12 TEMMUZ 2010
Fiyatı oldukça pahalı ama o balık çok lezzetlidir. Bütçem müsaittir, alıp afiyetle yiyeyim... Sakın ha alma alma!.. O bir derin su balığıdır ve etinde aşırı miktarda kurşun, cıva ve kadmiyum vardır.
Şu fırından çıkmış çıtır çıtır mis gibi ekmek ne kadar iştiha verici... Dikkat dikkat!.. O ekmekte tam dört tür kimyevî madde vardır, seni peyderpey zehirler.
Meyveler ne kadar güzel görünüyor... Güzelliğine güzeldirler ama hormonludur, kimyevî gübrelidir, haşarata karşı ilaçlıdır.
Bütün yediklerimizde (yekun olarak AB normlarına göre 300 çeşit) kimyevî madde, koruyucu, aroma, renklendirici mevcuttur. Bunlar hemen öldürmez, uzun vadeli öldürür. Hasta eder, süründürür.
Portatif telefonlar ceplerimizde birer bombadır. Bütün elektrikli ve elektronik cihazlar sağlığa zararlı elektro-manyetik alanlar meydana getirir.
İlaçlar başlı başına birer felakettir. Kaşığıyla yedirir, sapıyla göz çıkartır.
Büyük şehirlerde egzoz gazları hemen boğup öldürmez, yavaş yavaş zehirler.
Sularda ne kadar çok klor var.
Evlerimizdeki, işyerlerimizdeki bütün boyalar, cilalı parkeler, sun'î maddeler hep zehir saçar.
Öyle bir hayata çatmışız ki, hayata kurmuş pusu.
Bugünkü medeniyet hayata, tabiata, fıtrata savaş ilan etmiştir.
Dünyayı ve insanlığı bin kere tahrip edecek nükleer silah birikimi varmış.
Dünyanın nimetleri, adil şekilde paylaşılsa ve kanaatle yaşansa herkese yeter ama şu anda milyarlarca insan aç, sefalet içinde.
Meksika körfezinin dibindeki petrol borularından biri patladı, o kocaman körfez mahvoldu.
Yeryüzünde ne kadar çok savaş var.
Ne kadar kan ve gözyaşı dökülüyor.
İnsanlığın bir kısmı şenlik yapıp eğlenirken, öbür kısmı sürünüyor, inliyor, ağlıyor.
Niçin barış yok dünyamızda? Niçin adalet ve insaf yok? Niçin merhamet yok?
Bütün bu kötülüklerin, acıların sebebi nedir?
Kurt insanlardır... Kurt medeniyettir...
Keşke elektrik icat edilmemiş olsaydı. Keşke kara trenlerle İstanbul'dan Ankara'ya 12 saatte, yandan çarklı vapurlarla İzmir'e 2,5 günde gidilseydi. Keşke uçaklar, füzeler, atom bombaları olmasaydı.
Soruyorum: ABD'deki Amişler gibi yaşasaydık da, insanlığı tehdit eden bugünkü tahribat olmasaydı daha iyi olmaz mıydı?
Kutuplardaki buzlar erimeseydi, denizler kirlenmeseydi, sular ve toprak zehirlenmeseydi. Keşke kimya sanayi bu kadar ilerlemeseydi.
Keşke bu kadar çok otomobil olmasaydı. Keşke insanlar para kazanmak için deliler gibi çırpınmasaydı.
Keşke bina ve zina bu kadar yaygın, yoğun olmasaydı.
Elektrik ampulü veya gaz lambası, önemi yok... Önemli olan barıştır, eşitliktir, kardeşliktir, güven ve adalettir, mutluluktur.
İstanbuldan uçağa biniyorsun, 12 saat sonra New York'tasın... Benim çocukluğumda Amerikaya gemilerle on günde gidilirdi...
Hız mı önemli mutluluk, adalet, güven, kardeşlik, eşitlik mi?
Medeniyet ve teknik dünyayı ve insanlığı batırıp öldürecekse ne yapayım ben öyle medeniyet ve tekniği?
Üzerinde çalışılıyor, onu da icat edeceklerdir, öyle cep telefonları yapacaklar ki, zili çalacak, düğmesine basacaksın, konuşan karşında üç boyutlu bir hologram şeklinde zuhur edecek. Aman ne teknik, aman ne medeniyet...
Medeniyet öyle ilerleyecek, öyle güçlenecek ki, günün birinde üçüncü dünya savaşı patladığında Arz üzerinde taş üstünde taş, gövde üstünde baş kalmayacak. Her yer, her şey tahrip edilecek, dünya yangın yerine, virâneye dönecek.
İnsanlar savaşı atom silahlarıyla yapacak, sonra savaş bitecek, yeni bir taş devri başlayacak.
Dördüncü dünya savaşı taşlarla sopalarla yapılacak.
Yazının devamı için tıklayınız.
Yorum:
Yazar birçok olaya keşke olmasaydı diye cevap vermiştir. Ben buna katılmıyorum. Çünkü insan öğrenen bir varlıktır. İlaçların yan etkisi var diye ilaç içilmeyecek mi? Hastalıktan ölelim mi? Uçağın düşme riski var diye uçağa binmeyelim mi? Ata mı binelim. Eğer biz eskiler de yaşarsak teknolojinin gerilerinde yaşar geri kalmış ülkelerden farkımız kalmaz. Bir şeyin ilerlemesi için elbette onun olumsuzlukları olacak ve o olumsuzlukları gidermek için çalışıp ve daha iyisini üretmek için insanlık daima çalışacaktır. Bu insana verilmiş çok güzel bir nimettir.
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الْأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُوا أَتَجْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ (30) وَعَلَّمَ آدَمَ الْأَسْمَاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلَائِكَةِ فَقَالَ أَنْبِئُونِي بِأَسْمَاءِ هَؤُلَاءِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ (31) قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا إِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ (32)
Düşün ki, Rabbin meleklere: «Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife tayin edeceğim.» dediği vakit, «Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın?» dediler. «Her halde Ben sizin bilmeyeceğiniz şeyleri bilirim!» buyurdu.[30] Ve Adem’e bütün isimleri öğretti. Sonra o isimlerin delalet ettiği şeyleri meleklere gösterip: «Haydi davanızda doğru iseniz, Bana şunları isimleriyle haber verin!» buyurdu.[31] Melekler: «Seni bütün eksikliklerden tenzih ederiz Ya Rab! Bizim için, senin bize bildirdiğinden başka bilgi mümkün değildir. O her şeyi bilen hüküm sahibi sadece Sensin Sen!» dediler.[32] (Bakara 30-32)
Görülüyor ki insanlar daima öğrenen ve gelişen varlıktır. Kuran da teknolojinin ilerlememesi için herhangi bir ayet yoktur tam tersine gökyüzünde rızkınız vardır diye ayet vardır. Biz ne dersek diyelim teknoloji ilerleyecek en üst seviyesine çıkacaktır. Bunlar olurken de Kuran da anlatılan adil düzen olacak ve insanlar barış için de yaşayacaktır.