Ruşen Çakır - rcakir@gazetevatan.com
04.09.2011
Bugün BDP’nin genel kurulu toplanıyor ama bu kongrenin BDP tabanı dışında kimseyi heyecanlandırdığı söylenemez ki BDP’lilerin heyecanını da abartmamak lazım. Halbuki son genel seçimlerden AKP dışında başarılı tek parti olarak çıkan BDP’ye ilgi doğal olarak hayli artmıştı. Şerafettin Elçi, Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan, Ertuğrul Kürkçü, Leyla Zana gibi birbirnden farklı ve ilginç şahsiyetleri bir araya getiren bu partinin Meclis’te neler yapacağı bayağı bir merak konusu olmuştu. Fakat bu ilgi uzun sürmedi; nerden çıktığı pek anlaşılmayan Meclis boykotu nedeniyle “isimler değişti ama cisim aynı kalmış” yorumları egemen oldu. Daha kötüsü, PKK saldırılarını yeniden tırmandırınca BDP’liler yine “devlet operasyonları durdursun” şartıyla başlayan cümleler kurmanın ötesine geçemediler.
Bu noktada bir hususun altını çizmek gerekiyor: BDP’nin (ve ondan önceki yasal Kürt partilerinin) PKK karşısındaki ürkekliği bilmediğimiz bir şey değil ve muhakkak eleştirilmeyi hak ediyor fakat eleştirinin sınırlarını aşırı zorlayıp, Yeni Şafak Gazetesi’nin yaptığı gibi BDP’lileri “katil” ilan edip hedef göstermek ne doğrudur, ne de barışa herhangi bir katkısı olabilir. Tabii BDP yöneticilerinin de bu yayın nedeniyle Yeni Şafak’ı kongreye akredite etmemesi de son derece yanlış ve anlamsızdır.
Kıkırdak olamadılar
Eski yazılarıma dönüp baktığımda yılların geçtiğini ama BDP’nin (ve ondan önceki partilerin) PKK ile ilişkisi hakkında üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri yazmış olduğumu fark ettim. 2007 Aralık ayında kaleme aldığım “DTP’yi anlamak” başlıklı dizinin ilk gününde adını vermediğim bir DTP yöneticisinin (ki kendisi BDP’de de önemli bir konumda) devlet ile PKK’yı çatışan iki taraf olarak birer kemiğe benzetip kendilerinin de bu iki kemik arasında kıkırdak olmak, yani iki kemiğin birbirine daha fazla zarar vermesinin önüne geçmek istediklerini söylemiş olduğunu yazmıştım. Geçen süre içinde DTP ve BDP’nin böyle bir fonksiyonu yerine getiremediğini çok net bir şekilde gördük. Bu aşamadan sonra “kıkırdak” olmayı becerip beceremeyecekleri de meçhul.
Devamı için TIKLAYINIZ.
Yorum:
Arif olan anlar!
Kimin umurunda? BDP gibi taşeron bir partinin ne yaptığı, ne yapacağı kimin umurunda?
Bu sadece basiret meselesi midir, bilmiyorum. Makul bir zeka ve kavramayla iç yüzü anlaşılabilecek olaylar ve analiz edilebilecek durumlar nasıl olur da bu kadar uzun süre karanlıkta kalır ve anlaşılamaz? Biz hiç bir şey yapmasak da zamanla kimlerin barışı kullandığı, kimlerin halkı kışkırttığı, kimlerin ülkeyi bölmeye çalıştığı gün yüzüne çıkıyor. Çıkıyor, çıkmasına da asıl kitle tarafından anlaşılmadıktan sonra bu ne işe yarar ki?
Doğuda hala BDP’ye umut bağlamış, bu parti için canla başla çalışan iyi niyetli insanlar varken, BDP’nin maskesinin düşmesinin kime ne yararı olabilir ki?
Hak gelir, batıl zail olur. Sanırım biz bu noktada yanlış yapıyoruz. Batılın kendi kendine yok olmasını bekliyoruz ki hakkı getirebilelim. Oysa durum bunun tam tersidir. Önce hak gelmeli. Ancak doğuda halkın yararına faal olabilecek aktif bir parti geldiği zaman BDP ve türevi partiler iş göremez. Bu parti maalesef ki Ak Parti olamadı. Gereken özveriyi gösteremedi ve yeterince emek sarf etmedi. Van’da bile oyların yarısını alabiliyorsa buradan pek tabii tek parti olarak da çıkabilirdi. Kapı, kapı gezip BDP adına oy toplayan, elleri karanfilli, yürekleri kanlı insanların önüne set çekmenin bir yolunu bulabilirdi. Hiç zannetmiyorum ki, örgütün bu davetinden sonra insanlar ‘oy vermeyelim’ diyebilsinler. Eminim ki bir can korkusu, evlat korkusu sarıyordur insanları ve sokakta bile gezerken serseri bir kurşuna hedef olmayacağından emin olamamanın verdiği tedirginlikle oyunu BDP’ye veriyordur.
Bu tehdit potansiyeli ile ciddi bir oy alan BDP’nin miting alanlarındaki şovmenleri tabii ki sıradan vatandaşlar değil. Bu bile işin iç yüzünü göstermeye yeterli. Baştan beri tek amaçlarının siyasi kopuş olduğu bilinen insanlar duygusal kopuştan bahsedebilecek kadar alçalabiliyorlar. Bu hadsizlikle kimi tehdit ettiklerini sananlara sormak lazım:
Hangi duygusal kopuş? Bayrağına, marşına, tarihine saygı duymadığınız bir milletle duygusal bağınız mı vardı? Sizin kimlerle ne tür bağlarınız olduğu ortada ama göz görmez, gönül inlemezse anlatmak boşunadır. Allah basireti bağlanmış tüm BDP yanlılarına tez zamanda akıl, basiret ve iman versin.