Mahir KAYNAK
11 Eylül eylemi
11 Eylül 2011 Pazar
Eylül 2001’de ikiz kulelere yapılan saldırıdan hemen sonra, katıldığım bir televizyon programında, eylemin teröristler tarafından yapılmış olamayacağını, daha büyük bir mücadelenin başlangıcı olduğunu söylemiştim. Bu kanıya varırken yaptığım analizi paylaşmak istiyorum.
Eylem amatör bir grubun yapamayacağı kadar karmaşıktı ve hiçbir engelle karşılaşmasalar bile bunu gerçekleştirmelerinin mümkün olmadığını düşündüm. Ayrıca eylemde dört uçak kullanılmıştı ve hepsinde başarılı olunması ihtimaller hesabına aykırıydı. Gençliğimde ihtimaller hesabı üzerinde çok çalıştığım için olaylara bir de bu açıdan bakıyordum.
Uçakların hiçbirinde mürettebatın ve bunun tetikleyeceği yolcuların mukavemetine dair bir iz yoktu. Herkesin kaderine razı olmuşçasına davranışını doğal bulmadım.
- 11 Eylül’ü terörist grubun yapmadığını tahlil etmiştim.
- Kuleler 1 yıl önce satılmıştı. O gün Yahudiler gelmemişti. ABD’den çok uzakta Usame’ye yüklenmişti. ABD dünyaya savaş ilan etmişti. Kesin olarak bunu Sermaye tertiplemişti. Usame yapmış olsa bile o yaptırmıştı.
Birkaç yıl sonra olayı teknik olarak inceleyenler olayda birçok çelişki olduğunu ve anlatıldığı gibi olmasının mümkün olmadığını söylediler ve birçok kanıt ileri sürdüler. Mesela Pentagon’daki hasarın bir uçak çarpmasıyla olmasının mümkün olmadığını söylediler.
- Sonra bir çok emareler beni onayladı.
- Gaye İslam alemini terörist yapıp dünyayı onlara saldırtmaktı. Tekel sermaye de ABD’den Asya’ya taşınacaktı.
Böyle bir operasyonun sebebi olmalıydı. Aksi halde tüm iddialar havada kalırdı. Yıllardır ABD ekonomisindeki borçlanmayı izliyordum ve bunun çözüm yolunu bulamıyordum.
- ABD borçlanıyordu. Çözüm bulamıyordum.
- Dolar borçlanıyordu. Merkez bankası bunu nasıl öderdi. Parada % 50 enflasyonla bu iş biterdi. Asıl sorun bu düzenin devam etmesinin mümkün olmamasıdır.
ABD müteşebbisleri önce savaştıkları Japonya’nın kalkınmasını sağlamışlardı. Yıllar sonra ideolojisiyle savaştıkları, insan haklarını ihlalleri yüzünden kınadıkları Çin’in rekorlar kırarak kalkınmasını sağladılar. Bunun sebebi neydi?
- Neden Japonya ve ABD kalkındırıldı.
- Faizli sistem yeni pazar bulmak zorundadır. Sovyetlerden sonra sıra Çin’e gelmişti. Deniz bitti. Sömürü de bitiyor.
Japonya ve Çin ekonomileri ihracata dayalıydı ve dış ticaret fazlası veriyordu. Tasarruflarını güvenli ve kazançlı buldukları ABD’nin finans kesimine aktarıyor ve ABD bonoları alarak bütçe açığını kapatıyorlardı. Bu tek taraflı para akımının ebediyen devam edemeyeceğini düşündüm. Bir havuz ne kadar büyük olursa olsun, tek taraflı akımla besleniyorsa, günün birinde taşar diyordum. Bu durum ABD ekonomisinin iki başlı olmasına sebep oldu. Bir yanda yabancı para akımıyla beslenen ve giderek dünya üzerinde etkisini siyaset alanına da yönelten küresel sermaye vardı diğer yanda ülke içinde üretim yapan sanayi bulunuyordu. Bunlar iç tüketim için üretim yapanlar, silah, uçak, petrol ve elektronik sanayi idi.
