmalarını söylemek ve seçme işinde de yardımcı olmak daha makul değil mi?" diye sorulabilir. Ama kimin hangi metinden ne şekilde etkileneceğini ya da sonuç çıkartacağını kestirmeniz mümkün olmadığı için son tahlilde bu tarz-ı hareket de kesin çözüm olmuyor.

Modern insan, "çok bilme"nin makbul bir şey olduğuna şartlandırılmış olarak hatayı sadece burada işlemiyor; ikinci ve ilkinden daha büyük hata, "bilme"nin "okuma"yla kaim olduğu anlayışında ortaya çıkıyor. "Avam-havass ayrımı"nın hiçbir zaman ortadan kalkmadığını, sadece avamın öyle düşünmesinin sağlandığını, "çok bilme"nin değil, "yeterince bilme"nin makbul olduğunu, modern zamanlarda "bilgi gereçleri"nin bir "tüketim nesnesi", "bilgi"nin ise "yönlendirme aracı" olarak tedavülde bulunduğunu ve teşvik edildiğini kim söyler, kim dinler?!

Her alanda ihtisasa riayetin esas olduğu bir dünyada İslamî ilimler ve onlara kaynaklık eden Kur'an ve Sünnet konusunda gördüğümüz bu başıboşluğu tabii görmek mümkün mü?

Hafta başında Denizli'deydim. Daha şehre varır varmaz Elmalılı merhumun, "insanın maymundan geldiğini söylediği" söylentisiyle karşılaştık. Tefsirinde Mü'minûn suresinin 11-12. ayetlerinde yer verdiği bir alıntı sebebiyle bu korkunç ithamın muhatabı olmuştu Elmalılı merhum.

Daha önce buna benzer bir iddia Prof. Dr. Süleyman Ateş tarafından da gündeme getirilmişti. Ateş, Elmalılı'nın, insanın "hayvan nutfesi"nden yaratıldığını söylediğini iddia etmiş ve şöyle demişti: "… Şunu da belirtmek gerekir ki merhum Yazır (…) insanın atası olan Âdem'in bir hayvanın nutfesinden yaratıldığını söylemekte bir sakınca görmemiştir.(…) Merhum Yazır'ı göklere çıkaranlar onun bu görüşlerini gizlerler…"[1]

Süleyman Ateş gibi hayatı Kur'an çalışmaları ve tefsir faaliyetiyle geçmiş bir insan dahi böyle vahim hatalara düşebiliyorken, ortalama insanlara "Elmalılı tefsiri okuyun" demek ne kadar doğrudur?

Ateş'in bu iddiasını "Reenkarnasyon Tartışması" başlıklı bir makalede ele almış ve bu vesileyle Elmalılı tefsirinde insanın yaratılışıyla ilgili izahların geçtiği yerleri bir bir aktarmıştım.[2] Tabii ki Elmalılı merhum, insanın hayvan nutfesinden yaratıldığını söylemiyordu. Bu tamamen Ateş'in zihninin ürünü bir isnattı.

Denizli'de tekrar ve adeta herkesin diline pelesenk olmuş halde karşıma çıkan bu vehamet dolayısıyla bir kere daha düşündüm: Kur'an meali üzerinden kendi din anlayışını pazarlayıp, bunu da "Kur'an'a dönüş" sloganıyla ambalajlayanlara dikkat çekerek, insanlara "Meal okumayın, tefsir okuyun" diyordum. "Hangi tefsiri okuyalım" diyenlere de, muteber ve mutemet isimlerin kaleme aldığı tefsirleri tavsiye ediyor, tabii ki en başta da Elmalılı Tefsiri'ni zikrediyordum.

