Kral Abdülaziz ile ABD Başkanı Roosevelt arasında gerçekleşen ve mücahid İslam dünyasının teslimi anlamına gelen “beni koru lakin ne istersen veririm anlaşması” birde üzerine Türkiye’nin seküler tercihlerinin doğal sonucu olarak NATO’ya girmesiyle teslimiyetin tam sonucunu doğurdu. Uzakdoğu Müslümanları daha sömürge sisteminden kurtulmadan sözde bağımsızlığa kavuşan Ortadoğu Müslümanları artık teslimiyetini tescillemiş oldu.O günden bu güne İslam adına üretilen hiçbir şey bu coğrafyada İlahi bir müdahale olmadıkça karşılık bulmayacaktır.
Bazı görünenlerin hepsi zahiri yani sanal ve kurgudan öte gitmiyor. Organize devlet sistemi Osmanlı’nın mevcudiyeti dahi, İslam müntesiplerin birbirleri ile değil harici tecavüzcüler ile savaş destanlarıyla doludur.Oysa bu gün gelinen nokta, tarif edilen lakin hiçbir surette mücadele edilemeyen harici düşmanların varlığı dururken birbirlerinin boğazını kesme yarışı olarak gerçekleşiyor.İşte Müslüman Kürtler ile Müslüman Türklerin on yıllardır savaşı, Müslüman Arapların sadece fantezi kabilinden cereyan eden Arap İsrail savaşlarını hariç tutarsak birbirlerini boğazlaması, Acem ile tüm Sünni alemin vuruşması tam karakteristik din savaşlarının temelini oluşturuyor.
Tekamülünü tamamlayan Hıristiyan dünyanın geldiği noktaya ulaşabilmek için bizimde önümüzde tercihimiz görünür oldu.Öyle ya İlahi Kadim Kitabın anlattıklarından anladığımız, ona inandığını söyleyenlerin onunla hayat tanzimi dışında bir tercihi söz konusu ise bizi bekleyen sonuç mutlaka yaşanacaktır
Daha dün tam anlamıyla bir Siyonist proje olarak dünyanın başına getirilen adam ,bize kendi yetiştirmeleri olan sapıklar üzerinden en ağır kelamları ederken, bu gün Suud ailesine koruma vaadi ile milyarlarca dolarlık birbirimizi boğazlayacak silahı satıverdi.Tarih böyle bir vakayı yazmamıştır.Üstelik tüm Müslüman ülkeleri toplayıp (bizde dahil) hakaretler içerisinde kendisini onaylattı.
Tam anlamıyla süren bu kuşatmadan kurtulabilmek ve bizi bekleyen din iç savaşlarını yaşamamak için yapmamız gerekenler başlığı altında önermelerimiz tamamen gerçekçi ve yaşanabilir olmalıdır.
Öncelikle klasik diyalektik mutlaka tüm nesillere anlatılmalı.Sorgulama teknikleri Mekki yöntemler yada İbrahimi yöntemler kullanılarak sonuca varma sistemi, bireylere kavratılmalı.Mevcut devlet sisteminden şimdilik vaz geçmeden sistemi çalıştırarak global hayatın kurallarıyla çatışmadan yaşama yöntemlerini belirlemeli.Bedeli ne olursa olsun klasik kapitalizmin öğretileri dışına çıkılarak maliyet unsuru göz ardı edilip üretime yönelmelidir.Bu basit toplu iğne üretiminden, karmaşık yazılım projelerine kadar açık uçlu olmalı.Uluslar arası ticaret tercihleri,üretilebilecek olanların dışında olan mal ve hizmetleri kapsamalı.Ücretlendirme, yediğinden yedirip,giydiğinden giydirip teri kurumadan ödeme metoduyla yapılmalı.Doğal ortam yaratılış gayeleri dışında asla kullanılmamalı ve varlığı teşvik edilmelidir.Tüketimde diyalektik prensipleri gereği zorunluluk eğitimi mutlaka verilmelidir.Bilgi,bilim ve eğitimde gelişmiş beldelere mutlaka sayı limiti olmadan öğrenci gönderilmeli ve bunlar tercihlerinde özgür bırakılmalıdır.Tercihleri ne olursa olsun bu modeli kabul eden her birey çok önemsenmeli ve taktir edilmeli.Mutlak surette mahallinde çatışmasızlık tercih edilmeli ve harici çatışma ortamlarından uzak durulmalıdır.Oluşan cazibe merkezlerine göç kabul edilmeli ve birlikte yaşama uzlaşması sağlanmalıdır.
Yerelde bu ve benzeri çözümleri gerçekleştirebilirsek ki mümkündür,mutlaka hariçten bizi tercih edenler olacak ve oluşan Mekki model 1400 yıl önce kısa bir süre yaşanan dönemin tüm kapsayıcılığı ile bizi yakalaması mukadder çatışmadan uzak tutacaktır.