Mahir KAYNAK
Suriye’de neler oluyor?
12 Şubat 2012 Pazar
Suriye için genel değerlendirme şöyle özetlenebilir: Beşar Esad halkın demokrasi taleplerine kayıtsız kaldığı için muhalefet silaha sarıldı, bunun üzerine Esad orantısız güç kullandı ve bundan sadece muhalefet değil masum halk da zarar gördü ve çok sayıda sivil öldü. Mesela Suriye hakkında Birleşmiş Milletler’de karar verilmesinden hemen önce Humus’ta sivil halk katledildi. Bu Esat’ın çok akılsız olduğu anlamına gelir. Böyle bir durumda, zorunlu olsa bile, harekât ertelenir ve BM’nin olumsuz bir karar vermesi engellenmeye çalışılırdı. Gerçi Rusya ve Çin’in vetosu olumsuz kararı engelledi ama Suriye’yi destekleyen bu iki ülke hakareti andıran eleştirilerle karşılaştı. Eğer harekât birkaç gün ertelenseydi bu olmayacaktı. Başka bir ihtimal üzerinde de durmak gerekir: Humus’taki eylem Esad’a rağmen ve onun haberi olmadan dış mihrakların içerideki ortakları tarafından gerçekleştirilmiştir.
- Suriye’deki olayları Esat değil Esat’a karşı dış güçler gerçekleştirdi.
- Devlet buna imkân veriyorsa o yapmıştır. Acziyetinden dolayı gitmelidir.
Son zamanlarda bölgede cereyan eden olayların ortak yanı şudur: Halk demokrasi istemekte ancak yönetimler diktatörlükten vazgeçmemekte ve halk hareketleri başlamaktadır. Yeni yönetimlerin önemli özelliklerinde biri de dış politikadaki değişimlerdir. Genel kanı önce içyapının ve bunun sonucu olarak dış politikanın değiştiği yönündedir. Ancak söz konusu ülkeler dünya dengelerinde belirleyici değil belirlenen konumunda ise tersini düşünüyorum ve önceliği dış politikaya veriyorum.
- Suriye’deki halk hareketini dışarısı başlatmıştır.
- İyi siyasetçi bunu bilir, halk hareketine cevap vermez. Siyasetle etkisiz hale getirir. Mesela halkın isteğini kabul eder. Dışın ajanı olanları yüceltir sonra yok eder.
Arap Baharı olarak adlandırılan eylemler başlayınca şöyle bir model kurdum: Yeni dünya dengesi yine ABD ve Rusya ekseninde kurulacaktır. Bunlar, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki gibi, rekabet eden iki güç konumunda olacaklar ama enerji kaynaklarını yeni güç odağı olmak isteyen Avrupa ve Çin’in kontrol etmesine engel olacaklar. Rusya kendi kaynakları dışında ikinci büyük rezerve sahip olan İran’ı kontrol ederek doğalgaza egemen olacak, ABD Ortadoğu’daki petrolü kontrol edecek, Kuzey Afrika sınırlı kaynaklara sahip olarak Avrupa’ya terk edilecektir.
- Görüşüm: ABD Rusya ile gizlice uzlaşacak, İran’ı Rusya’ya, Afrika’yı AB’ye bırakacak, Çin’i uzak tutacak şeklinde idi.
- Bu görüş kısmen doğrudur. Çin tehlikesine karşı Hıristiyanlar birleştiriliyor. Müslümanlar da yanlarına alınıyor.
Suriye petrol bölgesine yakın olmasına rağmen İran ile yakın ilişki içindeydi. Bunun değişmesi gerekiyordu. Suriye’deki olaylar demokrasi için değil bu yeni modele uyum için gerçekleştiriliyor. Suriye’ye Batının müdahalesi yanlış olur diye düşünüldü. Böyle bir durum Batıya karşı tavır alan İran’ı güçlendirirdi. Arap ülkelerinin desteklediği ve Türkiye’nin öncülük ettiği bir operasyon bu durumu engelleyebilirdi. Yapılacak müdahale, Suriye Ordusuyla da dahil, herhangi bir çatışmayı tahrik etmeyecek, aksine çatışan tarafları barıştıracaktı. Barışın sağlanmasının sonrasına, Arap sermayesinin desteği ile, halkın refahı artırılacak ve yeni bir başkaldırı engellenecekti.
- Suriye’deki hareket, Suriye’yi İran’dan dolayısıyla Rusya’nın nüfuzundan koparmak şeklinde diye düşünüyorum.
- Sermaye dünyayı Çin, Rusya, AB ve ABD olarak bölüp dörtlü denge kurmak istiyor görüşüne katılabilirim.
