‘Rabbukum a’lemu bikum…’ ayeti ve yönetim
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızın 905’inci haftasına ve İsra Suresi çalışmamızın 11’inci haftasına, 49-54’üncü ayetlerdeki bu haftaki çalışmamızla ulaştık, elhamdülillah…
Böyle demiştik; 5 (beş) yazılık bu yazı serimizin ilk yazısında…
Bir genel hatırlatma daha yapmıştık; şöyle: ‘ADİL DÜZEN Dergisi olarak 905 haftadan beri hazırlamakta olduğumuz çalışmamızın 10-15 sayfası KUR’AN tefsiri, diğer sayfaları günümüzdeki gelişmelerin genel değerlendirme ve yorumlarını içermektedir ki; farklı bakış açıları arayanlara tavsiye olunur…’
Bugün “Rabbukum a’lemu bikum… / Rabbiniz sizi iyi bilmektedir…” ile başlayan İsra Suresi 54’üncü ayete geldik ve bu ayet ile bu beş yazılık serimizi noktalayalım.
Önce ayet meali (Diyanet meali): “Rabbiniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size merhamet eder veya dilerse size azabeder. Biz seni onlara vekil olarak göndermedik.”
Bizim meal: “Rabbiniz sizi en iyi ilmetmektedir, meşieti olursa size rahmet eder veya meşieti olursa size azab eder ve biz seni onlar üzerine vekil olarak irsal etmedik.”
Bu ayetteki anahtar ifade “seni onlar üzerine vekil olarak irsal etmedik” ifadesidir.
İki türlü yönetim şekli vardır.
“Merkezİ yönetİm” şeklinde “başkan” vardır. Onun da görevlileri vardır. Buna “kişi yönetimi” diyoruz. Başkan emreder, görevliler de başkanın dediğini yaparlar. Astlar üstlere karşı sorumludurlar. Üst emretti mi, yasalara ve kurallara değil, üste itaat edilir.
Biz buna “askeri yönetim” diyoruz.
Birde “halk yönetİmİ” vardır. Kurallar halk tarafından oluşturulmuş olmasa bile halk kurallara uymak zorundadır. Görevliler de kurallara uymak zorundadırlar. Sorumluluk amire karşı değil hukuka karşı, yargıya karşıdır. Üst astı cezalandıramaz. Ast da üstün emrine uydum diye sorumluluktan kurtulamaz.
Hazreti Musa’ya kadar kişi yönetimi vardı. Tevrat geldikten sonra artık kişi yönetimi kalkmış, şeriat yönetimi yani hukuk yönetimi gelmiştir. Hazreti Musa’ya soruyorlar; ‘Zina yapsan seni de mi recmedeceğiz’ diyorlar. ‘Evet, ben zina yaparsam, beni de recmedeceksiniz’ diyor. Tevrat’ın hükümlerini halk koymadı ama “hukuk düzeninde yönetim dönemi” başladı.
Kur’an’ın yaptığı inkılap ile Kur’an’dan sonra kuralları da halk koydu; İçtİhat, sözleşme, ortak vekİl ve hakemlİk sİstemlerİ ile halk kendi şeriatını yani kendi yönetimini (YERİNDEN YÖNETİMİ) oluşturdu...
Burada “Rab” kelimesi değil, “Rabbiniz” kelimesi getirilmiştir. Çünkü burada her ferdi ayrı ayrı muhatap aldığı gibi tüm insanları da içermektedir...
Yasalar koymak ve yargılamak topluluğa aittir, yöneticiler onları cezalandırmaz. Topluluğun içinde serbest sorumlular vardır. Onlar ayrı ayrı soruşturma yapar. Sonra davalı olmayanlardan bir şahidin şehadeti, davalı borç-alacak davalarında iki soruşturmacı, ceza davalarının soruşturmasında dört soruşturmacının şehadeti ile sabit olanlardır. Ayetteki “Rab” kelimesi bu duruşmanın görevliler tarafından yapılması gerektiğini ifade etmek içindir.
Kur’an’ı tam anlayabilmemiz için “Adİl Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası”nı da bilmemiz gerekmektedir. Demek Matematik bilinecek, Kur’an Arapçası bilinecek ve üçüncü olarak her topluluk kendi anayasasını bilecektir...
(Son olarak sayfa 14 ve sayfa 15’den bölümler aktarmış oldum.)
İlgilisine, ilgilenenlere, merak edenlere ve özellikle birilerine bir kere daha hatırlatalım: ‘ADİL DÜZEN Dergisi olarak 905 haftadan beri hazırlamakta olduğumuz çalışmamızın 10-15 sayfası KUR’AN tefsiri, diğer sayfaları günümüzdeki gelişmelerin genel değerlendirme ve yorumlarını içermektedir ki; farklı bakış açıları arayanlara tavsiye olunur…’
‘Farklı bakış açıları’ derken; elbette yarım yüzyıllık KUR’AN VE İLİM merkezli çalışmalarımızı ve çalışmalara istinaden ortaya çıkan genel olarak “ADİL DÜZEN” ve özel olarak da bugünlerde gündemde olması gereken “ADİL DÜZEN’E GÖRE İNSANLIK ANAYASASI” ana metni ile ilgili birkaç kitabımızı kastediyorum… Ve’s-SELÂM…