Ekonomik Değişim
1580 Okunma, 11 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

26/ 01/ 2013

 

-Siyasi kararlar ekonomiye yön verir, ekonomik veriler siyasete etki eder. Şimdi siyaset hakim.

-500 yıldır ekonomi siyasete hakim olmaya çalışıyor. Tepe noktasına ulaştı. Şimdi siyaset ekonomiye hakim olmaya başlamıştır.

 

-Enerji sorunu siyaseti ve ekonomiyi birlikte harekete geçirmiştir.

-Sermaye, enerji kaynaklarını elinde tutarak ekonomiye ve siyasete hâkim olmak istemektedir. Makroda bu başarılı olmaktadır. Mikroda enerji ile hâkimiyet zor sağlanmaktadır. Enerji kaynakları yaygın olduğu için tekel tam oluşturulamıyor.

 

-Türkiye Kuzey Irak’a neden yaklaşıyor?

-Sermaye savaşlarla bu işi başaramayacağını anlayınca şimdi barış yolları ile hakim olmayı denemektedir. Türkiye’nin Kuzey Irak’a yaklaşması onun arzusu ve etkin güçlerin de işine gelmesi dolayısıyladır.

 

-İnsanlar yalnız ihtiyaçlarını gidermek için değil de idealleri için de çaba gösterirler.

-Topluluğa uyum sağlama ve düşmanları yenme arzuları da, ekonomi de ihtiyaçtır.

 

-Kürtlere “Siz vatandaşsınız, değişime katkı için değiştirin.” dedim. Alkışlandım.

-Ülkemizin iç sorunları yoktur, dış sorunları vardır. Bağımsızlığımızı daha tam kazanmış değiliz. Ekonomide kendi kendimize yeterli hale gelememişiz. Kürt sorunu yoktur. Siyasi ve ekonomik sorun vardır.

 

-Bir kesimin parasal geliri artırma gelir dağılımını düzeltmez.  Artan para kadar üretim artmazsa bu arz talep dengesini bozar.  Satın alma gücü yerine üretme gücünü artırırsak hem halkın eline para geçer, hem de karşılıklı mal üretilir.

-Adil Düzen’de halka sipariş kredisi verilir. Sipariş verirse bu krediyi kullanabilir. Ayrıca işsize çalışma kredisi verilir. İstediği işverende çalışma ücretini devletten al, işveren borçlansın deniyor.

 

-Tasarrufların tüketimde harcanması yanlıştır, yatırım yapılmalıdır.

-Nakdin tasarruf, altının para olduğu zamanda söz konusu idi. Şimdi artık emek söz konusudur. Bir yıllık yaşamak için gerekli emek ile üretim yapılacak ve orda dağılım dengesi sağlanacaktır. Artık emekle yatırım yapılacak, yapıların beşte biri kamuya ait olacak, beşte biri de yatıranlara pay olarak dağıtılacaktır. İşletme mülkiyeti ile yararlanma mülkiyeti ayrılacaktır.

 

Karar vermek

01/06/2013

-İnsanlar kendi hareketlerine ya çevrenin isteklerine göre ya da hakim gücün isteğine göre karar verirler. Kendi isteklerini onların istekleri ile ambalajlatırlar. CHP için Atatürkçülük, MHP için milliyetçilik böyledir.

-Bir ulus devlet içinde yaşayan herkes milliyetçidir. Muasır medeniyetin fevkine çıkmaya çalışan herkes Kemalist’tir. Sorun bu idealler etrafında gruplaşarak grup çıkarlarını korumadır. Bu Saadet Partililer için de AK Partililer için de böyledir.

 

-Küçük güçler, tarafsız olamaz olmazlar. Bir tarafa katılarak onların kazanmasını sağlayabilirler.  Önü kapalı bir politika sonunda zararlı olur. Halkı işle barışık bir iktidarın yanında olmak gerekir.  

