14.03.2013
30 yıldır aynı şeyi söylüyorduk:
“Askeri vesayet ortadan kalksın ki demokrasi ve özgürlükler rejimi gelsin”.
40 yıl sonra bir de baktık ki...
Askeri vesayet ortadan kalktı ama demokrasi ve özgürlükler rejiminin yerinde yeller esiyor.
*
30 yıldır aynı şeyi söylüyorduk:
“Generaller de yargılansın, dokunulmaz kimse kalmasın”.
30 yıl sonra bir de baktık ki...
Generaller yargılanabildi ama fikirlerin yargılanması hız kesmiyor.
*
30 yıldır aynı şeyi söylüyorduk:
“Hâkimler ve savcılar devlet ideolojisinden yana olmasınlar ki evrensel adalet tesis edilebilsin”.
30 yıl sonra bir de baktık ki:
Hâkimler ve savcılar devlet ideolojisini bir tarafa bıraktılar ama yepyeni bir ideolojiyi kendilerine bayrak edindiler.
*
30 yıldır aynı şeyi söylüyorduk:
“Yıkılsın bu statüko...”
30 yıl sonra bir de baktık ki:
O statüko yıkıldı ama yerine bu statüko kuruluverdi.
*
30 yıldır aynı şeyi söylüyorduk:
“Kürt sorunu çözülsün ki demokrasi ve özgürlükler artsın”.
30 yıl sonra bir de baktık ki...
Kürt sorunu çözülüyor ama demokrasi ve özgürlüğü takan yok.
Yazının tamamı için http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22807939.asp
Yorum:
Daha çok bakacaksınız
Pek çok insan sorunları tespit eder ve gösterir. Çıkar televizyonlara, yazar köşesine, şu şu sorun var, çözülmeli der. Ama kimse çözümden bahsetmez. Çünkü bahsedemez. Çünkü bilmemektedir.
“Demokrasi ve özgürlükler rejimi gelsin” der. Bar bar bağırır. Ama nasıl geleceğinden bahsetmez. Ekseriyet demokrasisi içinde özgürlük arar. % 50+1’in % 50-1’in özgürlüğünü elinden alabilmesini demokrasi olarak savunabilir.
“Generaller de yargılansın, dokunulmaz kimse kalmasın” der. Sonra generallerin askeri mahkeme yerine sivil mahkemede yargılanmasına alkış tutar. Sivil mantıkla askeri mantık arasında zıtlık nedeniyle askerin normal hareketlerinin sivil mantıkta suç olacağını düşünmez.
“Hâkimler ve savcılar devlet ideolojisinden yana olmasınlar ki evrensel adalet tesis edilebilsin” der. Hâkimler ve savcıların atandığını düşünmez. Atanan kimsenin nasıl tarafsız olacağı aklına bile gelmez.
“Yıkılsın bu statüko...” der. Düzen değişmedikçe bir statükonun yerini başka statükonun alacağı aklına gelmez.
“Kürt sorunu çözülsün ki demokrasi ve özgürlükler artsın” der. Bunu derken olayı etnik kimlik haline getirir. Toplumun bilinçaltına ayrıştırma tohumlarının ekilmesine göz yumar.
Sorun Kürt veya başka bir etnik kimliğin sorunu değildir.
Sorun adalet sorunudur.
Sorun düzen sorunudur.
Sorun mevcut faizci, zinacı, zalim düzenin insanları birkaç zalimin kölesi haline getirmesi sorunudur.
Sorun bu zalimlerin insanlarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynaması sorunudur.
Sorun bu zalimlerin mevcut düzeni kullanarak insanları uyutması ve onlara (kendilerine mümin diyenler de dâhil) zulüm düzenini savundurup Adil Düzen’le alay ettirme saçmalığını yaptırması sorunudur.