- ABD sermayesi ikiye bölündü: Dış pazar ve iç üretim.
- Reel ekonomi ve finans ekonomi olarak bölündü. Finans ekonomi bastırdı.
Küresel sermaye ABD’de oluşmasına rağmen herhangi bir coğrafyaya bağlı değildi. Giderek Avrupa’ya yöneldiler ve Londra merkezli hale geldiler. Siyasi alanda var olan dengeleri de değiştirmek ve yeni bir model oluşturmak istediler ABD ve SSCB’nin oluşturduğu, silahlı güce dayalı denge yerine tek merkezden yönetilen ve ekonomiyi bir araç olarak kullanan bir güç odağı oluşturmak istediler. İlk hedefleri SSCB’yi tasfiye etmek idi bunu başardılar ve dünyanın çeşitli yerlerinde renkli devrimler yaptırdılar.
- Dışa yönelmiş sermaye Londra merkezli oldu ve dünya siyasetini düzenledi.
- Sovyetleri Gorbaçov yıktı. Sermaye yeni ekonomik siyaset yapmaya yöneldi.
ABD ve SSCB içindeki var olan dengeyi savunan güçler, küresel sermayenin siyasi hedeflerinden rahatsız oldu ve, bana göre, ortak rakibe karşı tedbir aldılar. Önce Rusya içindeki Oligarklar tasfiye edilerek küresel sermaye etkisiz hale getirildi ve sonra 11 Eylül eylemi ile ABD bu sürece katıldı. Dünyada yaşanan ekonomik krizin bu açıdan değerlendirilmesinin ve kaybedenin hangi taraf olduğunun belirlenmesinin faydalı olacağını düşünüyorum.
- Sovyetlerin yıkılması, 11 Eylül ABD’deki sermayeler çatışmasından doğdu.
- Bu tahlil doğru olabilir. Yahudi sermayesi içinden sonunda Adil Düzen’i benimseyip faizden vazgeçecektir. Obama’yı destekleyen Yahudiler ABD’nin iç sermayesi olmalıdır. İslam Konferansına katılmak isteyen Putin’i destekleyen Yahudiler dünya sömürü sermayesine karşı Yahudiler olabilir.
Mahir KAYNAK
Amaçları ne?
17 Eylül 2011 Cumartesi
MİT yöneticileriyle PKK’lıların görüşmesi gündemim en önemli konusu. Görüşme bugünlerde yapılmadı ama bugün gündeme taşındı. Eğer bu bir kişiyi ya da teşkilatı hedef alsaydı daha önce ortaya çıkarılırdı. Kişiyi hedef alan operasyonlar genellikle kişisel kusurların ortaya atılmasıyla gerçekleştiriliyor. Nitekim başta Baykal olmak üzere birçok kişinin özel hayatına ait kasetler ortaya atıldı. Diğer bir yol da yolsuzluklardır ve bunlar kullanılarak kişi tasfiye edilmeye çalışılır. Bu konuda siyasete atılanlara bir öneride bulunurdum. Hakkınızda özel hayatınızla ilgili ya da para konusunda bir dosya hazırlanmasını sağlayın. Sizi bertaraf etmek isterlerse bunu kullanırlar yoksa öldürürler, bu dosyalar sizin hayat sigortanızdır derdim. Şüphesiz böyle bir şeye gerek yoktur ama süreci anlatmaktadır.
- Cinsel veya yolsuzluk dosyası hazırlanır. Kişiyi öldürmeye gerek kalmaz.
- Sömürü sermayesi, elde ettiği karşılıksız para ile sömürüsünü sürdürüyor. İftira veya tertipleri olmazsa öldürmeler.
Bir kişinin tasfiye süreci kendi lehinize değiştirecekse onu hedef alırsınız. Eğer izlenen politika o kişiyi aşıyorsa Ahmet’i tasfiye edince yerine Mehmet gelir ve süreç devam eder. PKK’ya yönelik politika devlet politikasıdır ve birinin tasfiyesi politikayı etkilemez. Eğer gidenin yerine istediğiniz birini getirme gücünüz varsa operasyonun anlamı vardır aksi halde hedef başkadır.