-Halkın yanında iktidarın yanında olmak gerekir. İhtilal ile ve isyanla bunlar elde edilemez. Aksine gelen gideni aratır. İstiklal savaşımız saltanata karşı olmamıştır. Kaybedilmiş toprakları kurtararak devletimizi kurduk. Saltanatı biz yıkmadık. Kendisi yıkıldı. Bu sebepledir ki Cumhuriyet sağlam temel üzerinde oturuyor. Türkiye’nin Suriye politikası yanlıştır. Tarafsız olmalıdır.

 

-Suriye’de er geç halk hâkim olacaktır. Yeni iktidar etkin güçlerden birinin desteği ile bunu kazanacaktır. Türkiye etkin güç değildir. Etkin bir gücün yanında yer alırsa Suriye halkını iktidar edebilir. Kürtler ayrı devlet kuramazlar. Kursalar bile bir etkin devletin etkisinde kuracaklardır. Bu da bizi birbirimizden ayırır.

-Gelecekte insanlık etkin güç olmayacak, olamayacak. Etkin denge unsuru olacaktır. Gelecekte  bugünkü bloklaşma olmayacaktır. Bugünkü etkin devletler ilahi kitapların etrafında birleşerek tüm insanlığa Adil Düzen getireceklerdir. Bu üçüncü cihan savaşından sonra olabilir, önce olabilir. Bu olacaktır. Dolayısıyla Suriye bağımsız bir devlet olacak ve insanlık içinde varlığını sürdürecektir. Kürtler ile henüz devlet oluşturacak bir aşamada değildirler. Bize göre Irak Kürt devleti haline gelmelidir.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

YORUM:

Kürt Devleti

Gerçekleri  kabul etmek zorundayız. Kürtler,  süratle çoğalmaktadırlar. Kürtler, süratle aktif hale gelmektedirler. Bunların gelecekte devlet olmaları mukadderdir. Ayrıca Kürtlerin oturduğu yerler, tarihte büyük uygarlıkların bulunduğu yerlerdir. Oradakilerin yeniden uygarlık sahnesine çıkmaları kadar doğal bir şey yoktur.

Kürtler nasıl devlet olabilirler. Türkiye’de Türklerin nüfusu gittikçe azalmaktadır. Kürtlerin nüfusu gittikçe çoğalmaktadır. Yüz veya 200 sene sonra Türkiye nüfusunun çoğu Kürt oluyor.  Eğer o zamana kadar kültürlerini geliştirmiş, Kürtçeyi Türkiye’de hâkim kılmışlarsa Türkiye bir Kürt devletine dönüşebilir. Bunun için Kürtlerin yapacağı iş Türkiye devletini güçlendirmektir. Çünkü geleceğin Türkiye’si Kürdiye olacak demektir. Oysa PKK Türkiye devletini yıkmaya çalışıyor. Kürtler bugün devlet değiller ki sonuçta Türkiye’yi düşmanlarına yem yapmaktadırlar.

Kürtlerin bu hedeflerine ulaşmaları için koyu Sünni mezhepçi olmaları gerekir. Çünkü İran zaten Kürtlerle aynı ırka sahiptir. Güçlü devlettir. Devam etmektedir. Şii olarak onlarla rekabet etmek mümkün değildir. O halde Kürtler İran’ı Kürt devleti haline getirme şansına sahip değildirler. Türkiye’yi Kürt devletine dönüştürme bir kaç asır gerektirmektedir.

Suriye’nin Kürt devleti olması Türkiye’den daha kolaydır. Çünkü Suriye henüz kendisini bulmuş bir devlet değildir. Kürtler barışçı uygarlıkçı bir politika takip ederlerse, nüfuslarını süratle artırırlarsa, Türkiye’dekinden önce Suriye Kürt devleti olabilir. Arap devletleri çok sayıda oldukları için insanlığın uygarlığında bir eksiklik olmaz.