Suriye’deki iç çatışma yönetici gücün etkisini kaybedinceye kadar devam eder ve herkes bir çözüm arar. Bu hem siyasal hem de sosyal bir dağılma anlamına gelir. Böyle bir durumda dost sayılan bir ülkenin yardımcı olmak amacıyla müdahale etmesi tepki yaratmaz. Türkiye bu görevi yerine getirebilecek tek ülkedir ve Suriye’ye müdahalemiz bu anlayış içinde gerçekleşecektir. Yani içeride hasım olan bir tarafı bertaraf etmek gibi bir hedef olmayacak sadece barış sağlanacaktır. Bunun geçmişte bizim olan toprakları ele geçirmek gibi anlaşılmamasına özen gösterilecek ve sadece dostluk bağları kurulacaktır.
- Türkiye Suriye’ye barıştırıcı bir taraf olarak müdahale edecektir.
- Suriye ve İran’a diğer Arap ülkelerine bunlar anlatılmalı ve Sermayenin bu isteğine dörtlü bölünmeye teslim olunmalıdır. Bu dörtlü bölünme insanlık için zararlı değildir. Silahlı çatışmaya girmemelidirler.
****
Mahir KAYNAK
Yanlış teşhis
18 Şubat 2012 Cumartesi
Son günlerde MİT üzerine yapılan tartışmalar bakış açısına göre değişiyor ve herkesin farklı algıladığı sonuçlar ortaya çıkıyor. Oysa gelişmeler bir bütün olarak ele alınırsa farklı sonuçlar ortaya çıkıyor. İddiaları şöyle sıralayabiliriz: PKK MİT tarafından kurulmuştur. Zaten Öcalan ve çevresinin MİT ile ilişkisi bilinmektedir deniyor. Ancak MİT’in bunu hangi amaçla yaptığı bilinmiyor. Eğer PKK bölücü bir örgütse bu politikanın mimarı MİT olmaktadır. Acaba MİT kurum olarak mı bunu yapmıştır? Bu durumda iki ihtimal söz konusudur. Ya devlet bu oluşumu desteklemektedir ya da MİT başka bir gücün kontrolü altındadır ve bu güç ülkeyi bölmek istemektedir. MİT içinde küçük bir grubun dış destekle bunu yapması mümkün değildir çünkü diğerleri fark eder.
- PKK’yı kurdurmuştur diyenler vardır.
- MİT, CIA tarafından kurulmuş, MİT’te istihbarat yapması ve güya hakim olması için katılmıştır. MİT bunu kendi başına yapmamıştır. O günkü siyasilerin bilgisi hatta isteği olarak yapmıştır.
PKK içinde güçlü bir MİT yapılanmasının olduğu ve eylemlerin hepsinde rol oynadığı söyleniyor. Bu
durumda can kaybının ve ülkeyi geri bıraktıran yüz milyarlarca liralık kaybın müsebbibi MİT oluyor. Olay burada bitmiyor ve askerler içinde terör eylemlerine göz yumanlar hatta işbirliği yapanlar olduğunu ima eden senaryolar yazılıyor. Buradan şu sonuca varılır: Devleti korumakla görevli iki başat güç onu yıkmaya uğraşmaktadır. Asker bir yandan teröre göz yumarken diğer yandan darbe hazırlığı içindedir. Buna rağmen ülke sahipsiz değildir ve tüm bu olumsuzlukları engelleyen bir yargı vardır. Hükümetin memnun olduğu bir Genelkurmay başkanının terör örgütü kurduğu ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca emniyet teşkilatı yapılan kanunsuzlukları izlemektedir.
- Ordu da bu olaya katılmış, devlet devleti yıkar olmuş deniyor.
- Ordu, MİT, polis bunları yaparken devleti yıkmaktadır. Onlar makroyu düşünmeseler onu üst kademeye bırakırlar. Emekli bir kurmay başkanı kendisine görev yaptırılmadığını ordu imkanları ile sorunu çözmeye çalıştığını anlatmıştı.
Eğer bunları yaşamayıp bir romanda okusaydık yazarın desteksiz attığını ve mümkün olmayan bir senaryo yazdığını söylerdik. Ama bunu yaşadığımızı sanıyoruz ve herkes bunun hakkındaki görüşlerini yazıyor.
- Bunlar yaşanmıştır. Senaryo değildir.
- Bu her alanda böyledir. Merkez bankası Türk ekonomisini batırma merkezidir. Sosyal destek Türk sanayisini ve terörü batırma aracıdır. Aile bakanlığı aile yıkma bakanlığıdır. Başka türlü o bakanlar orada duramaz. Giderler.
