Ruşen Çakır - Not supported field expression!
03.05.2012
Geleneksel medyanın has bir evladı olarak “sosyal medya” adı verilen yeni olgunun bariz hakimiyetini kabul etmemek için epey direndiğimi itiraf etmeliyim. Ancak son genel seçimlerin arifesinde bizzat yaşadığım bir olay nedeniyle artık kaçacak daha fazla yerim kalmadığını kabullenmek zorunda kaldım.
AKP lideri Erdoğan’ın genel seçimler öncesi son olarak katıldığı Ağrı’dan yapmış olduğumuz NTV canlı yayını kastediyorum. Özellikle de Hopa’da bir protesto gösterisinde hayatını kaybeden akrabam emekli öğretmen Metin Lokumcu konusundaki tartışmayı.
Yayının ardından Başbakan Erdoğan, eşi, kızı ve danışmanlarıyla bir müddet sohbet ettik. Onlar gittikten sonra bilgisayarın başına geçince, yayın sırasında bir refleks olarak kurmuş olduğum “Ama öldü efendim” cümlesinin benden bağımsız bir şekilde alıp başını gitmiş olduğunu şaşkınlıkla fark ettim. Kuşkusuz olayın özünde geleneksel medya, yani bir haber kanalında yapılan bir canlı yayın vardı. Ama bir cümlenin o kadar kısa süre içinde yayılmasını ancak “sosyal medya” adı verilen yeni mecra sağlayabilirdi.
Fırsat ve riskler
“Ama öldü efendim” meselesini şimdilik noktalayıp “sosyal medya” ile gazetecilik ilişkisi üzerine bir şeyler söylemek istiyorum. Öncelikle bir meslek olarak gazeteciliğin can çekiştiğini vurgulamak lazım. Sadece Türkiye’ye özgü olmayan bu durumun içiçe geçmiş sayısız nedeni var. Akla ilk olarak medya sahipleri ile siyasi iktidarlar arasındaki ilişkiler, sansür, otosansür gibi konular geliyor doğal olarak. Ardından yeni iletişim teknolojileriyle birlikte haber ve yoruma daha hızlı, daha çabuk ve daha özgür bir şekilde ulaşılabilmesinin geleneksel medyayı hayli zorladığını kabul etmeliyiz.
Yeni medya ortamının en olumlu yönlerinden biri, vatandaşın bundan böyle haber ve yorumun sadece tüketicisi olmaktan çıkmasıdır. Şöyle ki internete erişme imkanı olan herkes herhangi bir konuyu haberleştirme, bunların görsel malzemelerini başkalarının paylaşımına sunma, akan haberleri yorumlama ve süren tartışmalara aktif olarak katılma imkanına sahip.
Vatandaşın haber-yorum ağına aktif olarak katılır olması olumlu olmakla birlikte haberin deformasyonuna, buna bağlı olarak dezenformasyon, manipülasyon gibi risklere de son derece elverişli bir zemin hazırlıyor. Öncelikle gazeteciliğin temelini oluşturan (son dönemde ülkemizde yaşananlara bakılırsa “oluşturması gereken” demek daha doğru olabilir) haberi kaynağından doğrulatmak, haberi birden fazla kaynaktan kontrol etmek, haberin olabildiğince tüm unsurlarını kullanmak gibi ilkeler sosyal medya ortamında kolaylıkla berhava olabiliyor. Bu arada geleneksel medyanın da, sosyal medyaya ayak uydurma telaşıyla eskisi kadar titiz ve dikkatli davran(a)madığını gözlüyoruz.
Vatandaş denetimi
Devamı için Not supported field expression!
Yorum:
SOSYAL MEDYA
Sosyal medya denilen yeni oluşum topluma çok farklı bir yön vermeye başlamış bile. Her yaş grubuna hitap eden ve farklı bir toplumsal algı oluşturma yolunda ilerleyen sosyal medyanın bu kadar kuralsız ve hızlı ilerlemesi sizi bilmem ama beni düşündürüyor.
İnsanın kendini ifade etmesi ve diğer insanlarla devamlı bir iletişim halinde olması açısından faydalı bulsam da bunun sanal ortamda gerçekleşmesinden kaynaklanan samimiyetsizlik ve ikili ilişkilerdeki sağlıksızlık gibi sebeplerle sakıncalı buluyorum. Ancak teknoloji çağında yaşayan bizlerin kısa zamanda çok insanla iletişim kurmasının başka bir yolu da var mıdır, işte onu bilmiyorum.
Hayat hızlı diye mi sosyal paylaşım arttı, yoksa bu artıştan dolayı mı bu tempo? Tartışmaya açık.
Sanırım burada artılarla eksileri toplayarak sağlıklı bir hesaplama yapamayacağız. Sosyal medyanın hızlı olması ne kadar iyiyse, kontrolsüz olması bir o kadar kötüdür. İkisi birbirini dengeleyemeyecek ve dolayısıyla farklı sonuçlara ve yönlendirmelere yol açacaktır. Her yenilikten hemen haberinizin olması işlerinizi hem kolaylaştıracak hem de geliştirecektir ama bunu yeterince araştırma şansına sahip olmamanız her zaman güven problemini ve beraberinde de riski getirecektir. Tüm bu olasılıklara rağmen bu medyayı dizginleme şansımız yok. Çünkü şimdiden kendine has bir dil ve sembolik iletişim yolu bulmuş bile. Özellikle ilköğretim ve lise çağındaki kitleler arasında yaygın olan bu haberleşme yöntemi başta ebeveynler olmak üzere bu dili bilmeyenlere paylaşım şansı tanımıyor. Ürkütücü değil mi? Bu durumda geriye sosyal medyayla barışık olmak kalıyor.
Olayı daha farklı bir açıdan değerlendirecek olursak sosyolojik problemleri anlama ve çözme yolunda çok iyi bir sosyal medya takipçisi olmakta fayda görüyorum. Çünkü cevaplar orada. İnsanlar nelerle ilgileniyor, neler istiyor, neden mutsuz, neyi beğenmiyor…
Sadece yaşadığınız toplumu değil, dünyanın geri kalanını da oturduğunuz yerden tam güvenemeseniz de takip etme şansınız oluyor. Bir de bunu hesaba katmak gerek.