Yeni Bir Dönem mi? 14.07.2010
Kamuoyunun beklediği sonucu almaya yeter mi, yetmez mi hep birlikte göreceğiz. Ama “açılım” politikasını yüzüne gözüne bulaştıran hükümetin, PKK terörüne karşı başlattığı son girişimin, şimdiye kadarkilerden farklı ve isabetli olduğunu söyleyebiliriz. Bununla sadece Başbakan Erdoğan'ın parti liderleriyle başlattığı görüşmelerden söz etmiyoruz.
Elbet o önemli ve gerekli ama, birkaç gün önce Radikal Gazetesi'nde yayınlanan Murat Yetkin imzalı yorumda da değinildiği gibi uzun süredir ilk defa, çok boyutlu bir yaklaşım ve çok ortaklı bir atılımın arifesindeymişiz gibi bir hava var.
Dikkat ederseniz terörle mücadele konusunda şimdiye kadar “Hükümet biziz, sorunları biz çözeriz” tavrıyla konuşan Başbakan Erdoğan'ın yerinde şimdi “Terörle mücadele bir milli mutabakatla çözülebilecek bir meseledir” anlayışına -nihayet- gelmiş bir Başbakan Erdoğan var.
Üstelik “Ben çağırırım, kim gelirse onunla konuşurum” üslubunu da terk etti: “Böyle milli bir meselede kapılarını bizlere açtıkları için gerek CHP'ye gerek DSP'ye gerek Saadet Partisi'ne ve BBP'ye şimdiden şükranlarımızı sunuyorum.
Ben bu görüşmelerin terörle mücadelede ortak bir tavır belirlenmesinde etkili olacağını söylemek isterim. Bizim söylediklerimiz kadar onların söylediklerini de dinleyeceğiz. Bize ne katkıda bulunacaklar, bizim için önemli olan o. Madem icra biziz, tavsiyeleri olacaktır, bunları alalım ve uygulamaya koyalım” diyecek kadar da yumuşak ve hoşgörü dolu bir üslup kullandı.
Keşke bu üslup ve anlayış “süreklilik” kazansa...
Bu yaklaşım “teröre” karşı mücadelenin temel unsurları üzerinde ulusal bir mutabakat oluşturabilirse, en önemli eşiği atlarız.
Ama o yetmez...
Nitekim Türkiye'nin boş durmadığı, bazı gelişmelerden anlaşılıyor. Örneğin savaş uçaklarımızın ve helikopterlerimizin Irak topraklarındaki PKK hedeflerini vurmak gerektiğinde, ABD yetkililerinden izin almak zorunda olmayacağı resmen açıklandı.
Tabii bir de Mesut Barzani faktörü var.
Türkiye'yi yıllardır oyalayan Mesut Barzani'nin PKK'yı istemediği doğrudur. Türkiye PKK'yı ezip bitirse bundan memnun da olur. Ama Barzani'nin PKK'ya karşı yürütülen mücadeleye fiilen destek vermesini beklemek bizce abestir.
Nitekim Barzani “Şu 248 kişinin bize teslimini istiyoruz” diyerek kendisine verilen dosya üzerine “Bu isimli kişiler burada yok” diye resmen açıklama yaptırdı. Oysa onların belki de tamamının Kandil'de olduğunu cümle âlem gibi Barzani de biliyor.
Bu bilgileri Milli Güvenlik Kurulu'nun son toplantısı ardından özellikle Güneydoğu bölgemizde askeri birliklerin yoğun bir hareketlilik gösterdiği yolundaki haberlerle birleştirince, önümüzdeki günlerde PKK'yı doğduğuna pişman edecek bir döneme gireceğimizi söyleyebiliriz.
Bekleyelim bakalım, aldanıyor muyuz, birlikte görürüz.
Yorum:
Okunmuş Gazeteler
30 Yıl önce kurulmuş bir örgütü her dönem operasyonlarla bitirdik bitirdik durduk. Sayıları 4000 dediler. Kaç tane 4000’ler öldü? Bu uğurda Güneydoğu tarumar edildi. Eğitim, sağlık ve diğer haklar sekteye uğratıldı. PKK sempatizanlarının Yeşil Kartlarına el konuldu. PKK’lısı, askeri ve sivili ile binlerce insan can verdi.
Sonuç: Bitmeyen 4000’ler…
Siyasi arenalarda silahlı çözümler ve yeni profesyonel ordudan bahsediliyor. Biz bu gazeteleri daha evvel okumuştuk ve biz bu senaryoların filmlerini çok izledik. Çarenin silah olmadığını anlamak çok güç olmasa gerek. Siyaset bu sorunun en güzel çözüm alanıdır. Başbakan’ın başlattığı demokratik açılım başlangıç için tarihi bir örnektir. T.C’nin vazgeçilmezlerine dokunulmadan, hak ve özgürlükler noktasında daha demokratik davranmak büyük ölçüde işe yarar bir yöntem olacak. Bunun için karmaşık metinlere falan da ihtiyaç yok. Ciddi zaman kayıplarının yaşandığı komisyonlar da kurulmasın. En güzel kaynak Kur’an’dır ama, dağdaki çobana bile samimi fikrini sorsunlar, silahtan daha iyi sonuç vereceği kesindir.
Sonuç olarak bu konuda yazılmış çizilmiş milyonlarca fikir var. Herkesin işletmek istediği farklı farklı hesaplar var. Ama unutulmaması gereken en önemli şey, Allah’ın da bir hesabının mutlaka var oluşudur. O’nun hesabında sapma yok. O en hayırlısını bilendir. Ayetin birinde ‘‘benden acele istemeyin’’ buyuruyor. Huzur ve barışın geleceği gün O’nun izin verdiği gündür. Ne güzelmiş O’nun gününü beklemek. Ne güzelmiş Allah’ı tanımak ve inanmak. Ne güzelmiş O’na sığınıp umut tazelemek. Ve ne güzelmiş Tam Adalet Sahibi’nin kulu olmak!
Allah Barış(İslam)’ı Görmeyi Nasip Etsin.