- Kişinin tasfiyesi ile sonuç elde edilmezse sadece değiştirirsiniz.
- Sosyal olaylar sebep sonuç ilişkisi ile doğar. Aktörler insanlardır. Sebepleri değiştirirsiniz. Direnenleri tasfiye edersiniz.
Önce bu görüşmelerin niçin yapıldığını araştıralım. Genel kanaat örgütün liderini ikna ederek çatışmalara son vermektir. Ben garipseyeceğiniz hatta bu da olur mu diyeceğiniz bir sürecin içinde olduğumuzu düşünüyorum. Bana göre devlet ve Öcalan Kürt sorununun nasıl çözüleceği konusunda anlaşmış durumdalar. Ancak Öcalan’ın kurduğu örgüt şu anda başkalarının kontrolüne girdi, iki taraf da bu kontrolü nasıl etkisiz hale getireceklerini ve Kürt sorununu nasıl çözeceklerini sorguluyorlar. Üstelik bu kontrol tek bir gücün elinde değil, birçok güç odağı operasyonlarını PKK adı altında gerçekleştiriyor. Üstelik bu güç odaklarının en büyük sıkıntısı Öcalan’ın hala örgütün manevi lideri olmasıdır. O olmasa yerine tamamen kendi kontrollerinde bir lider yaratır ve Kürt sorunu istedikleri mecraya sokarlar. Bunu yadırgamayın ve Öcalan’ı kolladığımı düşünmeyin. Bu kişi devletin sürekli ilişki kurduğu ve ortak bir çözüm aradığı kişidir.
- Öcalan manevi liderdir. Devletle anlaşmıştır. PKK değişik güçlerin çıkar paralelliği içinde Öcalan’a ve anlaşmaya karşılar.
- Öcalan yaşadığı için PKK arasında birlik sağlanıyor. Kürtler bile birleşiyor. Bundan PKK’lılar yararlanıyor. Öcalan ya öldürülmeli ya da serbest bırakıp milletvekili yapılmalıdır.
Birileri neden MİT Müsteşarı Fidan’ı hedef tahtasına oturttular? Çünkü o Kürt sorunun ne olduğunu biliyor ve bu sorunu kullananlar hakkında da bilgi sahibi. Öcalan’ı, onların devlete karşı bir koz olarak kullanmasına izin vermeyecek aksine onu Türk ve Kürt beraberliğinin yaratacağı güce katkı sağlamasının yolunu açacaktır. Karşı taraf Öcalan’ın adını kullanarak ülkeye zarar veremeyecek aksine belki de kendileri zarar görecektir.
Türkiye oyunu doğru oynamaktadır ve karşı taraf bundan rahatsızdır. Amaçları Kürtlerin içindeki yandaşlarını da kullanarak çatışmayı şiddetlendirmektir. Bizim en büyük kusurumuz karşı taraf bir operasyon yapınca onların bekledikleri ve istedikleri tepkiyi göstermemizdir. Şu anda hem PKK’ya karşı sınır operasyonu düzenlenmek isteniyor hem de neden PKK ile görüşülüyor dememizi bekliyorlar. Yani ikisinin birinden vazgeçmemizi istiyorlar. Onların isteklerine boyun eğmeyelim.
- Görüşme doğrudur. Kara harekatı da doğrudur. Oyuna gelmemeliyiz.
- İslamiyet’te her insanla herkes görüşmek zorundadır. Görüşmeyi kabul edeni reddetme Kur’an’ın emrine aykırıdır. Görüşmeyi yasaklayan Tekel sermayedir. Kara harekatı yapılacaksa orada yerleşilmelidir. Kıbrıs’ta olduğu gibi çıkılmamalıdır. Bu terör sorununu çözmez. Dünyayı işgal edemezsiniz.
Ayrıca Kürt sorunu ülkemizin etkinliğini sınırlamak için bir araç olarak kullanılıyor. Birçok benzer operasyonlarla karşılaşabiliriz. Yapacağımız şey istedikleri tepkiyi göstermemek ve devletin yanında olmaktır. Onun izlediği politikalarda bir yanlışlık görürsek eleştiri hakkımız vardır.
