AK Parti, adalet, Erbakan, Erdoğan, Kur’an Düzeni
Bugün iki yazı dikkatimi çekti; neredeyse yarım yüzyıllık ‘Adİl Düzen’ çalışanı ve iki ciltlik ‘İslâm Devlet ve Dünya Düzenİ’ kitabının yazarı biri olarak…
Birinci yazı, “Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), adı üstünde, her şeyden evvel adalet için kurulmuştu./ Ne var ki bugün AK Parti iktidarında adalet fena halde yaralı...” Cümleleri ile başlayan, Hakan Albayrak’ın Karar’daki yazısı.
“AK Parti çevrelerinde yükselen tepki” başlıklı yazıda; ‘haksızlık, özgürlüksüzlük, istişaresizlik, rantiyecilik, torpil, iltimas, gurur, kibir, faiz, agresiflik, metal yorgunluğu’ vs konuları var. Bence, durumu şu tespit özetliyor: “‘Bidayette karşı çıktığımız şeyleri kendimiz yapar hale geldik, telin ettiğimiz kimselere benzedik’ deniliyor.”
H. Albayrak, beni en fazla yaralayan ama bugüne kadar yazmadığım bir tespit daha yapmış: “AK Parti’nin nüvesini teşkil eden “Yenilikçiler” yahut “Erdemliler” hareketi, Necmeddin Erbakan liderliğindeki Millî Görüş hareketinde istişare / ortak akıl ilkesine saygı gösterilmemesine tepki olarak doğmuştu...” Sonuç ortada! Mesela, hayatının sonuna kadar, istediğim zaman Necmettin Erbakan ile görüşebildim. Ama maalesef 15 yıldır, Erbakan ile 40 yıl boyunca görüşebildiğim meseleleri, Tayyip Erdoğan ile bir defa bile görüşemedim!
‘Adİl Düzen’ çalışanı olarak bu yazı vesilesiyle hatırlatacaklarım bu kadar; ‘ADALET’ ve ‘istişare / ortak akıl’ için kurulan 15 yıllık iktidar partisi mensuplarına…
*
İkinci yazı, Aydın Ünal’ın Y. Şafak’taki “Devlet beni keşfedemedi” başlıklı yazısı…
‘İslâm Devlet ve Dünya Düzenİ’ iki ciltlik kitabımızı, diğer 100 (yüz) adet kadar kitabımızı, ‘İNSANLIK ANAYASASI’ merkezli son birkaç kitabımızı ve bu konularda 40-50 yıldır çalışmalar yapan akademisyenlerimizi de hatırlatmakla iktifa edeyim!
Külliye’deki Aydın Ünal dâhil, istisnasız herkes, -nasibi varsa- nasibini alsın!
Nasibini alsın da bir an önce gereğini / görevini yapsın;
Yoksa ‘yarın’ çok geç olacak!
***
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızın 929’uncu haftasına istinaden, “Arakan/lar için tek çözüm “Kur’an Düzeni”dir” başlıklı önceki yazımda, bence önemli hatırlatmalar yapmıştım. İyisi ve hayırlısıyla, günlük siyaset bir yana, biz kendi ana gündemimize dönelim...
*
‘İşletme sorumluları taşınmazları plan ve projeye göre işletmekle yükümlüdürler. İstedikleri yerde istedikleri işi yapmazlar. Kapitalistlerde ve sosyalistlerde kimin ne yapacağına sermaye veya devlet görevlileri karar verir. Kur’an düzenİnde ise planlama topluluk tarafından yani Planlama Genel Hizmeti ve Dayanışma Ortaklıkları’nın kararları ile yapılır. / Devlet Planlama Teşkilatı ve Meclis’in yaptığı bütçe bunların bugünkü uygulamalarıdır. Kur’an düzenİ ile olan farkı; bugün ‘ekseriyet sistemi’ ile seçim olmakta, Kur’an düzenİnde ise ‘biat sistemi’ ile seçim olmaktadır...’ (s.5)
‘… Yani üzüm bahçelerinin çevresinde veya aralarında hurma ağaçları serpiştirdik. Sulandığı ve gübrelendiği zaman meyve ağaçlarının alt taraflarında da başka ürünler yetiştirilebilir. Böylece senede bir defa kiraz veren kiraz ağacının altı başka ürünler için kullanılabilir demektir. Yani kirazın yaz kış meyve vermesi yerine kışın kirazlık başka amaçla kullanılacaktır. Bin veya dört bin metrekarelik çifte örtülü seralarda bunlar gerçekleşecektir.
Yuvaları canlılar yaparlar. Ne var ki her topluluk kendi yuvasını yapar. Diğer yuvalarda yaşayanlarla işbirliği yapmazlar. / İnsanlık ise tek bir topluluk imiş gibi yeryüzündeki tüm insanlar, Hz. Âdem’den kıyamete kadar tüm insanlık, bir tek topluluk imiş gibi birlikte iş yaparlar. Yapılaşma hareketi ortak planlama ile olduğu gibi nerede ne iş yapılacağı da yine topluluk kararları ile olacaktır. Görevliler taşınmazları ve işletmeleri plan ve projeye göre işletirler. Yapılarında kendileri değişiklik yapamazlar, planlama yapar...’ (s.6; devamı var)