Açılımlar ve Terörle Mücadele
1191 Okunma, 0 Yorum
Hayrettin Karaman - Yeni Şafak
Hilmi Altın

Hayrettin Karaman
hkaraman@yenisafak.com.tr

24 Haziran 2010 Perşembe

Açılımlar ve Terörle Mücadele

Devletin ilgili organların ve başta iktidarların çeşitli kesimlerle ve taraflarla yakın temas kurması, tabanlara inmesi, problemler ve çözüm yolları konusunda "problemlerin sahipleri"nin görüş ve taleplerini öğrenmesi, sonra dönüp ülkenin aydınları, ilim adamları ve sanatçılarıyla görüşüp düşüncelerini alması, elde edilen bilgilere dayanarak yıllanmış meselelere çözüm olsun diye bazı teşebbüslerde bulunmasının neresi kötü anlayamadım!

Evet, toplantılara katılamamış, görüşlerini aktaramamış kimselerin yazarak, konuşarak görüş bildirmesine bir diyecek olmaz; ama kendilerine göre açılımın eksiklerini ve yanlışlarını söylemek yerine açılıma karşı çıkmak, onun yerini tutacak ve milletin bütünlüğünü, hiç değilse barış içinde yaşamalarını sağlayacak bir farklı görüş (plan, proje) de sunmamak anlaşılır gibi değil; daha doğrusu bunu yapanların, açılım konusundaki samimiyetlerine gölge düşürüyor.

Verili olarak anayasa, kanunlar, çelişik talepler, azınlık ve çoğunluk... var. Bunlar var iken bir gurubun bütün istediklerini alması, sorumluların da vermesi mümkün olamaz. …

Her şeye rağmen açılımlara devam etmek gerekiyor.

Son MGK toplantısında terörle mücadele konusunda alınması gereken tedbirler konusundaki kararın, kısa bir süre önce yazdığım "Kim Sorumlu" başlıklı yazımla örtüşmesine sevindim. Yıllardan beri –bana göre aklı başında, iyi niyetli ve konuya aşina- insanların ileri süregeldikleri tedbirlerin de esasını bunlar oluşturuyor:

"Kürt halkı ile samimi ve etkili ilişkiler kurmak, onların haklı isteklerine cevap vermek, eşitlik ve adalet konularında alınacak tedbirlerle güvenlerini sağlamak, böylece -amaçlarına silahla ulaşmak isteyen azınlığı- yalnız bırakmak, bu azınlık ile mücadelede istihbarat, özel kuvvetler, eşgüdüm gibi zorunlu tedbirleri eksiksiz uygulamak".

Bilinen yeri yeniden keşfetmeye gerek yok, akıl için yol birdir, eksiklik uygulama ile ilgilidir ve istenirse bu problem de er geç çözülecek, akan kan duracaktır.

Yazının tamamı için bakınız: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?t=24.06.2010&y=HayrettinKaraman

 

 

YORUM:

Günümüzde işsizlik ve terör temel ve öncelikli iki sorun olmaya devam etmektedir. Hayrettin Karaman, konu olarak “açılım ve terör”ü seçmiştir. Günümüzde terörün iki ana kaynağı vardır. Biri merkezinde işsizlik olan tekel sermeye ekonomisidir. İnsanları açlık sıkıntısına, ekonomik çıkmazlara itmek, seçeneksiz bırakmak veya bu konuda insanların önünü tıkamak ekonomik terördür.  Temel nedeni faizli sömürü sermayeye dayanan tekelci sermeye yapılanmasıdır. Çözümün temeli; emeğe kredi vermek, vergileri tek yerden ve ortalama %10’u geçmeyen bir seviyeye çekmek ve tekel yerine çoğulcu ekonomik yapıları kurmaktır.  

 

Diğeri de sosyaldir, kaynağı tekelci, merkeziyetçi yönetim yapısıdır.

 

Türkiye yönetim ve ekonomik yapısı olarak merkeziyetçiliğe meylettiği için bu yöntemle veya bu yöntemin bağlantılı yöntemleri ile çözüm bulması mümkün değildir.

