Büyük Kudüs Mitingi vesilesiyle hatırlatmalar
Ayasofya ibadete kapalı…
Mekke’ye vizeyle gidebiliyoruz…
Camilerimiz eğitim ve faaliyetlere kapalı…
Büyük Kudüs Mİtİngİ vesilesiyle bunları da hatırlamalı; Mescid-i Aksa ve Kudüs’te yapılan zulümlerle birlikte…
Ama şunu asla unutmayalım, daima hatırlayalım; “zulüm” yani “ZALİM DÜZEN” dünyanın istisnasız her yerinde hükümran ve yeryüzüne “ADİL DÜZEN” gelinceye kadar da hükümran olmaya devam edecektir…
***
Ayasofya ile ilgili yazılacak ve hatırlatılacak o kadar çok şey var ki; ama sadece tek bir kelime yani “kapalı” kelimesi bile her şeyi anlatmaya ve durumu hatırlamamıza yeterli…
Mekke ve Medine deyince, her şeyden önce İslâm’ın beş şartından biri olan “HAC” ibadeti akla gelmekte, “umre” ile birlikte… 1980’lerin neredeyse tamamını yurt dışında geçirmek zorunda kaldım. Başta Arapça eğitimi amacı olmak üzere, ülke olarak S. Arabistan’ı tercih ettim. Kırk yıldır Mekke ve Medine’nin durumunu bizzat görerek, birçok olayları da bizzat yaşayarak izledim. Orada benim gibi yıllarca yaşayanlar ve Hac ile umre amacıyla gidenler de iyi bilir; genel durumu ve özellikle fıkhî açıdan sonuçları hatırlaYIN…
Camilerimiz ve mescitlerimiz yani yine İslâm’ın beş şartından biri olan ve dinin/düzenin direği de olan namazlarımızı, kendi seçtiğimiz imamın önderliğinde kılmakla mükellef olduğumuz “camilerimiz ve mescitlerimiz” ne kadar bizim; hatırlasanıza… “Camilerimiz eğitim ve faaliyetlere kapalı” dedim, yazımın en başında… Siz bu “eğitim” kelimesi içine anaokulundan üniversitelerimize kadar, “ilim ve kültür” başta olmak üzere, hayatın her alanındaki perişanlıklarımızı katarak bir hatırlayın…
Mescid-i Aksa’yı düşünürken; Mescid-i Nebevi’nin nasıl inşa edildiğini, hangi amaçlarla kullanıldığını, Medine Devleti’nin ana merkezi olduğunu hatırlayın…
Selçuklu ve Osmanlı atalarımız da dâhil olmak üzere, İslâmiyet’in ilk dönemlerinden yani Hazreti Peygamber, Dört Halife, Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde, mescit ve camilerin nasıl kullanıldığını ve bugün ne durumda olduğumuzu hatırlayın…
Bu konuda daha fazlasını merak edenlere, bundan önceki “Kudüs, Mescid-i Aksa, mescitler, camiler ve …” başlıklı yazımı okumaları gerektiğini HATIRLATIYORUM…
***
BÜYÜK KUDÜS MİTİNGİ yapıldı ve öncesi ile sonrasında bunları da hatırlamama vesile oldu ki; bu konular bir iki makalede değil, binlerce makale ve yüzlerce kitapta ele alınmalı, bir an önce de TEŞHİS merhalesinden TEDAVİ merhalesine geçilmeli…
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımız yarım yüzyıldan beri devam ediyor… Bu çalışmalara ve son olarak 24 hafta süren İsra Suresi çalışmamıza istinaden de biliyoruz ki; Mescid-i Aksa ve Kudüs sorunu, bu yüzyıl bitmeden, aynen Hazreti Ömer zamanında olduğu üzere, savaş değil “barış ile sona erecektir… KUR’AN tarihin tekerrür edeceğini ve aynen Hazreti Ömer zamanında olduğu gibi Kudüs’ün tekrar fethedileceğini müjdelemektedir…
Bu müjdenin gerçekleşeceği zaman da bellidir: Önce ülkemizde, sonra da İslâm âleminde, hep hatırlattığımız “ADİL DÜZEN” tesis edildiğinde… Ve bütün dünya bu düzenin etkisinde kaldığında… Tek bir damla kan bile akıtılmadan… Aynen Hazreti Ömer döneminde olduğu gibi Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın anahtarları, bu “ADİL DÜNYA DÜZENİNİ” tesis edenlere teslim edilecektir…
Hazreti Ömer zamanından itibaren yarım binyıla yakın, yani Haçlılar tarafında yüz yıl süreyle işgal edilinceye kadar, Kudüs ve Mescid-i Aksa bu adalet sürecini yaşadı… Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi sonrasında ve Osmanlı döneminde de bu adalet sürecini yaşadı… “ADİL DÜZEN” bir ülkede, mesela Türkiye’de tesis edildikten sonra; Hazreti Ömer veya Selahaddin benzeri birine Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın anahtarları teslim edilecektir…