Genel görünüme baktığımızda iki hükme varırız: Ya olanlar birbirinden bağımsızdır ve herkes rolünü oynarken böyle bir karmaşa ortaya çıkmaktadır. Ya da bunlar tek bir odak tarafından kurgulanmakta ve devletin yapısı çökertilmektedir. Birbiriyle rekabeti aşıp husumet içinde olan devlet kurumlarıyla herhangi bir politika izlenemez. Günler kavga içinde geçer
- İki görüş vardır, ya kediliğinden yada dış planlamadır.
- Dış planın sonucudur. Aktörler de bunun böyle olduğunu bilmektedir. Ama yapacakları iş yok. Hemen görevi terk eder sonra da hapishaneye giderler.
Ülkemizin önünde tarihi bir fırsat vardır. Dünyada yönetilen bir devlet olmaktan çıkıp kararları etkileyen güç olabiliriz. Ama buna layık olmazsak ne büyük güçler ne de Yaratan bize bunun yolunu açar. Her kurumu diğeri ile kavga eden, muhalefeti iktidar yıkmak için ülkenin çökmesine razı olan bir devletin bu rolü oynaması mümkün değildir.
- Bu durumdan çıkma gücümüz var. Kullanmazsak yaşayamayız.
- Bunun yolu dış politikada sermayenin arzusuna uymak, iç politikada Adil Düzeni yerine getirmekle mümkündür.
Bu karmaşadan çıkmak için hem hükümetin hem de halkımızın sağduyulu davranması gerekir. Herkes kişisel çıkarını düşünmeden, hatta kaybı göze alarak ülkenin geleceği için doğru yolu seçmeli ve kararlar almalıdır. Fakat ortada bir sorun vardır: Hükümet iktidarını feda edip muhalefetteki birinin iktidarına razı olsa ülke daha kötü bir duruma düşer. Ülkede bilge kişilerin etkinliğini artırıp çıkarını gözetenleri saf dışı etmek gerekir. Ayrıca ülkemizin durumu basit bir akılla idrak edilemez ve günümüzde yaşadığımız polemiklerle bir yere varılamaz. Herkesin bireysel duygulardan yani çıkarından ve intikam duygusundan arınması ve bu büyük hedefin hazzını yaşaması gerekir.
- Çekişmeler sona erdirilmelidir.
- İç çekişme sorunu değildir. Sermayeyi dinlemeyen yöneticilerin hemen uzaklaştırılmalarıdır.
Yorum: Dünyayı kendi usulleri ile yöneten sermaye, terör mafyalarını kurmakta, devletler de gizli istihbarat kurdurmakta, böylece ülkeyi bölmeye devam etmektedir. İktidar - muhalefet kim olursa olsun işine gelmediği zaman Baykal’ı olduğu gibi devre dışı etmektedir. Bunun için kullandığı silah basındır. Ondan sonra mafyadır. Devlet görevlileri veya siyasiler istediğini yapmayınca onları basın yoluyla göndermekte, yok etmektedir. Onunla yok edemezse mafyayı harekete geçirerek istemediği adamı öldürmektedir. Amerika’da cumhurbaşkanları bu yolla gönderilmiştir.
Konu askeri konudur. Biz ne yapmalıyız, sermayenin bu oyununu en az zararla atlatalım. Bunun için benim planlarım vardır. Bunları açıklamayı uygun göremem. Bir asker sorarsa izah ederim. Genel olarak şunlar yapılmalıdır.
1- Dış siyasette Türkiye tarafsız kalmalıdır. Bu dört bloktan hiçbirisine bağlanmamalıdır.
2- Türkiye yabancı devletlerin içişlerine karışmamalıdır. Sermaye istese de katılmamalıdır. Sermeyenin istediğine katılmamalıdır. Çeçenlere arka çıkmamalıdır. Filistinlilere arka çıkmamalıdır. Suriye’nin içişlerine karışmamalıdır.
3- Mevcut iktidarların düşmesine çalışmamalıdır. Halkla iktidar arasında uzlaştırma siyasetini gütmelidir.
4- Dış siyaset, askerler tarafından takip edilmeli orada alınan kararlar uygulanmalıdır. Dış işleri, karar alan merci değil karaları uygulayan merci olmalıdır.
5- Dış siyasetin merkezi en az kurmay albay ile subaylardan oluşan bir merkezde değerlendirilmeli. Genel Kurmay Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı üçlüsü ittifakla yürütmelidir.
6- Türkiye dış sorunlardan daha çok iç sorunlarını çözmeli, ülkeyi ekseriyet demokrasisinden hicret demokrasisine geçirmeli. Dini dışlayan laiklikten dinler arası uzlaşma laikliğine geçilmelidir. Faiz ekonomisi yerine emek ekonomisine geçmelidir. Aidatlı sigortadan, yeryüzü kira payı ile dayanışmaya geçilmelidir.