Çok olumlu ama...
Zülfü Livaneli - zlivaneli@gazetevatan.com
29.08.2011
Eğer büyük bir ülke olmak iddianız varsa uluslararası hukuk kurallarına, evrensel insan haklarına, mülkiyete saygı göstermeniz gerekir. Çünkü Osmanlı’daki meşhur deyişle “Memleket adl üzre yürür.”
Bu açıdan bakınca, azınlık vakıflarının el konulmuş olan mallarının iadesi harika bir gelişme. Bir ayıbın, bir haksızlığın, bir tarihi hatanın düzeltilmesi.
Bu girişimin bütün dünyada takdir toplayacağına da hiç kuşku yok.
***
Aynen bunun gibi devlet adına faili meçhul cinayetler işleyenlerin üzerine gidilmesi, bunlardan hesap sorulması da çok olumlu.
TBMM Komisyonu raporuna göre 17 bin faili meçhul cinayet işlenmiş bir devlete “hukuk devleti“ demek mümkün değildi. Şimdi bu karanlık dönem ucundan kıyısından aydınlanmaya başladı. Cinayetlerin üzerine örtülen esrar perdesi biraz aralandı. Umarım sonuna kadar gidilir ve Türkiye bu ayıptan da kurtulur.
***
Eski Genelkurmay Başkanı Koşaner’in söyledikleri de aydınlanmanın bir parçası olarak görülebilir. Aralarında kulunuzun da bulunduğu birçok kişi yıllardır bu gerçekleri yazıp çiziyordu ama aldıran yoktu. Tam tersine bu eleştiriler, ordu düşmanlığı olarak adlandırılıyor, basındaki birçok faşist kalemin saldırmasına yol açıyordu.
Umarım, Koşaner’in sorumluluk ve cesaretle söylediği bu sözler ordudaki yanlışların giderilmesi için bir milat olur.
***
Ordunun iç siyasetteki ağırlığının azalması da azımsanmayacak bir gelişme. Darbelerin tahrip ettiği demokrasiyi işler kılacak önemli bir hamle. Bir anlamda normalleşme.
Ama...
Buraya kadar yazdıklarımız zaten yıllardır savunduğumuz, hatta uğruna ağır bedeller ödediğimiz ilkeler. İktidarda kim olursa olsun bu ilkeleri dile getirmekten vazgeçemeyiz. Bu yüzden olumlu gelişmeleri art arda sıraladıktan sonra sıra AMA’lara geliyor.
Deniz Feneri davasına bakan üç savcının yerlerinin değiştirilmesi, hak-hukuk kavramıyla bağdaşıyor mu?
Hayır!
Haklarında kesinleşmiş hüküm bulunmayan, seçilmiş milletvekillerinin hapiste tutulmaları, demokrasi ilkesiyle bağdaşıyor mu?
Hayır!
Davalarda kurunun yanında yaşın da yanması, bazı kişilerin somut deliller olmadan yıllarca hapiste yatmaları hukuk anlayışına uygun mu?
Hayır!
Cumhuriyet tarihi boyunca, en fazla sayıda seçilmiş siyasetçinin hapiste olması demokratik mi?
Hayır!
O zaman şöyle bir soru geliyor insanın aklına:
Bu ülkede niye iyi ve kötü gelişmeler hep aynı anda oluyor?
Niye hukuk, herkese eşit muamele etmiyor?
Niye huzura kavuşamıyoruz, niye içimiz tam olarak rahat etmiyor?
YORUM;
BOŞUNA UMUTLANMAK,
Sayın Livaneli’nin umutlanmasına ahmak umutlanması diyor İmamı Gazali.
Başka ülkeler için belki kolay çünkü aslında onlar devlet değil devletçik.
Arap ve Türki cumhuriyet ülkeleri ve bazı küçük batı ülkeleri gibi..
Onlar birkaç illik birer eyalet gibi.
Türkiye’ye gelince bu ülke Adil Düzen’e geçmedikçe hiçbir ana problem
(Ülkesel veya dünya ölçeğinde)çözülemez.
Dünyanın kaderi Türkiye’ye bağlanmış sanki.
Türkiye Müslümanlarının bir kısmı dünya sarhoşu olmuş bir kısmı liderlerinin
Ölümünün kargaşasını yaşıyor Adil düzen çalışanları da başkasına bakıyor
Adil Düzeni uygulamaya başlamak için.Parti kurmayı tartışıyorlar ama
dünyevi ölçülere göre çok büyük iş.Çok para gerek önce.
Aslında çözüm bir Adil Düzen aşireti kurmaya bakıyor.
44 yıldır çalışıyor ama Akevler hala bir aşiret kurabilmiş değil.,
Alışmışız ya büyüklerden beklemeye…
“Bir anekdot;(Ülkü Kumral anlatmıştı;Erbakan hocamızla Mustafa Karahasanoğlu ve Ülkü Kumral (karahasanoğlu milli gazete genel müdürü1979VE1980 YILLARI- Ülkü Kumral dağıtım müdürü)gazeteyle ilgili önce davalaşırlar,mahkemeden sonrada ülkü kumral erbakanla görüşür uzlaşma maksatlı.
Erbakan hoca ülkü beye sorar niye dava açtınız?ülkü bey size ulaşamadık.erbakan büyüklerimizle görüşseydiniz ya.ülkübey ASİLTÜRKLE görüştük çözmedi.Erbakan bir başkasıyla görüşseydniz KUTANLA görüştük çözmedi.Erbakan bir başkasıyla daha
Görüşseydiniz TEKDALLA görüştük çözmedi deyinceRAHMETLİ ERBAKAN hıocamız
BİZİM BÜYÜKLERİMİZDE BÖYLE İŞTE DER…”
Bir atasözü afedersiniz”baş oynamayınca kıç oynamazmış”,