Asıl kolayca Kürt devletini oluşturma şansı Irak’ta vardır.  Irak’ta Kürtler uygarlıkta başarı göstermelidirler.

a) Samimi Sünni dindar olmalıdırlar. Araplardan daha fazla İslamiyet’e hizmet eden bir kavim olmalıdırlar.

b) Bugünkü batı ilimlerini ve İslami ilimleri Arapça olarak Araplardan daha ileri götürmelidirler. Tarihte Türkler böyle yaptı da hâkimiyet onlara geçti.

c) Ekonomik faaliyetlerde başarı göstermelidirler.  Sömürü düzeni dışında başarılı işletmeler kurmalıdırlar. Adil Düzen’i yaşama koymalıdırlar.

d) En önemli husus; Iraktaki Şiilerle, Iraktaki Arap ve diğer halklarla çok yakın bir ilişki içinde olmalıdırlar. Herkes onları sevmelidir. Türklerin dünyaya hâkimiyeti bundandır. Hiç bir Türk kendisini diğer halktan üstün görmez. Arapların dostlarına ve düşmanlarına eşit olması gerekir.

Türkiye Kürtlerinin yapacağı şunlardır:

-Dünya Kürtleri ve Türkiye Kürtleri Irak Kürtlerini desteklemelidirler. Onların Sünni İslami eğitim almalarına imkân sağlanmıştır.

-Dünya Kürtleri ve Türkiye Kürtleri,  bin dil üniversitesini kurmalı ve orda bugünkü ilmi Arapça araştırılmalıdır.

-Dünyadaki Kürtler ve Iraktaki Kürtler ekonomik bakımdan desteklenmeli ve Irak’ın gelişmesine yardımcı olmalıdır.

-Irak devletinin siyasi ve ekonomik bağımsızlığına kavuşması için Adil Düzen’in Irak’ta benimsenmesi hususunda tüm Müslümanlar, Şiilere destek vermelidir.

Bugün bilinçli olarak Türk aydınları bu programı benimserse elli sene sonra, Irak orta doğuda etkin bir Kürt devleti olur.

Dünya dengesinin oluşması için Türkiye, İran, Irak, Suriye birlik oluştururlar. Suriye’de Şii İslam devleti olabilir. Oradaki Sünni Araplar ve Türkler isterlerse ülkelerine göç ederler. Dünyadaki Arap Şiiler de oraya göç ederler. Dört güçlü devlet; iki Sünni, iki Şii İslam devleti orta doğuda, uygarlıkta merkez oluştururlar. Tarafsız kalırlar ve dünya dengesini de kurmuş olur.

 Sonuç olarak Türkiye’nin takip edeceği politika:

1- Halkla iktidar arasında tarafsız olmalıdır. Arabulucu olmalıdır.  İki tarafa da barış için yardımcı olmalıdır.

2- Irak’ın Sünni bir Kürt devleti olması için sadece fikren destek vermelidir.

3- Suriye’nin bir Arap devleti olması için fikren destek vermelidir.

4- Orta doğuda bir birlik oluşturmalıdır. Osmanlıların yerine bir devlet değil, eşitlik içinde bir orta doğu Birliği kurulmalıdır. Bu birliğe İsrail devleti de alınmalıdır. İsrail’in geleceği karanlıktır. Kuran’a teyit edilmiş arzı mevutlarını onlara ayırmalıyız. Ve artık Sermayenin sömürüsünden kurtarmalıyız.

 

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
02.06.2013
09:11

ABDULLAH MURADOĞU

YAZISI ŞÖYLE BAŞLIYOR:

Gezi Parkı'nın sosyolojik sinyalleri Son bir ay içinde, İstanbul dışında birkaç cenaze törenine katıldım. Pek çok insanla sohbet ettim. Çoğu orta sınıftan ve AK Parti'ye oy vermiş insanlar bunlar. AK Parti'den ümitleri tam olarak kesilmemiş ise de o eski coşkudan eser yok şimdi. İbrahim Tatlıses'in şarkısında ifade edildiği gibi, ızdırap içinde yorgunlar ve bir yalnızlık duygusu okunuyor yüzlerde. Fildişi kulelerde oturanlar, 'herşey çok iyi gidiyor, endişeye mahal yok' deseler de insanların yüzlerine bakıyoruz, söylediklerine kulak kabartıyoruz, söylemek istemediklerini az çok anlıyoruz. Toplumun her kesiminden arkadaşlarımız, dostlarımız, akrabalarımız var. Sohbetlerin özü, toplum içerisinde 'güvensizliğin' artıyor olması. Bazı olaylar vardır ki alttan alta gelişen bir sosyal tepkinin sinyalleri olarak algılanmadıkları takdirde vahim sonuçlara yol açarlar. İktidarlar 'söylenemeyenlere' dikkat kesilmedikçe, bastırılmış tepkiler birer sembole dönüşen eylemlerde kendini açığa vururlar. Gezi Parkı olayları tam da bu bağlamda gelişiyor.

