
REŞAT NURİ EROL
Seek00:00Current time00:00Volume
MAKALEYİ DİNLENe diyorduk? Önceki yazılarımızın sadece başlıklarını tekrar hatırlayalım:
- Erbakan’ı anmak; Erbakan yapar, bunlar satar! (20 Şubat 2018)
- Erbakan, fabrikalar, ihanetler; Kur’an ve ilim… (21 Şubat 2018)
- Erbakan, herkesi uyandırmak için hep haykırdı (23 Şubat 2018)
Ve…
- Erbakan şöyle haykırırdı; sizi gidi HAİNLER… (25 Şubat 2018)
Evet… Önceki yazımızın en sonunda, çok yönlü gizli/açık İHANETLER “maalesef devam ediyor ve bu ihanetleri gelecek yazıda da ERBAKANVARÎ hatırlatmalarla yazmaya devam edeceğiz, inşallah” demiştik… Devam edelim…
Millî Gazete’mizde günlerdir, haftalardır, hatta yıllardır, geçmişte yapılan ve günümüzde de pervasızca sürdürülen İHANETLER ile ilgili haberler ve yazılar yayımlanıyor…
Son olarak Sadettin İnan arkadaşımızın ŞEKER FABRİKALARI ile ilgili farklı çalışmalarını günlerdir okuyorsunuz; Allah’tan tesirini halk etmesini niyaz edelim…
Peki, yıllardan beri tek başlarına iktidarda olan ve partilerini isimlerinde “adalet” ile “kalkınma” kelimeleri de olan siyasilerimiz bu uyarılar karşısında ne yapıyorlar?
“Summun-bukmunumyun” yani “kör-sağır-dilsiz” kalma davranışları yanında;14 Şeker Fabrikası satış sürecini pervasızca sürdürmeye devam ediyorlar…
Millî Gazete’nin uyarıları sayesinde, az da olsa, bu uyarılarla ilgili kıpırdanmalar başladı ve özellikle hatırlattığım akademisyen bir yazar da önemli hatırlatmalar yapıyor…
Prof. Dr. Ahmet Maranki bu yazar; onun “Türkiye’mizde ihanetler devam mı ediyor? (I)” başlıklı son yazısından aktaracaklarımızla kaldığımız yerden devam edelim:
“Peki, bunları bir hafta boyunca niye anlattım? Önümüzdeki hafta da çok dehşet verici olan bu oyunun üçüncü perdesini, yani Türkiye’de aile ziraatını, Anadolu’daki bölgesel istihdamı, halkın geçimini sağlayan şekerin ekim alanlarına kota koyup ardından 10-15 yıllık sürede bugün şeker fabrikalarının kapatılmasının bu halka en büyük ihanetlerden biri olduğunu altını çizmek için bu evveliyatı anlattım… Oyun, aynı oyun. Nasıl 80 öncesinde keneviri, 80 sonrasında Türk tütüncülüğünü ve son 10-15 yıldır da şeker pancarını, başka bir ifade ile Türkiye’nin ‘üç büyük sanayi ürününü’ yok eden zihniyeti kınamak tarihe kayıt düşmek için buraya yazıyorum…
Bugün Türkiye’nin kalkınması gereken bölgelerinde kurulan şeker fabrikalarının kapatılmasının ne kadar yanlış olduğunu, hem devletimiz için hem milletimiz için hem ülkemizin geleceği için hem de bu ülkede yaşayan vatan evlatları için maddi ve manevi birer yıkım olacağının altını çizmek istiyorum. Şekerdeki oyunu önümüzdeki haftalarda çok daha detaylı ve birbirinden sarsıcı detaylarıyla dile getireceğim ki bu işin altında esas yatan nedenler daha iyi anlaşılsın. Yarın sırada başka neler var?
Şeker fabrika atıkları hayvancılığın temelini oluşturuyor, kapatılırsa sırada hayvancılık mı var?! / Bu ülkenin siyasetçileri ne yapmak istiyor? (…) Şu anda bu ihanet dördüncü büyük ihanet olacaktır… / Bu konuyu Türkiye’de ve dünyada bilen en iyi uzman, diplomalı bir akademisyen olarak bunu anlatmak istiyorum. ‘Görmeyen gözlere, duymayan sağır kulaklara duyurmak istiyorum’ vesselam…
NBŞ ile yeraltı sularımız yok ediliyor ve kirletiliyor / Hâlâ zararlarını bile bile mısır şurubu üreten firmalar, Anadolu’muzun en bakir en sulak en verimli ovalarını zaten işgal etmiş, yeraltı sularımızı yok etmiş durumdalar. Hazır kıta olarak şeker fabrikalarının kapatılmasını bekliyorlar. / Bunun sonucunda hain emellerini hayata geçirerek şehir hastanelerinde %98’i ilaç kullanan hasta bir toplum oluşturmaya çalışıyorlar. Buna sebep olanları da, bu haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanları da, her kademedeki vazifelileri de Allah’a (C.C.) havale ediyoruz vesselam…”
Evet, hedefleri budur; %98’i ilaç kullanan hasta bir toplum!
Erbakan Hoca, bu durumda şöyle haykırırdı; ihanetinizin sonucu işte budur!