 

Merkeziyetçi tekel yapı yalnızca siyasi –sosyal yapıda tahribat yapmakla kalmamaktadır. Bu tekelci yapı ekonomik alanda da vardır. Rekabetin olmadığı, seçeneğin olmadığı ekonomk işletmeler çağ dışı yapılanmalarla gün geçtikçe “devlet tekelinde işler düzgün yürümüyor”, “devlet ekonomik işlere karışmaz”, “ekonomik işlerin kamu sektöründen kurtarılması gerekir” bahanesi ile işler, işletmeler sermeye tekellerine verilmektedir. Devlet tekelinin yanlışlığını terk edelim de sermeye tekeline teslim olmanın mantığına ne diyelim. Devlet tekeli konularında dünya çapında cirit oynatanlardan bazıları, tekel sermayesine yamanmak için  (kendilerine belki yardımcı olurlar hevesleri ile) şirin çabalara girmektedirler. Her nedense bu kamu işletmelerinin sermaye tekellerine devredilmesinde hiç gıkları çıkmamaktadır. İşler o hale gelmiştir ki önceleri memur diye şikayet ettiğiniz insanların yerini tepeden tırnağa patronun (…tuşlara elim varmıyor) isteklerini yerine getiren şebekeleri olmaktadırlar. Düşünün! bir hizmeti bir firmaya veriyorsunuz. O firmaya herkes muhtaç, mahkum,  hatta köle durumuna düşmüş.

 

Tekel alanında konuya bir örnek olması bakımından araç vizelerinin bir firmaya verilmesi konusunu yazayım: Türkiye’deki bütün araçlar bu firmanın vereceği vizeye muhtaç. İnsanların ürettiği veya hizmet verdiği bir iş için üç tane müşteri bulacağım diye ter döktüğü, sıkıntıdan uçukların çıktığı bir Türkiye’de birilerine herkes muhtaç ve mahkum yapılıyor. Niye onlarca dünya markası servislerine değil de yalnızca birine… İstersen itiraz et, var mı başka gideceğin firma? Örneğin İzmir’de  dört tane istasyon ve hepsi bir firmanın (ortaklıkmış). Bu tekelistan niye, kime, niçin?  Araçların tüm bakımlarını yapan farklı markanın dünya çapındaki plazaları, tam teşekküllü bakım, onarım istasyonları, servisleri nedense bu işi yapamıyorlar. Niye vatandaşın istediği, kendisine en iyi hizmet veren firmayı seçebileceği 10, 20 firmaya değil de bir tanesine veriliyor?  Her alanda bu merkeziyetçi, tekel sermaye mantığı her sektörde yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.  En iyisinden kamu tekel sektörü ile sermaye tekel sektörünün paslaşarak kuyruklarda bekletilirsiniz. Bir liralık evraka 50, 100 veya yerine göre daha fazla paha biçilmez evrak gibi sonu belli olmayan paralar ödersiniz. Her sene ayıp olursa iki, daha da ayıp olursa üç senede bir evraklar değiştirilir. En iyi vatandaşları çileden çıkaran sistemler niye?

 

Ekonomik alanda olduğu gibi sosyal alanda da merkeziyetçi yapıların çözüm olmadığını görenler, buna karşı farklı çözümler geliştirmişlerdir. Bu çözümleri de iki ana grupta toplamak mümkündür. Bir grubu bölgesel veya eyaletsel çözümler önermektedirler. Bu tür çözümler Direksiyonu fazla sağa kırıp duvara çarpma tehlikesi atlatan şoförün direksiyonu aniden sağa kırıp uçuruma yuvarlanması demektir. Bu tür çözümler ülkenin en iyi bakışla şimdi olmasa bile ileride bölünmesine zemin hazırlamaktır.

 

Bir tarafta kendi ailesiyle, kendi mahallesinde, kendi bucağında kendi temel eğitiminde yöre dilinin, kültürünü kullanma özgürlüğü bile vermeyen bir katılık bile verilmezken, açılım adına yerine bölge çapında herkesi bölge gücünü, şiddetini ellerinde tutan tekele mahkum etme projelerine destekler.

 

Ülke çapında zorunlu olarak herkesin ortak haberleşme, hukuk, birlik olma v.b bakımından devlet olmanın bir gereği olarak Türkçenin seçilmesinin, öğretilmesinin bir mantığı var ama bölgesel çaplı oluşumların mantığı nedir?

 

Güneydoğu halklarını tek bir kefeye koymak hem orada yaşayan halkları bölge merkezli tekelci, baskıcı, şiddete dayalı … bir yapıyı orada hakim kılmak demektir. Bu da özgürlükler adına özgürlüklere kıymak demektir.

Son dönemde bu konuda birkaç temel hata yapılmaktadır.

Bunlardan biri ulusal ve hatta uluslar arası ölçekte Tv yayınıdır.  Bölge hakları adına hem de onlara danışmadan önü arkası düşünülmeden devlet ölçeğinde bölge halkları kültürleri, dilleri … tek bir kefeye konmaktadır.