... VE ŞÖYLE BİTİYOR: İşleri tıkırında gidenler sosyal olarak ayrı klanlar halinde yaşıyorlar. Birbirilerine bakarak, birbirilerini dinleyerek her şeyin iyi gittiğini zannediyorlar. Gazeteci meslektaşlarımız, stratejistlerimiz programdan programa koştukları için, tartışmacı muhaliflerinin söylediklerinin zıddını hakikat belledikleri için gerçekte neler olup bittiğinin farkında bile değiller. Böylece hem kendilerini kandırıyorlar, hem iktidardakilerin her şeyin iyi gittiği zehabına kapılmasına katkıda bulunuyorlar. Böyle dostlar oldukça düşmana ne gerek var!

.

TAMAMI İÇİN: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/AbdullahMuradoglu/gezi-parkinin-sosyolojik-sinyalleri/37965

Reşat Nuri Erol
02.06.2013
09:12

YUSUF KAPLAN'IN

BUGÜNKÜ YAZISINDAN BİR BÖLÜM:

...

OYUN İÇİNDE OYUN! Özal'la birlikte Türkiye, yaşama emareleri gösterdiğini ilan etti dünya âleme. Ama Özal'ı öte âleme gönderdiler. Erbakan'la birlikte, ayağa kalkma temrinleri yaptık. Erbakan'ı ev hapsine mahkum ettiler tam anlamıyla ayartıcı bir tezgâhla… Erdoğan'la birlikte, anlaştık düşmanlarımızla. Sıkı pazarlıklar yaptık. Ama düşmanlarımızın anlaşmalarına aslâ sadık kalmayacaklarını çok çabuk unutuverdik. Tam düşmanlarımızın oyunlarını bozduğumuzu düşünürken, Suriye'de kapana kıstırıldık. İngilizler, bize 'siz girin Suriye'ye, biz arkanızdanızdayız' diyerek gazı verdiler; sonra da, İngilizlerin nasıl arkamızda olduğunu, dün olduğu gibi, bugün de, bizi nasıl arkadan vurduklarını Suriye kapanına kıstırıldığımız zaman görebilmeliydik ama göremedik; çünkü zokayı çoktan yutmuştuk çoktan! Türkiye, Suriye'de elbette taraf olmak zorundaydı ama böyle değil. Osmanlı'nın çocukları olarak düşmanlarımızın bütün oyunlarını yerle bir edecek öyle bir oyun kurmalıydık ki Suriye'de ezelî düşmanlarımızın ruhu bile duymamalıydı. Kürt meselesini nihâî olarak hâl yoluna koyarak kıstırıldığımız kapanı kırmaya ramak kalmışken, Türkiye bu kez içeriden karıştırılmaya başlandı… AYAKLARIMIZI YERE SAĞLAM BASABİLMİŞ DEĞİLİZ HENÜZ! Şunu çok çabuk unutuyoruz: Türkiye'de ipler, hâlâ bu ülkenin çocuklarının elinde değil. Cem Küçük'ün yazısından öğrendim: Mehmet Eymür, 'Türkiye'yi 50 yıldan bu yana Türkler yönetmiyor' demiş… Evet, Türkler, Kürtler ve diğer Müslüman çoğunluk belirleyemiyor bu ülkenin kaderini. Azgın azınlık, kökü dışarıda eli Türkiye'nin kilit noktalarını (anaakım medyasını, sermayesini, yüksek bürokrasisini, hâriciyesini vesaire) hâlâ kontrol eden azınlık, küresel sermayenin Türkiye şubesi azınlık, tam da Türkiye'nin 'barış süreci'nde yol almaya başladığı bir sırada, Taksim'den Tahrir çıkarma fırsatına mal bulmuş mağribi gibi sarılarak bir ânda ülkeyi kaosun, savaş manzaralarının eşiğine sürükleyen 'şebeke'ler, Türkiye'de yapılabilecek orta ölçekli bir yanlışlıkta Türkiye'yi nasıl karıştırabileceklerini gösterdiler.