Bu tefsiri zaman ayırıp da sindire sindire baştan sona okumayı başarabilen kaç kişi vardır, bilemiyorum. Ama Elmalılı merhumun insanın yaratılışı konusunda tam olarak ne dediğini anlayabilmek ve bu konuda doğru neticeye varabilmek için ilgili yerlerin tamamının okunması gerektiği açık. Aksi takdirde "Elmalılı insanın maymundan geldiğini söylüyor" tarzı garabetlere düçar olmak işten değil.

Bu durum sadece Elmalılı tefsiri için geçerli değil tabii. "Okuma"nın ne kadar ciddi, kritik, hassas ve hatta esere/kişiye göre "tehlikeli" bir faaliyet olduğunun farkında olmadan kitap denizine balıklama dalanları nelerin beklediğini kim bilebilir?

 

Yorum:

 

 

İÇİMİZDEKİ ERBAKAN DÜŞMANLIĞI

 

        Saadet Partisi kongresi sayesinde Erbakan’a içten içe kin duyan , düşmanlık besleyen İslami camianın iki yüzlü , ilkesiz , romantik , kapitalist yazarlarını daha iyi tanıma fırsatı bulduk. Yıllardır Saadet Partisi yokmuş gibi davranan , hiçbir yazılı ve görsel yayın organlarında yer vermeyen bu güruh ne zaman ki Erbakan’ı arkasından vuracakları fırsatı ele geçirdiler hiç zaman kaybetmeden kalplerindeki kini ağızlarından kusmaya başladılar. 

        Kimisi birden bire davadan,idealden bahsetmeye başladı,davanın lideri Erbakan olabilir fakat sahibi değildir diyerek sanki yıllardır bu dava için çaba sarfetmiş, mücadele vermiş gibi bir sahiplenme içine girerek kendine fayda sağlamaya çalışmıştır. Kimisi Hz.Yusuf’un gömleğinden bahsetmiş, Erbakan ve Milli Görüşü namus düşmanı ve ahlaksızlıkla itham etmiş lakin yıllar önce çıkarılan gömleğin kendi gibilerini ne hale getirdiğinden hiç bahsetmemiş, kimisi fırsat bu fırsat diyerek belki tamamen kurtuluruz bu adamdan zehabıyla vurun abalıya cinsinden Ergenekoncu yapmış Hoca’yı,kendisinin Ergenekona verilen misyonu yerine getirdiğinin farkında olmadan.

         Bunlar yıllarca Hoca’dan şahsi menfaat beklediler,nemalanmayı talep ettiler , mevki makam sahibi olmak için Hoca’nın arabasının peşinden onurlarını hiçe sayarak tazı gibi koştular. Baktılar ki Hoca’nın tek derdi idealleri,baktılar sadece halka hizmet aşkı var bu adamda  ,baktılar zulme sömürüye dur demek var zihniyetinde , kapitalist hayat tarzına savaş var inancında. Ne oldu, hepimiz biliyoruz ne olduğunu, istediklerinin olmayacağını anlayınca münafıklıklarını açığa vurdular ve gemiyi ilk onlar terk ettiler.