 

Ortaya çıkan teröre genelde bu aşamada önerilen çözümlerden biri merkeziyetçi yapının sıkılaştırılmasıdır. Merkeziyetçi yapı halkın çoğulcu yapısını taşıyamaz. Aşırır sıkılık, halkın, yönetim-işletim birimlerinin özgürlüklerini, kültürlerini, inisiyatiflerini en hafifinden bir kısmını bastırmaya çalışır. Bu aşırı sıkılık en iyisinden sıkılık, içte kırılmalara neden olabilmektedir.

 

Bir diğer ve belki de bu çözümler kadar sorunlu konu da çözümlerin mekanizmalarını ortaya koymadan, sınamadan (sınanabilirlik özelliği olmayan) “çözüm şudur” gibi afaki çözümsüzlükler önermektir. Bu tür afaki çözüm olmayan çözümsüzlükleri sıkıntılı günlerde sıradan halkın, magazin dünyasının skeç ve oyunlarında söylemek bile çok iyi karşılanmazken yönetimi elinde bulunduran bürokratik birimlerin ve uzantılı STK ların bu tür çabalara girmeleri hiç de yerli olmayan bir programın parçaları olduğunu anlamamız bakımından önemlidir.

 

Hayrettin Karaman hocanın önerileri incelendiğinde “problemlerin sahiplerinin görüş ve taleplerinin öğrenilmesi”, “bilim adamları ve sanatçılarla görüşülmesi” gibi genel ifadeler yer aldığı görülür. Bu talepler nasıl öğrenilecek, hangi metotlarla görüşme yapılacak, kimlerle görüşme yapılacak, görüşmeleri kim ve nasıl değerlendirecek.

 

Burada bir öneride bulunmak gerekirse, öncelikli dinlenilecekler görüş ve sistem önerileri olanlardır. Çözüm sistemlerinin temeli, ülkenin bütünlüğünü koruyan, güvenliği temin edilmiş, bununla birlikte de özgürlükleri tam sağlanmış, ülke insanlarından savunmaya filen katılmayı kabul etmiş insanların kendi bölgeleri dışında güvenliğe demokratik olarak katıldığı yaklaşık 10 tane ordu ile savunması yapılan kademeli bir güvenlik sistemdir. Bunun ötesinde, görüş sahiplerinin görüşlerinin o görüşü kabul edenlerle ülke içinde en küçük büyüklükte (bir Bucak/semt) ölçeğinde değerlendirildiği farklı yönetim model örneklerinin olduğu ve insanlardan isteyenlerin seçtikleri bucakta istediği yönetim birimlerini kurmalarıdır. Böyle bir büyüklük ne ülke güvenliği için tehlike olur, ne teröre kaynak olur, ne de teröre gerekçe olur.

 

Buna ek olarak herkese açık, tarafların seçeceği hakemlere dayanan tarafsız, bağımsız, etkin, saygın yargı denetiminde görüşlerin uygulama ortamında sınadığı bir cennet olur. Yönetimin halka açıkça kulak vermesi bu şekilde olur. İnsanların ürettiği ve iletmek istedikleri çözümleri dinlemek meleklerin yoludur, insanların gizlilerini dinleyip onları kullanmak şeytanların yoludur.

 

Aksi taktirde tekel sermayesinin yönlendirdiği, meşhur ettiği ya da tanıdık ahbap, çavuş ilişkileri ile istedikleri ile görüşme istemedikleri ile görüşmeme şeklinde sonuçlanan bir yapı başta sakinleştirici olsa da ileride sorunların kaynağı olmaya başlar.  

 

 

 

Hilmi Altın






Sayı: 55 | Tarih: 27.06.2010
Oktay Ekşi
Çözüm Yanlışımızdadır
1990 Okunma
15 Yorum
Vahap Alma
Reşat Nuri Erol
Terörü nasıl bitirelim?
1969 Okunma
12 Yorum
Ilker Ardic
Zülfü Livaneli
Benim oğlum can verirken, çiçekler çığrışıp açtı
1361 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
Helal olsun Sarıgül
1308 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
"Türkün Yeni Âmentüsü"
1254 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Altan
Bir dinleyin...
1221 Okunma
Özer Ataç
Hayrettin Karaman
Açılımlar ve Terörle Mücadele
1191 Okunma
Hilmi Altın
Ruşen Çakır
Taşeron diye diye...
1184 Okunma
Tayibet Erzen
Mahir Kaynak
Taşeronluk nedir?
1178 Okunma
Süleyman Karagülle
Mehmet Altan
Çifte bacakla tekme atılmaz
1177 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Mümtazer Türköne
Bir cenaze kaç oy eder?
1154 Okunma
Arif Ersoy
Fehmi Koru
Vuruşmayalım, konuşalım
1123 Okunma
Ahmet Kirtekin


© 2024 - Akevler