- Devletin siyasi politikasını desteklemek asıldır. Hata varsa uyarılır.
- Genel güvenlik ve savunma demokratik yoldan sağlanamaz. Muhalefet ancak hukuk düzeni içinde yararlıdır ve geçerlidir. Cumhurbaşkanı, başbakan ve genelkurmay başkanı karar alır ve onlar bilir.
Yorum: Sömürüden Kurtulma
Mahir Bey Amerikan sermayesinin ikiye ayrıldığını, iç üretici sermaye ile dışa dönük sömürücü sermayesi arasında çatışma vardır. Üretici sermaye dünyada serbest piyasanın oluşmasını istemekte böylece dünya pazarları uyumlu olarak ithalat ve ihracat yapmak istemektedir. Oysa sömürü sermayesi dünya pazarlarını tekelinde tutabilmesi için dünyadaki kutuplaşmayı sürdürmek istemektedir. Sovyetlerin yıkılması, Obama’nın başkan olması, Çin’in pazar haline getirilmesi ve BOP projesi üretici sermayenin desteklediğidir. Kulelerin yıkılması, Gorbaçov’un indirilmesi sömürü sermayenin işidir.
Böyle bir savaşın olduğunu şimdi öğreniyorum. Bu normaldir. ABD’nin borç batağına batması da normaldir. Çözüm nedir. Bu hususta Mahir bey bir şey söyleyemiyor.
Tekel sermayenin dayandığı tek silah karşılıksız paradır. Bunu o keşfetmiş şimdi de tepe tepe kullanıyor. Öyle bir şey yapalım ki biz bir parayı ele geçirelim. Biz tepe tepe kullanalım diyenler yanılıyorlar. Gresham kanunu vardır. Kötü para iyi parayı piyasadan kovar. Nitekim karşılıksız dolar altın ve gümüş parayı piyasadan kovmuştur.
O halde ne yapmalıyız. Bu kötü paradan nasıl kurtulacağız. Bunun için yapacaklarımız şunlardır:
1- Paralı ekonomiden parasız ekonomilere geçmeliyiz. Yüzer hanelik semtler kurmalıyız. Semt üreticileri mallarını semt tüccarlarına satmalı ve yerine tüketecekleri malları almalıdır. Yani semt senedi çıkarılmalı halk semt içinde kaldığı müddetçe paraya el sürmek zorunda kalmamalıdır.
2- Para yerine mal senetleri kullanılmalıdır. Ambarlar olmalıdır. Üreticiler malı oraya teslim ettikten sonra karşılığında belge almalıdır. Belge alınıp satılmalıdır. Sonunda tüketici o malı belge ile almalıdır. Bu ortak ambarlar vakıf ambarlar olmalıdır. Ambar kirası zamanla artmamalıdır. Para olarak değil de mal olarak alınmalıdır.
3- Ortak nakliye vakıfları kurulmalıdır. Semtlerden ilçelere ilçelerden bölgelere ve bölgelerden kıtalara taşıyan nakliye vasıtaları olmalıdır. Tüccar malları alıp taşımak zorunda olmalıdır. Senetleri alıp satmalıdır. Nakliye ücretini vakıftan alarak istenen yerine götürmelidir. Nakliye masrafları bir defaya mahsus ambara verilirken alınmalıdır. Mal olarak alınmalıdır. Uzak yakın ayırt edilmelidir.
4- Her bucağın ayrı parası olmalıdır. Her ilin ayrı parası olmalıdır, her ülkenin ayrı parası vardır. İyi yönetilmelidir. Uluslararası para yine dolar kalabilir. Ödemeler dolar üzerinden yapılır. Borçlanmalar altın değeri üzerinden yapılır.
Yani karşılıksız faizsiz sermaye ancak yeni para sistemiyle yenilebilir. Bugünkü sermaye sahipleri yavaş yavaş yeni düzene geçeceklerdir.