...

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/iplerin-bu-ulkenin-cocuklarinin-elinde-oldugunu-mu-saniyorsunuz-siz-h%C3%A2l%C3%A2/37967

Reşat Nuri Erol
02.06.2013
09:20

PROF. FARUK BEŞER'İN

BUGÜNKÜ KÖŞE YAZISI ŞÖYLE BAŞLIYOR:

Sizin modernliğiniz batsın Bir mütearifedir ki, Türkiye'de modernliğin iki temel parametresi vardır: 1.Kadının açılması, 2.İçki içilmesi. Malum, Modernizm Batı'da farklı bir hayat tarzı oluşturdu. Akıl ve bilimden başka bir rehberi bulunmayan bu hayat tarzı; doğal olarak hesabı kitabı, cenneti cehennemi reddedecekti. Nominal bir cennet ve cehennem varsa o da bu dünyadaki yaşayışınızdan ibarettir. Durum böyle olunca değerler parçalandı; dini geleneğin, anneliğin, babalığın, yaşlılığın, hatta ailenin ve nikâhın bir meziyeti kalmadı. Herkes kendi başına yegâne değer oldu. Her şey haz almaya indirgendi, Hedonizm doğdu. Kim neden zevk alıyorsa onu yapması doğal karşılandı. Beden benim bedenim, ne istersem yaparım sloganları attılar. Yani insan kendine/nefsine tapar oldu. Hem âbid hem mabut haline geldi. Eşcinsel evlilikler zuhur etti. İnsan, hiçbir hayvanın aklına gelmeyen pislikler düşündü, rezillikler üretti. Üçüncü bir cins doğdu.

...

TAMAMI İÇİN:

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/Faruk_Beser/sizin-modernliginiz-batsin/37975

Reşat Nuri Erol
02.06.2013
11:32

FEHMİ KORU

http://haber.stargazete.com/yazar/yanlis-hesap-taksim-meydanindan-donmeli/yazi-759159

YİĞİT BULUT

http://haber.stargazete.com/yazar/bu-yaziyi-unutmayin/yazi-759162

CEMİL ERTEM

http://haber.stargazete.com/yazar/finans-oligarsisinin-hortumunu-kesince-ne-olur/yazi-759163

"ÖNCE EKONOMİ APTAL!"

Reşat Nuri Erol
02.06.2013
11:33

MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE'NİN BUGÜNKÜ YAZISININ SONU:

...

"Türkiye yerel seçim havasına girmeye başladı. İyi yönetişimin çaresi seçim sandığıdır. 1994'ten beri büyük şehirlerde istikrarla devam eden belediyecilik, İstanbul'da Gezi Parkı'nda büyük yara aldı. Meselenin Gezi Parkı'ndan ibaret olmadığı ortada. Şehrin mimarisine yansıyan kötü göstergeleri saklayacak bir çuvalı artık kimse dikemez. İstanbul, bu mimarinin çarklarını döndüren şehir rantı altında eziliyor. Gezi Parkı'na yansıyan isyan, bu çarpık yapılaşma karşısında duyulan tepkinin ifadesi. Bu başkaldırı AK Parti için bir erken uyarı da olabilir, sonun başlangıcı da. Gezi Parkı olayı, iddialı bir kötü yönetişim örneği. Malûm: 2014'ün seçim savaşlarının en kritik muharebe alanı İstanbul. İlk çarpışmada AK Parti, bu kötü yönetişim ile büyük zayiat almış oldu."

