Tevarüs, temellük ve temessül
Yusuf Kaplan
ykaplan@yenisafak.com.tr
04 Mayıs 2012 Cuma
Batı'da geliştirilen, bütün dünyada da -bir şekilde- uygulanan seküler eğitim sistemi, niteliğe değil, niceliğe; anlayabilmeye değil, yalnızca bilmeye dayalı; insanın ruhunu yok eden; varlığa ve hakikate ontolojik saldırı üreten şiddet yüklü bir eğitim sistemidir.
Bu eğitim sistemi, yalnızca "nasıl" sorusunun izini sürer: Nasıl daha fazla üretebiliriz? Nasıl daha fazla tüketebiliriz? Nasıl daha fazla güç elde edebiliriz?
Bu eğitim sistemi, anlamsız bilgi yığınları / çöplükleri oluşmasına yol açar. Bu veri ve enformasyon yığınlarıyla anlam'a, vicdana, erdeme değil; anlamsızlığa, vicdansızlığa, erdemsizliğe ulaşılabilir ancak.
Michel Henry, bu gerçeği, "hayatın inkârı", "yeryüzünün yağmalanması" ve "insanın insanlığının açıkça imhası" olarak özetlemiştir.
***
Seküler Batılı eğitim sisteminde, insanla bilgi arasındaki ilişki koparılmıştır: Bilgi, güç devşirmek için elde edilmesi gereken bir nesneye dönüştürülmüştür: Bilgi nesneye dönüştükçe, o bilgiyi üreten insan da nesneleşir.
Dolayısıyla seküler Batılı eğitim sistemi, "ne?" sorusunu da, "niçin?" sorusunu da sormaktan özenle kaçınır. Hele de "niçin?" sorusunu sorduğu zaman, bütün foyasının ortaya çıkacağını bildiği için, "niçin?" sorusu, Batılı eğitim sisteminin lügatinde yoktur.
***
Bilgiye ve bu bilgiyi üreten insana nesne muamelesi yapan bir eğitim sisteminin, başka medeniyetlerin birikimlerine nüfûz etme ve onlardan bir şeyler öğrenme çabası içinde olması beklenemez. Eğer başka medeniyetler, daha fazla güç elde edilmesine imkân tanıyacak kaynaklar ve yöntemler sunuyorsa anlamlı ve değerlidir seküler Batı uygarlığı ve geliştirdiği eğitim sisteminin gözünde!
O yüzden, bu eğitim sistemi, hayatımızı daha fazla anlamsızlaştırdığı, insanı özgürleştirmek yerine, insanı güç üreten bir makina'ya dönüştürdüğü ve makinaların kölesi kıldığı, üniversiteleri iktisadî yararcılığın merkezleri hâline getirdiği için Batı'da da yaklaşık bir asırdan bu yana şiddetle tartışılıyor.
***
İnsanlığın hayrına olacak ve hayatını daha anlamlı kılacak bir eğitim sisteminin, nicelik-eksenli değil, nitelik-eksenli olması zorunludur. Nitelik-eksenli eğitim anlayışının izlerine Batı uygarlığı dışındaki büyük medeniyetlerde rastlamak mümkündür. Ancak nicelik-eksenli eğitim anlayışı kapitalizme dayandığı için, diğer medeniyetlerin eğitim anlayışını bastırmakta ve etkisiz hâle getirmektedir.
Nitelik-eksenli bir eğitim anlayışı, bilmeyi değil, anlayabilmeyi; sahip olma'yı değil, olma'yı eksene alan bir medeniyet fikri etrafında geliştirilebilir. Bu bağlamda, Müslümanlar dünyaya bir model sunabilecek köklü kaynaklara sahipler ama bu kaynaklardan bîhaberler.
***
Hakikat medeniyetinin yeniden ve adım adım hayata geçirilmesine imkân tanıyabilecek ve bizzat sünnet-i seniyye'ye dayanan üç aşamalı bir eğitim tasavvuru öneriyorum: Tevarüs, temellük ve temessül.
Tevarüs aşaması, hem ilâhî hakikatin tevarüs edilmesini, insana yüklenen emanetin şuuruna erilmesini; hem de bütün beşerî birikimlerle yüzleşilmesini öngörür. Bu aşama, sünnet-i seniyye'nin akval / epistemolojik sürecidir.
Temellük aşaması, ulaşılan birikimlerin, vahyin süzgecinden geçirilerek, temellük edilmesini öngörür. Bu aşama, sünnet-i seniyye'nin ef'al / fenomenolojik sürecidir. Birinci aşamada elde edilen teorik bilgi, ikinci aşamada, pratiğe aktarılma kaygısıyla işlenir, içselleştirilir ve ayrıştırılır.
Temessül aşaması, sünnet-i seniyye'nin ahval / ontolojik sürecidir ve bu süreçte, elde edilen bilgi, canlı bir varlığa dönüşür insan sûretinde ve hayatta.
Tevarüs süreci, zihnî ümmîleşme / arınma; temellük süreci, fiîlî ümmîleşme / arınma; temessül süreci de rûhî ümmîleşme / arınma süreçleridir.
***
İşte ilimevi, bu üç süreci de hayata geçiren bir eğitim tasavvurunun ipuçlarını barındıran önaçıcı bir eğitim modeli uyguluyor. Dil'den ve mantık'tan başlayan eğitim süreci, bütün ilim dallarında usûl'lerle Arapçası'ndan öğretiliyor İlimevi'nde. Sonra bütün medeniyetlerin bilim, sanat ve düşünce birikimleriyle temasa geçiliyor ve bu arada sinema başta olmak üzere, belli başlı sanat türleri bizzat metinler ekseninde hem teorik, hem de uygulamalı olarak öğretiliyor.
…………………………………………………………………………………………….
Zihnimizi, hayatımızı ve ruhumuzu sömürgeleştiren ve yok eden seküler eğitim sisteminin yol açtığı açmazların nasıl aşılabileceğini gösteren bu kurumlardaki öncü arkadaşları yürekten kutluyorum.
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=32238&y=YusufKaplan
yorum;
İlim evi mi?Ev ilmi mi?
İlim evi bana sanki suni bir birlikteliği hatırlatıyor.
Ve gençliğimi.
Mesela “okul”gibi.
Önce okullarda birdik sonra dağıldık.
Ev ilmi ise sağlıklı bireylerin yetiştiği mekanların nasıl
oluşacağını anlatıyor.
Nasıl”ev’lenileceğini”.sonra evler ve toplum.
Bizimki önce “hücre”ile başladı sonra”hücre-i saadet”e dönüştü.
Sonra çoğaltıldı ve Medine oldu.
Daha sonra da “Medineler”.
Bir hocamız;medine olmadan,medine vesikası olmaz demişti
yıllar önce.
Cemaati ve etki alanı yıllar geçtikçe çoğaldı ve genişledi ama
ne medinesi ne de vesikası olduğundan bizim ve kimsenin
haberi henüz olmadı.
Ben yine diyorum ki önce biz bölünüp birleşelim.
Herkesi sadece ilim yapmaya mecbur tutmayalım(Parti gibi).
Diğer alanlarda da çalışalım,Akevler ortağı kaç kişi varsa.(dini,ekonomik ve siyasi)
Çünkü ilmi alanda ilerleme oluyor diğer alanlarda yerimizde sayıyoruz.
Bizi tanıyanlar sadece teorik olarak yazan,okuyan ve tartışan bir topluluk
olarak görüyor.
Sonra temellerimiz üzerinden “Adil Düzen Medeniyeti”oluşmaya başlasın inşallah…