Başkanlık sistemi ve Kur’an, sem’, basar, fuad
Cumhur Başkanlık sistemi referandum çalışmaları başladı, Cumhurbaşkanı Erdoğan Kahramanmaraş’tan başlangıcı gerçekleştirdi... Biz de “KUR’AN VE İLİM” yani “ADİL DÜZEN” çalışmalarımızın 902’nci haftasına da ulaştık, elhamdülillah… Ve bu haftaya İsra Suresi’nin beş ayeti (34-38) üzerinde çalışıyorduk ki; 36’ıncı ayet bu konuya tevafuk etti…
Bu haftaki diğer iki çalışmamız da bu konuda ve sadece başlıkları şöyle; birinci konu “KUR’AN VE BAŞKANLIK”, ikinci konu “NEDEN ‘HAYIR’?” Sitemizden ulaşabilirsiniz.
Önce ayetin meali: “Ve ilminin olmadığına kafa/baş/başkan olma; doğrusu sem’, basar ve fuad, bunların hepsi ondan (başkanlıktan) sorumlu olur.” (İsra, 36)
“Ayette “kafa/baş” kelimesi geçmektedir, Türkçede olduğu gibi başın üst tarafıdır. Kur’an Arapçasında başkan “reis” olarak adlandırılmaz, “imam” olarak adlandırılır, “seyyid” olarak adlandırılır, “hadi” olarak adlandırılır; bir de “kafa” olarak adlandırılır. “Kafa” kökü Kur’an’da beş yerde geçer; sadece burada sülasi olarak bir defa geçmektedir.
“Kafa/baş olmak” önder olma anlamındadır. Burada emanetin ehline verilmesi ilkesi yer aldığı gibi, bilmediğin konuda halkı çağırma demektir, öne düşme imam olma demektir.
Başkan olmak görev değildir, cemaat olmak görevdir. Herkes kendisinden başkasını imam yapacaktır. Bunun için biz “sıralama usulünü” kabul ediyoruz. Herkes kendisinin dışında herkesle cemaat olmakla mükelleftir. Sadece tercih hakkı vardır. Kendisine son sıra numarası verilir. Bu son sıra numarasını bu ayete göre verir. / Başkan olmak için ilim ve cisim sahibi olmak gerekir. İlmi seviye imtihanlarla belirlenir. Üniversitelerin görevi, harp okullarının ve akademilerin görevi bunu sağlamaktır. Başkan olmak için önce buralardan diplomalı olmak gerekir, terfi edip orgeneralliğe yükselmek gerekir. Sonra da cisim sahibi yani güçlü olmak gerekir. Bunun için de halkın ona biat etmesi ve onun emri ile savaşması gerekir. Halkın bir kısmının değil, bütünün ona biat etmesi gerekir. Başkanın bölgelere atadıkları ordu komutanlarına biatı, biz başkana biat kabul ediyoruz. / Herkes kendisi için âlim olduğuna kendisi karar verir ama kamu görevi yüklenebilmek veya bir işin emanetini alabilmek için imtihan müesseseleri kurulacak ve o müesseseler ilmî seviye ile ilgili diploma vereceklerdir.
İlim sahibi olmaktan sorumlu olanlar semi’dir, basirdir, bir de fuaddır.
Birisi gelir size haber verir, “Cumhurbaşkanı bugün Çağlayan’da konuşacak” der. Bu sesi duyduğunuz zaman bir şey anlarsınız, biraz sonra söylediği sözü hatırlamazsınız ama manası aklınızda kalır. İşte, “sem’” o sözün manasını anlamak demektir. Bilmek demek, o işin yapılması için gerekli bilgileri bilmek demektir. Yani ‘ben bunu anlayamadım’ demek mazeret değildir. Söylenen cümlelerin manalarını içtihadi delaletle anlıyorsan o göreve talip olursun. “Basar” için de bu böyledir Manzaraya bakarsınız, bir şeyler görürsünüz ve gözlerinizi ayırdığınızda onun görüntüsü kaybolur ama o aklınızda kalır. Bir arkadaş geldi, bir şey söyledi ve gitti. Söylediği zamanki duruşunu ve hareketlerini unuttunuz, hatırlamıyorsunuz ama kendisi olduğunda şüpheniz yok. İşte bu da basardır. Resmini çekseniz bile bir mana taşımaz. Çünkü o resmin ne zaman çekildiğini bilmezsiniz. Ama beynimiz onu olaylar içinde yerleştirir. O basardır. “Fuad” beynin somunu demektir. Burası bir bilgisayardır. Ayrıca omurilikte de sinir merkezleri vardır. Beyin insanın ruhu ile ilişki kuran bir bilgisayardır...
Topluluğun önderi olmak için o konuda bilgi sahibi olmak gerekir. Dayanışma ortaklıkları bu bilgileri tesbit eder ve diploma verir. Kişi hata yaparsa dayanışması tazmin eder.
Bir çay bardağına su koyarsınız, çay koyarsınız, şeker atarsınız, limon sıkarsınız. Burada bunların molekülleri vardır. Her molekül ayrı ayrı hareket ettiği halde ortak hacmi, ortak basıncı, ortak sıcaklığı, ortak tadı, ortak rengi vardır. Hatta limon kokusu burnunuza gelebilir. Sıvı özelliğini gösterir. Bu çaya konan maddelerin miktar ve özelliklerine göre bir sıvı oluşmaktadır. Ne var ki bu özellik artık oraya maddeleri koyana ait değildir. Oradaki moleküllerin serbest hareketleri çayı oluşturmaktadır. / Topluluğun bundan farkı, bardağa yani topluluğa gelen maddelerin yani insanların kendi arzuları ile geldikleri ve istedikleri zaman da gidebildikleridir...” (Haftalık çalışmamızın 7-8-9’uncu sayfalardan aktardım; devamı var…)