Tek kişilik millet
Siyasetçinin oyu arttıkça gerçek değeri ortaya çıkıyor.
Başbakan Erdoğan’ın arkasında yüzde ellilik bir destek var, iki kişiden biri ona oy vermiş.
Sorunları çözmek için önünde hiçbir engel yok.
Ama tek bir sorunu bile çözemiyor.
Çapı yetmiyor çünkü.
12 Eylül Anayasası’nı hâlâ değiştiremedi, bu gidişle de değiştiremeyecek.
Kürt meselesini çözemedi, gitti “silahın” gölgesine yattı, Kıbrıs meselesini çözemedi, gitti askerlerin politikasını benimsedi, Alevi sorununu çözemedi, Ermeni sorununu çözemedi, Avrupa Birliği sorununu çözemedi.
Üstelik bu sorunların hepsinin çözülmesi gerektiğini ve nasıl çözüleceğini biliyor.
Daha önce kendisi anlatıyordu nasıl çözüleceğini.
O zamanlar önünde asker vardı, onların arkasına saklanıyordu, “asker yüzünden çözemiyorum” demeye getiriyordu, askerî vesayet bitti ve kendi cesaretsizliğinden, küçük hesaplarından dolayı çözemediği ortaya çıktı.
Son zamanlarda dört elle sarıldığı ucuz popülizmden de bundan sonra çözmeye hiç niyeti olmadığı, meseleleri “sahte kavgalarla” kamufle etmeye uğraşacağı anlaşılıyor.
Sadece şu son zamanlarda yaşadıklarımıza bakın.
Uludere katliamının sorumluları hâlâ bulunamadı.
İlk işi, katliamı gerçekleştiren ordunun Genelkurmay Başkanı’na teşekkür etmek olan bir Başbakan’ın o sorumluları ortaya çıkarmaya hiç de istekli olmadığı görülüyor zaten.
Şike meselesinin göbeğine daldı, eline yüzüne bulaştırdı.
Şike sahtekârlık demek, “ahlak” adına sanata müdahale etmeye kalkan adamın ahlak anlayışı “bu sahtekârlıktan” hiç gocunmuyor, nasıl bir ahlaksa artık.
Dış politika komedi dizisine döndü, komşularla sıfır sorun, Ortadoğu’da anlaşmazlıklarda biz arabuluculuk yapacağız derken, sorunumuz olmayan ülke kalmadı neredeyse, barışmak için bizim arabuluculara ihtiyacımız var.
Yorum:
Yorumsuz