          Şimdi Erdoğan’ın peşindeler yarın güç kime geçerse onun yanında olacak bu zihniyet sahipleri Erdoğan’ı da yarı yolda bırakacaklar. Yıllarını Müslümanları uyutarak geçiren bu şahısların durumu, bana her ne şart altında olursa olsun hakkı- hakikati söylemekle mükellef Müslümanların nasıl bir imtihanın içinde olduklarını düşündürttürüyor. Müslüman hayat tarzını yaşamak isteyenlerin tercümanı olma iddiasındaki bu güruhun AKP’nin kapitalizmi hücrelerimize kadar şırınga etmesine sesleri çıkmıyor, Erdoğan’ın Faizi bir dünya gerçeği olarak görmesini reel politik olarak değerlendiriyor,   İstanbul’un Allah’ a ve peygambere savaş açılacak mekan yapılması hakkında hiçbir bilinçleri ve yorumları yok , zinayı meşrulaştırmalarına özgürlük mücadelesi diyor, milletin evine ekmek götürebilmek  için kölelik yapmasına aldırmıyor, yurtdışından et ithal edilmesi bunları rahatsız etmiyor, dört bir yanından bereket fışkıran memleketin tarımda dışa bağımlı hale getirilmesi umurlarında değil, yerel yönetimlerdeki usulsüzlükler ve yolsuzluklar ise hiç gündemlerinde yok. Bu ilkesizlik , ikiyüzlülük , yalakalık beni çok rahatsız ediyor.Neden sesleri çıkmıyor Erdoğan güçlü çünkü, AKP güçlü çünkü yarın biraz gücünü kaybetse bu güce inananlar hemen yeni gücün yanında kendilerine yer yapmaya çalışırlar.  Hz.Fatıma’nın , Hz.Hatice’nin hayatını yazarak duygu sömürüsü yapanların kocalarının AKP belediye başkanı olduğunu düşünürsek yukarıdaki gerçekleri neden yazamadığını anlamamız çok da zor olmaz üstelik romanını yazdığı şahsiyetlerin hayata bakışları ile tezata düşerek. O adı geçen annelerimizin hayatlarını kullanarak milleti uyutmayı çok iyi öğrenmiş nasıl olsa,onların hakka,hukuka,adalete yaptıkları vurguyu nedense hayatına aktaramıyor menfaatleri yüzünden. Tabiî ki Erbakan’dan rahatsız olacak tabiî ki Milli Görüşü Züleyha ile bir tutacak böyle yapmazsa Milli Görüş onun münafıklığını deşifre edecek, bütün imkanlarını elinden alacak.

              Makul çerçevede eleştirmek , analiz etmek başka kin ve düşmanlık ile saldırmak başka, kongre sonrası yapılan eleştiriler maalesef içlerde saklanan kin ve düşmanlığın dışa yansımasıdır.   Lüks jiplerini ve konaklarını kaybetmek istemeyenlerin, mevki makamlarının gitmesinden korkanların , ihaleleri kendi arkadaşlarından kotaranların,  bu rahat ve sıkıntısız hayatlarına sürekli çomak sokma tehlikesi  olacak Erbakan’dan kurtulmak istemeleri doğaldır ve bu hususta sermaye ile ortak noktada buluşmaları dikkate değer.  Bunları tekrar görme imkanımız olduğu için kongrenin hayırlı olduğunu düşünüyorum. Allah’a şükürler olsun..

   

          

 

 

 

 

 

Zafer Kafkas


YorumcuYorum
Cüneyt Özcan
27.07.2010
16:09

Umarım ki inşallah Erbakan’ın Süleyman Karagülle’nin ideallerinden bihaberdirler bu insanlar. Yoksa bu kadar büyük ihaneti kaldıracak yüreğim yok. Hiç değilse haberleri yoksa öğrenme ve Hakka uyma ihtimalleri var demektir. Münafık iseler, Hakka düşman iseler, Şu bilinir ki; Münafıkla yola çıkılmaz!!! Münafık kâfirden beterdir!!!





Sayı: 59 | Tarih: 25.07.2010
Mümtazer Türköne
Geçici 15. madde
1252 Okunma
1 Yorum
Arif Ersoy
Ahmet Hakan
Ağlayan adama mektup
1041 Okunma
3 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ebubekir Sifil
Okuma
1037 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Mehmet Şevket Eygi
Adalet Yoksa Batar
1016 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Daha önceleri nerelerdeydiniz?
963 Okunma
2 Yorum
Tayibet Erzen
Reşat Nuri Erol
Anayasa ve ekonomi
963 Okunma
6 Yorum
Ilker Ardic
Ahmet Altan
BALYOZ...
963 Okunma
1 Yorum
Özer Ataç
Zülfü Livaneli
Kasetle başlayan süreç devam ediyor: Türkiye reset
959 Okunma
1 Yorum
Ali Bülent Dilek


© 2024 - Akevler