17.02.2012
SORU: Sen daha önceki yazılarında “Cemaat” ile “hükümet” arasında bir kavganın yaşanmayacağını yazmıştın. Ama bak kavga ettiler...
Ne diyorsun?
CEVAP: Doğrudur: Daha önceki yazılarımda “Hükümet ile ‘Cemaat’ etle tırnak gibidir” demiştim. Doğrudur: Etle tırnak kapıştı. Doğrudur: Ortada ciddi bir çelişki var gibi görünüyor. Oysa yok. Çünkü benim iddiam, bu iki yapının “iktidar gücü” ellerinde olduğu müddetçe esaslı bir kapışma içine girip ayrışmayacakları yönünde... İşte bakın: Kapıştılar ama hemen de silahları gömüverdiler. Ayrışmadılar. Birbirlerine girmediler. Karşılıklı meydan okumayı uzatmadılar. Sonuç? İktidar gücü ellerinde olduğu müddetçe ayrışmayacaklar. Yani iddiamın arkasındayım.
SORU: Yazılarında “Cemaat’i bırakalım, hükümete bakalım” diyorsun. Oysa “Cemaat”, Türkiye’de hükümete bile meydan okuyan bir güce erişti. Bu durumda niye “Cemaat”i bırakıp hükümete bakalım ki?
CEVAP: Şundan dolayı: “Cemaat”e muhalefet ederek bir yere varılamaz. Muhatap bulamazsınız. Çünkü “Cemaat”in bir genel başkanı yok, yönetim kurulu yok, örgütlenme şeması yok... “Bürokrasideki ‘Cemaatçi’ yapılanma” falan diyerek de bir yere varılamaz, çünkü bunun da kanıtlanabilir bir tarafı yok. Ancak bazı kuşkulardan hareketle analizler yaparsın, o kadar... Bu analizlerle de bir sonuç alamazsın... Oysa bizim yurttaşlar olarak tek muhatabımız etiyle kanıyla karşımızda somut olarak duran hükümettir.
SORU: “Cemaat”i bırakıp hükümete bakmanın ne faydası olacak?
CEVAP: Çok fazla faydası olur. Mesela sen “özel yetkili mahkemeler”den mi şikâyetçisin? “Özel yetkili mahkemelerin arkasında cemaat var” diye sabahtan akşama kadar ağlasan ne olacak? Ne sonuç alacaksın? Hiç. Hatta “arkada ‘Cemaat’ var” diyerek, bu konunun esas muhatabı olan hükümeti de inceden mazur
göstermiş olacaksın. Oysa bunun yerine “Cemaat”i falan unutup sorunun doğrudan muhatabıyla baş başa kalman gerekmez mi?
SORU: Peki ya kavga? Ortada müthiş bir gerginlik ve gerilim var. Tarafların da “hükümet” ile “Cemaat” olduğu söyleniyor. Bu konuya kayıtsız mı kalınacak?
CEVAP: Meraklıysan kayıtsız kalma... Komplo teorisi üzerine komplo teorisi üret... Elindeki bilgileri bir araya getir. “Şu cemaatin adamı / bu hükümetin adamı” falan diye çetele tut... Şifreli yazılardan kavganın boyutlarını öğrenmeye çalış... Bütün bunların kimseye bir zararı yok... Eğleniyorsan devam et... Benim söylediğim şu: Bundan bir fayda elde edemezsin. Buna kapılıp gitmenin sana bir yararı olmaz. Ayrıca görmüyor musun, adamların kavgaya başlamaları ile barışmaları bir oluyor... Sen de kendini kavgaya kaptırdığınla kalıveriyorsun.
SORU: “Cemaat” ile “hükümet” bir gün esaslı bir kavgaya girişir mi?
CEVAP: 4 Aralık tarihinde şunları yazdım: “Cemaat ile AK Parti büyük bir ittifak yaptı. Beraber risk aldılar, beraber mücadele ettiler, beraber atıldılar kavgaya. Zaten ortak duyarlılıkları bulunan bu iki yapı kısa sürede kaynaştı, iç içe geçtiler. Neredeyse birbirlerinin içinde eriyecek hale geldiler. Bu iş “Cemaat”in DSP’ye verdiği desteğe ya da Ecevit’in cemaati koruyup kollamasına benzemiyor. “Cemaat”in daha önceki siyasal ittifaklarıyla alakası olmayan bir durum söz konusu...” Evet, 4 Aralık tarihinde bunları yazdım. Ardından da ekledim: “Bu büyük ittifak, ancak AK Parti’nin çok esaslı tökezlemesi sonucu bozulabilir”. MİT olayına rağmen hâlâ böyle düşünüyorum.
Yazının tamamı için http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19936674.asp
Yorum:
Zalim düzende kavgalar
Geçen hafta yazmıştım Ak Partinin kendisinde oluşturulan allerji ile cemaate mensup bazı üst düzey bürokratları pasifize ettiğini. Bu pasifize etme olayının arkasından Fethullah Gülen Herkul.org sitesine bir görüntülü röportaj veriyor ve bu röportaj yayınlanıyor. http://www.youtube.com/watch?v=kF5STP6Igik adresinden izleyebileceğiniz bu konuşmada isim vermeden Ak Parti hükümeti için öyle şeyler söyleniyor ki sonunda eğer bu dünyada Allah tokatlamazsa öbür dünyada sonunun cehennem olduğunu söyledikten sonra büyük bir kızgınlıkla “Vallahi öyle olur, billahi öyle olur, tallahi öyle olur, öyle olmazsa Allah beni kahretsin” diyerek sözünü bitiriyor. İşte bu dönem allerji oluşturulup çatışmanın başladığından sonraki dönem. Ancak daha sonra başbakan ameliyat oluyor ve Fethullah Gülen son derece saygı ve sevgi sözcükleri içeren bir geçmiş olsun mesajı yayınlıyor. Tekrar her şey eski haline dönmüş gibi görünüyor.
Bu yaşanan olaylar ne cemaatin ne Ak Partinin kendilerinden kaynaklanıyor. Bu olaylar zalim düzenin kötü mekanizmaları içinde her zaman gerçekleşecek olaylar. Kim olursa olsun, ne kadar iyi olursa olsun bu bozuk düzende her zaman bu tür olaylar yaşanacaktır. Taraflar kendi menfaatlerini güdecekler, kavgalar olacak, tartışmalar olacak, tehlikeler yaşanacaktır. İktidarı ele geçiren taraf karşı tarafı ezmek için, muhalefettekiler iktidarı devirmek için kendilerine müttefikler bulacak, müttefikler menfaat birliği içinde hareket ederken karşı taraf onların arasını açma oyunları deneyecek, bazen başaracak, bazen kısmen başaracak, bazen başarısız olacak ve bu böyle devam edecektir. Tabi bu olaylarda organizasyonu gerçekleştiren asıl fitne başı sürekli olarak müdahil olacak ve siyasetin istediği yönde gitmesi için tüm gayretini gösterecek ve büyük oranda da başarılı olacaktır. Çünkü düzen zulüm düzenidir. Zulüm düzeni içinde zalim başarılı olma yolunda her zaman büyük bir avantaja sahiptir.
Zulüm düzeninin yerine Adil Düzen ikame ettirilmedikçe herkes tedirgin yaşayacak, herkes mutsuz olacak, herkes korku içinde olacak ve yarınından emin olmayacaktır. Değer mi bu kadar strese kısa dünya hayatı için?