Türkiye geneli değerlendirme yapmak için henüz erken, bu nedenle yerel bir değerlendirme bizim konumuz olacak.
Sebep ve sonuçları itibarı ile ortada olan referandum süreci bizim farklı bakış açımızla biraz daha anlaşılır olarak yazılması gerektiğine ihtiyaç duyuyorum.
Bir çok okurumuz bazen meramımızı anlamakta zorlanıyorlar ki bu onların kusuru değil bizim anlatamamamızdan kaynaklanıyor.
Daha sarih olması adına bu gün ilk olarak İzmir sonuçlarını değerlendireceğim.
CHP’nin miting yapmamasına rağmen çok görkemli bir mitingi başaran Ak Parti , arzu ettiği noktaya gelemedi.
Tüm ittifaklara rağmen biz bu sonucu gördük ve yazdık.
Aslında perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Bir önceki referandum mitingi değerlendirmemizde takınılan tavrın bu sonucu vereceğini öngörmüştük.
Belki de birçokları bizim yazımıza istinaden İzmir Ak Parti yönetimine ve Milletvekillerine yüklenecekler.
Lakin bu hamle kendi dinamikleri açısından son derece yanlış olur.
Çünkü Genel Başkan ve Başbakan Binali Yıldırım günlerce İzmir’den ayrılmadı.
İşte parti mensupları buradan sonrasını ne kadar eleştirebilecekler?
Oysa Hayır cephesi beklide Evet cephesine rağmen çok fazla sahada asılmadı bile.
Tabi burada MHP’nin varlık göstermemesi de etkili olmuş olabilir.
Aslında Bingöl’de , Bitlis’te Evet veren Kürt seçmen ile burada yaşayan Kürt seçmenin dünya görüşü algısı farklı değil.
İç Anadolu ve Karadeniz bölgesinde Evet diyen seçmen ile buradaki hemşerileri de farklı hayat algısına sahip değiller.
Yada siyasi mensubiyetler adına Hayır diyenler harici Evet diyenler de çok farklı tercihleri olan insanlar değil.
Benim dikkat çekmek istediğim bu kadar yoğun bindirmeye rağmen daha önceki aldığı sonuçların altında kalan Ak Parti olaya başka cephelerden bakmak zorunda.
Bunun tam tersi Hayır cephesi de hiç bir şey yapmadan aldığı bu sonuçtan çok mutlu olmasın.
Bu referandumun rövanşı 2019 da olacak ve üstelik de herkes kendi adayı üzerinden kıran kırana bir mücadele götürecek.
Biz galibiyeti değil yenilgiyi tartışmak üzere bu yazıyı kaleme almak istedik.
Ak Parti adına kocaman bir il yönetimi , otuz ilçe yönetimi ve genel siyasetin katkılarına rağmen İstanbul, Ankara gibi bir sonucun neden alınamadığını görmek istedik.
Denilebilir ki oralarda da eksilme var.
İyi de bu iki tarafı olan çok tarafı olmayan bir tercih.
Bu sonuçlar o metropoller adına çok da beklenmeyen sonuçlar değil.
Esas konumuz olan İzmir neden bu sonuca muhatap oldu?
Bu güne kadar kimse kusura bakmasın , referandum mitingi dahil temas edebildiğim siyasiler içerisinde Ak Parti adına arzu edilen sonucu gerçekleştirmek niyetini Diyarbakır Milletvekili Galip Ensari dışında doğru dürüst izah edeni göremedim.
O da sadece küçük bir kanaat önderleri topluluğuna seslenebildi.
Bizi bu konuda farklı düşünmeye iten nedenlerden bir tanesi , bu zamana kadar Ak Partinin İzmir özelinde bir seçim kazanma çabasının olmamasıydı.
Fakat netice itibarı ile Genel Başkan ve Başbakan düzeyinde yaşanan bir propaganda süreci başarısız oluyorsa, ilk genel seçim gününden ismi gündemden yok olan vekil ve siyasetçiler dışında başta il yönetimi ve teşkilattan gelen vekillerce sonuç iyi analiz edilmeli.
Yada bazılarının iddiası gereği İzmir’den ne koparsak kardır mantığı varsa bize artık laf düşmez.
Diğer taraftan MHP’nin tamamen silindiği İzmir farklı bir siyaset dünyasına yelken açtı.
CHP ise bu seçmeni hala çantada keklik görerek burada yaşayan bizlere , bir türlü geliştiremediği belediyecilik anlayışı ile ıstırap çektirmeye devam edecek gibi.
Netice itibarıyla bu referandum tercihi İzmir seçmeninin çoğunlukla vatanperver diğer arta kalanların ise vatan haini olduğunu göstermez.
İş seçmenin dünyaya hangi pencereden baktığı ile alakalıdır.
Bu ise kısa zamanın bir sonucu değildir.
Bunun analizi başka bir yazının konusu.
Gerçi bir çok analizimizde bu meseleyi anlattık ama tekrara ihtiyaç olmayacak gibi artık.
Referandumun genel sonuçlarını birkaç gün sonra değerlendireceğim, lakin bu yazımda asıl mesele bir halkla ilişkiler dersi konusu olacak kadar enteresan olan sürecin analiziydi.