Tek çözüm Kur’an’ı okuma, anlama ve uygulamadır
‘Gayemiz Kur’an’ı anlamak ve onu uygulamak olacaktır’ diyorduk... Kaldığımız yerden devam edelim. Beş vakit namazlar ocak imamları arkasında kılınır. Tüm hayat aşirette yani ocakta ve semtte geçer. Topluluğun üç kademelik hücresi vardır; aşiretler yani ocaklar, karyeler yani semtler veya köyler ve kabileler yani bucaklar.
Ocaklar yaşam hücreleridir. Karyeler çalışma hücreleridir. Bucaklar ise hukuk hücrelerdir. Bucaktakiler Cuma imamı olan kabile yani bucak başkanına itaat ederler.
Kehf Suresi’nde anlatılan şekliyle, çağımızda örnek almamız gereken kehf hayatını sürdürdüğümüzde, biz kendi kurduğumuz kooperatif içinde olacağız. Devletle olan ilişkilerimiz kanunlarımıza uygun olarak devam edecektir. Nasıl? a) Kooperatif içinde veya dışında suç işlediğimizde devlet suçun cezasını verecektir. Kooperatif sadece ortaklıktan çıkarabilir, para cezaları veremez. Ama tazminata hakemler karar verir. b) Askerliğimizi yapacağız veya bedel vereceğiz. Bu hususa kooperatif karışmaz, kişinin kendisi ne yapacağına karar verir. c) Herkes asgari sigorta ile sigortalanacak, bunların sigorta ve vergileri kooperatifçe ödenecek, kooperatif işletmelerden aldığı paylarla bunu karşılayacaktır. Dayanışma içinde herkes sigortalı olacak ve devlet hastanelerinden yararlanacaktır. d) Kooperatif içinde ve kooperatif ile tüccarlar arasındaki alışverişlerde kooperatif bonosu kullanılacaktır. Böylece kooperatif tüccarlardan aldığı fatura kadar fatura kesecektir.
Bugünkü kanunlarımız bu tür ilişkilerle güvenliğimizi sağlamakta ve özgürlüğümüzü korumaktadır. Eğer bunun ötesine geçer de devlet bizi kötülüğe sürüklerse, o ülkeyi terk eder gideriz. Hiçbir zaman iç kavga çıkarmayız. İtaat etmeme demek hicret etme demektir...
***
Kur’an’ı sadece basmak yeterli değildir.
Kur’an’ı sadece okumak veya ezberlemek de yeterli değildir.
Kur’an’ın hiç olmazsa anlamı bilinmeli ve furkan seviyesinde de olsa Kur’an’ın manası ile meşgul olunmalıdır.
Gaflette olanlar Kur’an’ın anlaşılmasına mani olmakla kalmaz, aynı zamanda onun manasını da tahrif ederler.
İnsanlar kendilerini Kur’an ehli kabul eder ama Kur’an’a aykırı davranırlar.
Tek çözüm Kur’an’ın meali ile beraber devamlı okunması, yapılan yorumlara kulak verilmesi ve imkânlar ölçüsünde uygulanmasıdır. Tilavetten sonra tilavet etmeyenlere itaat edilmeyecek demektir. Kendi sitemize çekilecek, kendi dünyamızı yaşayacağız ve ekonomideki takas sistemini uygulamak suretiyle ne sömüreceğiz ne de sömürüleceğiz...
İnsan ne yapacağını nasıl hareket edeceğini akılla düşünür ve bulur; buna “içtihat” diyoruz. İçtihatsız hareket edenler hevalarına uyanlardır. Demek ki itaat edeceğimiz yöneticiler kendileri içtihat yapamasalar bile, yapanların içtihatlarını anlayacak seviyede olmaları gerekir.
Olağanüstü hal (OHAL) heva ile hareket etmek demektir. Savaş bitmiş, bir yerde isyan hareketi yok ama hapishaneler suçlu-suçsuz insanlar tarafından dolduruluyor!
***
Kehf Suresi’nin 28’inci ayetini yorumlayarak bu değerlendirmeleri yapıyoruz.
Bu ayet başkanın yetki ve görevlerini açık bir şekilde saymıştır.
Ayeti tekrar tekrar okuyup düşünün, ezberleyin ve her davranışınızda hatırlayınız.
Bu arada aşırılık içinde ve özellikle ifrat ve tefritte olmamaya dikkat ediniz.
Bu vesile ile ayeti bir kere daha hatırlayalım, ezberleyelim ve hayatımıza uygulayalım:
“Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının ziynetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anlamaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme.” (Kur’an, Kehf Suresi, 28; DİB Meali)