Reşat Nuri Erol
02.06.2013
11:40

http://www.zaman.com.tr/hilmi-yavuz/istanbul-talihsiz-sehrim-benim_2096210.html

http://www.zaman.com.tr/nazan-bekiroglu/gecekondular-koruma-altina-alinmali_2096214.html

***

http://www.zaman.com.tr/pazar_bazi-arkadaslar-derin-devlet-bitti-saniyor_2096119.html

Reşat Nuri Erol
03.06.2013
14:59

http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/mesele-park-meselesi-degil_2096444.html

http://www.zaman.com.tr/ibrahim-ozturk/kim-hirsiz-kim-ev-sahibi_2096474.html

Reşat Nuri Erol
04.06.2013
11:01

BUGÜN YAZARLARIN ÇOĞU "GEZİ PARKI" YANİ "TAKSİM" MESELESİNİ YAZMIŞ...

BEN DE YAZDIM AMA YARINI BEKLEYECEKSİNİZ...

İŞTE BİRKAÇ ÖRNEK...

http://haber.gazetevatan.com/dun-sosyal-patlamayi-ongoremeyenler-simdi-onlerini-goremiyor/543384/4/yazarlar

http://www.zaman.com.tr/ihsan-dagi/erdogani-seviyorsaniz-ona-gercekleri-soyleyin_2096849.html

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/AliBayramoglu/buyuyen-cig-ve-taksimin-neresindeyiz/37989

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/osmanozsoy/ak-partinin-en-zayif-noktasi/37999

http://haber.stargazete.com/yazar/bir-garip-isyan/yazi-759665

Reşat Nuri Erol
08.06.2013
04:31

Arkadaşlarımı bırakın bana ne yaparsanız yapın Başbuğ savunmasında “İnternet Andıcı adlı sanal davanın asıl amacı bana ulaşmak ise silah arkadaşlarımı bırakınız. Ne yapacaksanız bana yapınız. Buradayım, dimdik ayaktayım” diye konuştu. Ergenekon davasının dünkü duruşmasında tutuklu sanık, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, esas hakkında mütalaaya ilişkin savunmasını yaptı. Başbuğ, “İnternet Andıcı üzerinde parafeleri bulunan sivil memurundan orgenerale kadar olan personelin adeta üzerlerine basarak; Genelkurmay Başkanı’na, yani bana ulaşmak ise, bu silah arkadaşlarımı bırakınız, gitsinler. Ne yapacaksanız, bana yapınız. Buradayım, dimdik ayaktayım” dedi.

Reşat Nuri Erol
08.06.2013
10:46

NİLÜFER GÖLE (SOSYOLOG),

ÇOK UZUN BİR DEĞERLENDİRME YAPMIŞ...

ORTA YERİNDEN BİR BÖLÜM AKTARIYORUM...

