İslam dünyası acaba nelere öfkelenmelidir?
982 Okunma, 0 Yorum
Mehmet Barlas - Sabah
Tayibet Erzen

11.03.2013

Haberlerin veriliş şekline bakarsak İtalyan-Polonya ortak yapımı olan "11 Eylül 1683" filmi, İslam dünyasını öfkelendirecekmiş.
Filmde Osmanlı ordularının 2'nci Viyana kuşatmasında bozguna uğraması sürecindeki olaylar hikâye edilirken, Polonyalı Jan Sobiesky'yi savaşa katılmaya ikna eden ve sonradan "
Aziz" payesini de alan rahip Marco d'Aviano'nun yaşamı anlatılıyormuş...
Osmanlı'nın Avrupa'daki genişlemesine karşı Kilise önderliğinde oluşturulan Hıristiyan ittifakı bir tarihi gerçektir.
Viyana kuşatmasında Polonyalı Jan Sobiesky komutasındaki Hıristiyan İttifakı ordularının Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusunu yenip perişan ettiği de (1683) bir tarihi gerçektir.
Ayrıca bu olaylar dizisi sayısız kitaba da konu olmuştur.
Mesela Amerikalı belgesel romanlar yazarı James Mitchener 1983'te yayınlanan "
Poland" kitabında hem Sobiesky'yi hem de Merzifonlu'yu öyle güzel anlatır ki... Bu anlatıma göre Viyana kuşatması sırasında sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın boynunda bir siyah atkı vardır.

Boğdurulan sadrazam

Tamamı için Not supported field expression!

 

Yorum:

Kılavuzunu Kaybeden Müslüman’ın Hali

İslam kelimesi, silm yani barış kelimesiyle ilişkili pozitif bir kavramdır. Bu kavramı içeren ilahi dinlerden biri olan İslamiyet, mensuplarının öfke ve şiddetle ilişkilendirilmemesi gereken bir dindir. Aksine sabır, huzur, metanet; Müslümanların kalplerinde yer etmesi gereken duygulardır.

Evet, klasik bir o kadar da hayattan kopuk tanımımızı yaptıktan sonra günümüz Müslümanlarını kızdıracak, kızdırmayacak, kızdırması gerekirken asla kızdıramayacak şeylerden bahsetmeye başlayabiliriz.

Bir Müslüman’a asla, kat’a, zinhar yapılmaması gereken şeylerin başında İslam peygamberi olarak adlandırdıkları Muhammed’i diğer peygamberlerle bir tutmaktır. O İslam peygamberiyken, İsa Hıristiyanların, Musa Yahudilerin peygamberidir. Muhammed en üstün olanı, Allah indinde en kıymetli olanıdır. Neye göre? Cevap yok. Zaten böyle bir soruyu yönelttikten sonra cevap beklemek çok da akıllıca değildir. Akıllıca olan; öfkeden kulaklarından dumanlar püsküren, kontrolden çıkmış Müslüman’dan hızla uzaklaşmaktır.

Benzer bir öfkeyle kabir başında Fatiha okumamakta direttiğinizde de karşılaşabilirsiniz veya kandil diye uydurdukları aslında İslamiyet’in özünde olmayan günlerde tebrikleşmediğinizde, en nihayetinde mübarek belde Mekke’den gelen hurma ve zemzeme gereken saygı ve itibarı göstermediğinizde, söylemeden geçmemek gerek Muhammed’in anılmasından sonra salavat olarak adlandırılan ifadeyi zikretmediğinizde. Düşündüğünüzde Müslümanları kızdıracak o kadar çok şey var ki ortaya çıkan şey silmden gayet uzak agresif bir profildir.

Bu kadar kolay ve bu kadar sık öfkelenebilen Müslümanları asıl kızmaları gereken hususlarda narkozlu hasta sersemliğinde ve idamlık mahkum teslimiyetinde görmek, bana göre sebatla ilişkilendirilemeyecek kadar zayıf bir durumdur.

Karmaşıklığı basitliğinden gelen bir örnek vereyim hemen; Allah’ın evine, O’na ibadet etmek üzere gitmek için izin istemek, ancak izin verilirse ibadet etmek. Bu durum hiçbir Müslüman’ı kızdıracak kadar ajite bir durum değildir. Bunu malzeme etmeye imkân yoktur. Bu bir kabuldür, kritik edilemeyecek kadar sindirilmiş bir normdur. Buna kızmayan Müslümanlara diyecek bir şey yok.

İnsanın canını en çok sıkan ise asıl kızılması gereken şeylere kızılmamasıdır. Sadece Türkiye’ye indirgeyecek olursak; başörtülü derse giren öğrenci sevinmekte, patrondan saklamadan oruç tutabilen memur sevinmekte, açık oturum programında İslamiyetten üstü kapalı değil doğrudan bahsedebilen gazeteci sevinmekte, gittiği lüks otelde tesettürlü çalışanları gören adam sevinmekte, alışveriş merkezinde güvenliğe “Mescit var mı?” diye soran ve ardından “Tabii Hanımefendi, -5’te otoparkın en ücra ve en kötü köşesinde kılabilirsiniz.” cevabını duyan kadın sevinmekte. Biz resmen sevgi seline yakalanmışız da, haberimiz yok.

Rezilliğe bakar mısınız? Bizi nelere sevinir hale getirdiklerine bakar mısınız, lütfen. Zaten bize ait olan haklar bizden alınmış, sonra da lütfen, kısmi olarak iade edilmiş ve teşekkür bekleniyor. Gel de çıldırma!

Siz kimsiniz? Kimin evinde, kime ikram yapıyorsunuz? Beni temsil etmeyen kurallar ve zorla dayatılan düzenlemelerle mutlu, huzurlu, minnettar ve bir o kadar da itaatkâr olmamı mı bekliyorsunuz? Kuran mucizesinin muhataplarına bunu mu reva görüyorsunuz? Yoksa “Siz rehberinize uymadınız, o zaman benim kılavuzluğumda güdüleceksiniz.”  mi diyorsunuz?

Siz Müslümanları henüz tanımıyorsunuz!

Müslümanlar uyanacak, işte o zaman dünya silme doyacak. Ama öncesinde zehirlerinden arınmaları ve İslamiyet’i kendilerinden korumayı öğrenmeleri gerekir.

 

 

Tayibet Erzen






Sayı: 196 | Tarih: 17.03.2013
Ahmet Hakan
Bir de baktık ki
Daha çok bakacaksınız
1237 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Yusuf Kaplan
Avrupa'nın pagan ve "barbar"psişesi yeniden hortl
İslam'a karşı İslam mı?
1099 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Geleceğin Tahmini
Batının Çözemedikleri
1075 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Hüseyin Gülerce
Başörtülü Penguen
Unutulmayacaklar
1014 Okunma
Zafer Kafkas
Mehmet Barlas
İslam dünyası acaba nelere öfkelenmelidir?
Kılavuzunu Kaybeden Müslüman’ın Hali
982 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Din Konusunda 61 Önemli Madde
İmkanları Değerlendirmiyoruz
958 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu


© 2024 - Akevler