Devlete Sızanlar
1198 Okunma, 1 Yorum
Hüseyin Gülerce - Zaman
Zafer Kafkas

Devlete sızanlar...

Vesayet rejimi, bir asırdan beri kuvveti elde tutarak bu ülkeyi yönetiyor. İktidarını kimseyle paylaşmak istemiyor.

Bildiği tek bir yol var: Korkutmak, sindirmek, ezmek, kendisine boyun eğdirmek. Bunun için provokasyonlarla, psikolojik harp taktikleri ile zeminler hazırladılar, kaos ortamları oluşturdular, ardından darbeler yaptılar, faili meçhul cinayetler işlediler. Her kesimi sindirdiler, korkuttular. Her kesimden sembol isimler seçtiler. Siyasetçileri korkutmak için başbakan, bakan astılar. Basını korkutmak için gazetecilerin, yazarların en öndekilerini katlettiler. Sünniler için Menemen'leri, İskilipli Atıf Hoca cinayetlerini, Başbağlar katliamlarını; Aleviler için Dersim'leri, Sivas Madımak'ları, Maraş'ları tezgâhladılar. Sendikacılar vuruldu, yargı mensupları suikastlara uğradı, Danıştay saldırıları yapıldı, görevdeki komutanlar, generaller, emekli kuvvet komutanları katledildi. Azınlıklar için Garih'ler, Hrant Dink'ler; işadamları için Sabancı'lar ile gözdağı verildi. Bunların hepsini, adı sağcı, solcu, PKK'lı, şucu bucu terör örgütleri marifetiyle yaptılar. Bu arada üstüne üstlük bir talan, rant, soygun düzeni tıkır tıkır işledi...

Bunları görmeyenler, yazmayanlar neden acaba "cemaat de cemaat" deyip duruyorlar?

Önce şu soruyu cevaplayalım: Bunlar daha önce neden fark edilmedi, halkın gözü neden hiç açılmadı? Çünkü 1. Bu hakikatleri örten, saklayan, milletin gözünü bağlayan, namluya takılmış susturucu gibi görev yapan bir medya vardı, halen de var. Basın özgürlüğünü, meslek etiğini dillendire dillendire vesayete biat eden, 28 Şubat sürecinde onuru, haysiyeti, ahlakı ayaklar altına alıp paspas yapan medya... 2. Darbecilere, cuntacılara "devletin menfaatleri asıldır" diye biat eden bir yargı zihniyetinin çaresizliği. 3. Vesayetin, devletin bütün kadrolarına, emniyet ve istihbarat birimlerine, hâsılı her yere sızması. Siyasetin içine kozmik adamlar yerleştirerek, o alanı da kontrolde tutması ve yönlendirmesi... 4. Kendilerinden hesap soracak bir seçilmiş iradenin çıkmayışı...

Pekiyi bugün ne oldu, ne değişti de vicdanlar ses veriyor, yürekler cesaretle konuşuyor? Çünkü vesayetçilerin hiç tahmin etmediği bir şey oldu. 150 yıldır ilk defa onlardan hesap soruluyor. Yukarıdaki dört madde tersine döndü. Artık vesayetin medyası yanında bir de alternatif medya var. Yargı herkesten hesap sorabiliyor. Devlet içindeki çetelerin kimyası bozulmaya başladı. Toplum, şaşkın ama üzerindeki ölü toprağını silkeliyor. Referandumda demokratikleşme için yüzde 58 ile evet demiş. Ve en önemlisi, devlet içindeki çetelerden hesap soran bir siyasi irade işbaşında...Lakin vesayet bütün adamları ile direniyor. "İrtica ile mücadele eylem planı" adı altında "AK Parti'yi ve Gülen'i bitirme planı" yapanlar, bir savcının özensizliği ile başlayan MİT-yargı probleminden medet umuyorlar. Kaos planları ile yapamadıklarını, fitne ateşleri ile yapmaya uğraşıyorlar. "Cemaat devleti ele geçiriyor, iktidara ortak olmak istiyor" diyorlar.

Onları dinleyecek vicdanlar hâlâ var mı bilmiyorum, ama demokrasilerde vatandaşların hepsi eşit yurttaştır. Kendi devletlerini ele geçirmezler. Hak ediyorlarsa, sınavlardan başarı ile geçiyorlarsa, her yere girerler... Hukuka riayet, seçilmiş iradeye tabi olmak kaydıyla bu ülkede her vatandaş kamu görevinde makbuldür. Bunun tersi, "birilerinin" devleti ele geçirme hakkını savunmaktır...

