06.07.2012
AK Parti, şu üç yıldızın üzerinden yükseldikçe yükseldi:
- BİR: Anadolu’nun dört bir yanında yaptığı konutlarla imkânları kısıtlı yurttaşların konut sahibi olmasına katkıda bulunan TOKİ...
- İKİ: Doktorları ve sağlık çalışanlarını kızdırsa da sağlık politikalarında halkın yararına çok önemli adımlar atan SAĞLIK BAKANLIĞI...
- ÜÇ: Dış politikada “komşularla sıfır sorun” gibi, “bölgesel güç” gibi, “oyun kurucu ülke” gibi büyülü kavramlarla işe başlayan DAVUTOĞLU...
* * *
“Yıldızların Parladığı Anlar” olduğu gibi...
Yıldızların kayıp gitmeye başladığı anlar da olur.
Bugünlerde...
- “TOKİ yıldızı” da...
- “Sağlık Bakanlığı yıldızı” da...
- “Ahmet Davutoğlu yıldızı” da...
Parıltısını, süksesini, cazibesini, sempatisini, ağırlığını kaybetmeye başladı.
* * *
Ne oldu da böyle oldu?
Tek tek bakalım:
- TOKİ: Konut sahibi olmayı akıllarının ucundan bile geçiremeyecek durumdaki vatandaşların konut sahibi olabilmesi... Müthiş bir fırsat! TOKİ işte sunduğu bu müthiş fırsatın üzerinden yükseldi... Yaptığı binaların çirkinliği ve şehirlerle uyumsuzluğu “küçük bir düşme” yarattı. Ucuza mal etmek adına verilen ödünler de bu “küçük bir düşme” olayına katkı sundu. Ama en sonunda Samsun’da ortaya çıkan rezalet yıldızın sönmesinin başlangıcı oldu.
- SAĞLIK BAKANLIĞI: Özel hastaneleri halkın hizmetine sunmak... Dar gelirlilerin hayal edemeyecekleri türden sağlık hizmetlerine kavuşması... Az şey değildi bunlar... Yıldızın parlamasına yol açtılar... Sağlık çalışanlarının öfkesi de, Bakanlığın bu öfkeyi dikkate almaması da yıldızı söndüremedi. Ancak ne zamanki bakanlık, “kürtaj” gibi, “sezaryen” gibi kadın bedeniyle ilgili konulara zücaciye dükkanına dalar gibi daldı ve sonra da daldığı yerden çıkmak zorunda kaldı... İşte Sağlık Bakanlığı’nın yıldızı da o anda sönme emareleri göstermeye başladı.
- DAVUTOĞLU: Dindarların yetiştirdiği en parlak dış politika analizcisi idi... Dünyayı “verili kodlar” üzerinden değil, “kendi kültürünün ve coğrafyasının zorladığı kodlar” üzerinden analiz ediyordu... Önce “danışman” oldu, etkisini hissettirdi. Sonra işin başına geçti. Ortaya attığı büyülü kavramlar ve bu kavramlar etrafında oluşturduğu yeni dış politika stratejisi ile göz doldurdu. Vizeler kalkıyor, dostluklar kuruluyor, neredeyse “ne gerek var şu sınırlara” noktasına geliniyordu. Ama olmadı. Bırakın düşmanların dost olmasını, dostlar bile düşman oldu. En son Suriye’nin vurduğu uçakla birlikte yıldızında en küçük bir parlaklık bile kalmadı.
* * *
Ne demiş Ferdi Tayfur ustamız: “Yıldızlar da kayar / Durmaz yerinde.”
TOKİ gibi, Davutoğlu gibi, Sağlık Bakanlığı gibi yıldızlar, Ferdi Tayfur’un işaret ettiği yıldızlar gibi bir anda kayıp gitmezler.
- Ağır çekimde kayıp giderler.
- Parlaklığı söne söne kayıp giderler...
- Yavaş yavaş kayıp giderler.
- Hissettire hissettire kayıp giderler.
Yazının tamamı için http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20925769.asp
Yorum:
Sağlıkta dönüşüm ama kime?
Ahmet Hakan üç yıldızın sönüşü hakkında yazmış. TOKİ ve dış politika herkes tarafından açıkça görünmekte. Ancak sağlık konusunda olayı kürtaj ve sezaryene bağlamış. Bu konuda halkın gözünde bir düşüş yok, Ahmet Hakan bunun farkında değil.