"Gezi işgal hareketi de liberalizmi eleşitiriyor. Ancak meydana çıkanlar ekonomik krizin mağdurları değil. Her şeyin ticarileştiği ekonomik büyüme canavarının piyonları olmak istemiyorlar. Bu meydan hareketinin özgünlüğü nerede yatıyor? Hareketin kendisi gibi, anatomisine de ağaç dibinden başlamak gerekiyor. Ağacı bahane gören zihniyet, hareketin manasını, masumiyetini ve kök gücünü ıskalıyor. Ağaçların yerlerinden sökülüp yerine AVM dikme projesi karşısında, gençler parkı işgal ederek yeni bir kentsel farkındalığı gündeme taşıdılar. Çevreci duyarlılık ve kapitalizm eleştirisi içiçe geçti. Genelde kapitalizm, küresel güçler, finans dünyası, neo-liberalizm gibi soyut kavramlar nedeniyle vatandaşın gündelik dünyasında yeterince somutluk kazanmaz. Türkiye’de ise kapitalizmin adı var: AVM. Ticari kapitalizmin, tüketici toplumun, küresel emek sömürüsünün cisimleşmiş hali olarak, kentsel gündelik yaşamın bir parçası oldular. İlk başta hevesle karşılanan, tüketim gözdesi olduğu kadar gezinti mekanları olan AVM’ler, giderek göze batıyorlar. Doyumsuz tüketiciliğin, rant ekonomisinin dinamikleriyle birleşerek kent dokusunu altüst etmeye başladılar. Gezi Parkı'nın ortasına AVM inşa edilmesi, İstanbullular gözünde kamusal alanın, vatandaşa açık mekanın özel sermayeler tarafından istimlak edilmesinden başka bir şey değil. Sol Müslümanlar tarafından ortaya atılan “abdestli kapitalist” eleştirileri Türkiye’deki İslami dönüşüme işaret etmekteydi. Gezi hareketi, kültür yerine tüketimi öne alan hiper kalkınmaya karşı kentli yeni bir farkındalığa tercüman oldu. Parkın korunması mücadelesi kelimenin tam anlamıyla, sadece metaforik değil, meydanın bizatihi fiziksel anlamda sahiplenilmesi, koruma altına alınması demek. Devletin ticarileşmesine, kent yaşamının rant alanına dönüştürülmesine karşı kamusal mekanı koruyorlar. İktidarın biber gazı ve polis gücüyle müdahelesi kamusal alanın boğulduğunu, zehirlendiğini gözler önüne serdi. Vatandaşın evinden işinden koşup, çoluk çocuk, tencere tavalarıyla bu dalgaya katılması bu tespitin paylaşıldığını gösteriyor. Gezi öncesi, kamusal alan daralıyordu..."

...

TAMAMI İÇİN:

http://t24.com.tr/yazi/gezi-bir-kamusal-meydan-hareketinin-anatomisi/6824

Reşat Nuri Erol
08.06.2013
10:57

ALİ BULAÇ,

BUGÜNKÜ "TAHRİR-TAKSİM" BAŞLIKLI YAZISINI ŞÖYLE BİTİRMİŞ:

" ... Pozitivizmle beraber çöken Newton’un siyaset ve devlet makinesidir. Modern devlet hâlâ bir makine gibi kurgulanmıştır, Weberyen aklın örgütlenmiş biçimi bürokrasi tarafından işletilmektedir. Ama postmodern toplum yani kentlerin ve küreselleşen dünyanın sosyolojisi hakikatle birlikte paramparçadır. Modern siyaset postmodern sosyolojiyi anlamıyor, yönetemiyor."

TMAMI İÇİN:

http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/tahrir-taksim_2098347.html

*

AKLIMDAN GEÇEN SORU ŞÖYLE:

NE DERSİNİZ; "ADİL DÜZEN"İN, "ADİL EKONOMİK DÜZEN"İN ÖNÜ AÇILIYOR MU?..

CEVABINIZ "EVET" İSE...

ÖYLEYSE, HAYDİ "ADİL (EKONOMİK) DÜZEN" İÇİN ÇALIŞMAYA...

DAHA NE BEKLİYORSUNUZ?!.





Sayı: 207 | Tarih: 2.06.2013
Mahir Kaynak
Ekonomik Değişim
Kürt Devleti
1580 Okunma
11 Yorum
Süleyman Karagülle
Yusuf Kaplan
Avrupanın geleceği neresi,geleceğin Avrupası nere
Yerlisi ne yapıyor ki Avrupalısı yapsın
1147 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
Başka türlü bir şey
Ekseriyeti beğenmeyen ekseriyetçiler
1085 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
BOYLARI DEVRİLSİN!
Sistem İslam Olmalı
1035 Okunma
4 Yorum
Emine Hocaoğlu
Mehmet Barlas
İnsanlar, keçiler, ağaçlar ve bazı öncelikler...
Çözümü Sokakta Arayanlar
1013 Okunma
Tayibet Erzen
Hüseyin Gülerce
Gerilim,belalara davetiye çıkarabilir...
Çatışmaya bel bağlamak...
985 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas


© 2024 - Akevler