Amma asıl devlet kadrolarına sızanları hiç unutmamak gerekir. Önceki gün geçmiş dönemin Genelkurmay başkanı tutuklu emekli Org. İlker Başbuğ ile ilgili iddianame kabul edildi. Bir de oradan okuyalım: "Ergenekon Silahlı Terör Örgütü devletin birçok kurumuna sızmıştır. Örgüt mensuplarının sızdığı devlet kurumlarından birisi de Türk Silahlı Kuvvetleri'dir." Kimileri, delilsiz, belgesiz "cemaat sızması" yerine, niye bunları hiç yazmıyor?

 

 

Yorum:

 

Hak Anlayışı

 

İmtiyazın ve ekseriyetin hak sebebi olarak görüldüğü düzenlerde çatışmaların olması, iktidar kavgalarının olması kaçınılmazdır. İmtiyazlı olanlar! ellerindeki gücü kaybetmemek için meşru ya da gayri meşru ayırmadan her metodu denemeye çalışırlar. Yeri gelir anarşi çıkarırlar,yeri gelir ihtilal yaparlar, yeri gelir cinayet işlerler vs. Tek hedef vardır kendilerine ait olduğunu düşündükleri iktidar gücünü kaybetmemek. Ekseriyeti elde edenlerin de bakış açısı aynıdır, çoğunluk beni seçti, güç bende artık diye düşünürler ve kendi inanç, ideoloji veya anlayışlarını bütüne yaymaya çalışırlar , kurumlara ehil olanlar yerine kendilerinden olanları yerleştirirler, çeşitli STK’lara ve medyaya imkanlar sunarak destek sağlamaya çalışırlar. Tek hedef ekseriyeti kaybetmemek yani gücü kaybetmemek.

 

Siz ne kadar Türkiye’de vesayet bitiyor, demokrasi hakim oluyor diye lanse edin yapılan sadece kendini sağlama alma, kendi gibi olmayanların, düşünmeyenlerin sindirilmesinden başka bir şey değildir ki bu doğaldır, sistem bunu gerektirmektedir. Bugün yapılanlar bazı kesimler için demokratikleşme ve normalleşme olarak algılanırken diğer kesim tarafından totaliterleşme olarak görülmektedir. Yarın sistem gereği güç el değiştirince bunun tam tersi algı oluşacaktır.   İster İslami kesimden ister laik kesimden olsun hak anlayışı aynı kaldıkça ve bu anlayış ile siyaset ve hukuk düzenlendikçe çatışmalar da korkular da sürüp gidecektir.

 

Temenniler, süslü ifadeler ve kavramlar ile bir arada yaşama, hoşgörü ve diyaloğun tesisinin sağlanacağını düşünmek havanda su dövmekten başka bir şey değildir. İnsanın özgürlük arzusu karşılanmadan, güven sorunu giderilmeden kısaca insanın kişiliğini kaybetmeden topluluk içinde yaşamasını sağlayacak siyasi, idari ve hukuki kurumlar tanımlanmadan ve oluşturulmadan ne bir arada barış içinde yaşayabiliriz, ne hoşgörüyü ne de diyaloğu tesis edebiliriz.

 

Hangi kesimden olursa olsun kim ki Hakka iman ederse yani Adil Düzeni benimserse yani Allah’ın düzeni ile kendini güven altına almaya çalışırsa başka bir şeye ihtiyacı olmayacaktır. Bizim de cemaatçilere ve laik kesime tavsiyemiz Hakka İman etmeleridir.

 

 

Zafer Kafkas


YorumcuYorum
ziya küçük
19.02.2012
16:23

Görev verilse dahi istediğiniz demokrasinin yerleşmesi için onlarca yıla ihtiyaaç var bence. Kısaca zor görünüyor.





Sayı: 140 | Tarih: 19.02.2012
Ruşen Çakır
Kökleri derinlerde olan bir rekabet...
Erbakan-Gülen buluşması
2651 Okunma
16 Yorum
Tayibet Erzen
Ruhat Mengi
İslamcı Yazar’ın tepkisi!
Yorum Yok
1952 Okunma
19 Yorum
Vahap Alma
Ahmet Hakan
Soru ve cevaplarla ‘Cemaat’ meselesi
Zalim düzende kavgalar
1421 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
Allah ile Barışık Olmak
Maun Suresini Unutmayalım
1296 Okunma
2 Yorum
Emine Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Yanlış Teşhis
Çözümler
1258 Okunma
8 Yorum
Süleyman Karagülle
Hüseyin Gülerce
Devlete Sızanlar
Hak Anlayışı
1198 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Zülfü Livaneli
Hayatımızı değiştiren moda kavramlar
Bizim imparatorluk hangi modelle yıkılacak?
1137 Okunma
Ali Bülent Dilek


© 2024 - Akevler