On sene önce “sağlıkta dönüşüm” politikası başladığında hepimiz heyecanlandık. Resmi hastalar artık özel hastaneye gelebilecekti ve SSK yapılan işlemler için devlet hastanesine ödediği parayı özel hastaneye ödeyecek ve hastane de hastadan istediği rakamı alabilecekti. Bu böyle başladı. Her şey gayet iyi gibiydi. Zaman geçti, seçimler yaklaştı. Bakan dedi ki: “Ben halkımı ezdirmem, benim size ödediğim paranın % 30’undan fazlasını hastadan alamazsınız.” Herkes şok olmuştu. Çünkü işin bir maliyeti vardı. Hastadan bahsedilen oranları alarak o sağlık hizmetinin gerçekleşmesi imkânsızdı. Hastaneler bunu fazla takmadılar. Hemen hemen kimse bu sınırlamaya uymadı. Bunun üzerine ceza mekanizmasını getirdiler. Alınan fazla para ispat edilince korkunç cezalar verilmeye başlandı. Tabi ki saldırıya karşı bağışıklık mekanizmaları devreye girdi. Hastaneler aldıkları parayı belgelendirmemeye başladılar. Çünkü verilmeyen faturaya karşı vergi cezası SGK’nın verdiği cezanın yanında devede kulaktı. Bu sefer “sayın bakan” baktı ki hastaneler kurala uymuyor. Bu sefer hastaneleri sınıflandırıp hastadan alınan fark ücretlerini % 30-70 arasında alabilecek hastaneleri belirledi. Ancak bu da yeterli değildi. Çünkü sağlık bakanlığı hastaneleri de SGK’dan aynı parayı alıyorlar ve hastadan hiç fark almıyorlardı. Ancak doktorların, hemşirelerin, sağlık ve sağlık dışı personellerinin maaşı devlet bütçesinden karşılanıyor, onun üzerine SGK’dan alınan para döner sermaye oluyordu. Hesapladığınız zaman devlet hastaneleri SGK’nın ödediğinin tam 7 katıyla kompanse ediliyordu. Yani hastadan bir şey almıyorlar ama % 700’lük fark ücretini devlet bütçesinden alıyorlardı. Ama popülist bakanımız hastayı ezdirmem % 70’den fazla alamazsınız diyordu. Diğer taraftan SGK’nın ödediği paranın (devletten kompanse edilen %700’lük fark hariç) % 84’ünün alan devlet ve üniversite hastaneleri sağlık hizmetinin % 64’ünü veriyorlardı, % 16’sını alan özel hastaneler % 36’sını veriyorlardı. Devletten çıkan para yönünden değerlendirirseniz devlet hastaneleri ve üniversite hastaneleri sağlık bütçesinin % 97’si ile % 64 hizmet verirken, özel hastaneler % 3 ile % 36 hizmet vermekteydiler. Yani özel hastaneler 18 misli daha verimliydi. Ancak buna rağmen bakan hala özel hastanelerin üzerine gitmekte, sürekli sıkıştırmaktadır. Onları soyguncu olarak görmekte ama onların üzerinden siyasi rant sağlamaktadır. Gün gelecek ve küçük sermayeye sahip özel hastaneler tıpkı büyük marketlerin bakkalları yok ettiği gibi büyük sermayeye sahip özel hastaneler tarafından yok edilecek. Bu büyük sermayenin de kim olduğunu söylemeye gerek yok, artık herkes biliyor. Bu yok etme işlemi de Sağlık Bakanlığının her gün değiştirdiği yönetmelikler ile yapılacak. Bir gün gözümüzü açacağız ki bütün hastaneler özelleşmiş. Ama sahibi dış sermaye olmuş. Sahibi değişince halkını ezdirmeyenlerin koyduğu özel hastanelerin hastadan alabilecekleri maksimum sınırların aniden buharlaşıp uçtuğunu, 5 yıldır özel hastanelere verilen ve her 6 ayda bir düşen hizmet ücretlerinin de nasıl bir anda yükseldiğini göreceğiz. O gün hepimize geçmiş olsun demekten başka bir şey kalmayacak. Sağlıkta dönüşmüş olacağız.
Günümüz sağlık sistemi bütünüyle yanlıştır. Birilerinin hasta olmasından para kazanmak İslamiyet’e terstir. Adil Düzen’de sağlık sistemi ile günümüz sağlık sistemi arasında çok büyük farklar vardır. Adil Düzen’de para kazanmanın yolu hastalığın tedavi edilmesi değil, insanların hastalıklardan korunmasıdır. Günümüz sağlık sistemi içinde başkasının mutsuzluğundan mutluluk edinme felsefesi nedeniyle çökmeye mahkumdur. İnanmıyorsanız en ileri tıbbi teknolojilerin olduğu ABD’ye bakın. Nasıl da çırpınıyorlar görün.