Yeniden yapılanma, ‘ortaklık dönemi’ ve ‘idam’
Önceki yazıda “Evet.. Her şey yeniden yapılanmalı.. Ama nasıl?..” dedik ya; bugün de, bazı alanlardaki yeniden yapılanmanın nasıl olması gerektiğinin bazı detayları üzerinde durmaya devam edelim… Bunu da, bu ay sonuna kadar hep hatırlatacağım üzere; “KUR’AN VE İLİM” merkezli çalışmalarımızın temelleri üzerinde yükselterek Erbakan’ca yapalım…
Aktaracağım bölümlerde yeniden yapılanmada yararlanılacak bölümler olacak…
Çalışmak bizden, başarı Allah’tan…
“İnsanlar “toplayıcılık dönemi”ni yaşarken nüfus çoğaldı ve soğuklar başladı, insanlar “avcılık dönemi”ne geçtiler, nüfus kontrolünü yapmadılar. Nüfus çoğaldı, hayvanlar bitti, otlar çoğaldı, “çobanlık dönemi”ne geçtiler, doğum kontrolünü yapmadılar. Çobanlıktan “tarım dönemi”ne, “pazar mübadelesi”ne, “tüccar mübadelesi”ne, “işçilik dönemi”ne geçtiler, nüfus kat kat arttı. Bugün de “ortaklık dönemİ”ne geçilmektedir…
İnsan diğer canlılardan farklı olarak topluluk içinde özgür yaşayacak şekilde yaratılmıştır. Diğer bir deyişle insanlık özgür üyelerden oluşan topluluktur. İnsan bu özgürlüğünde günün yarısını evinde ailesi ile geçirmekte, diğer yarısını da topluluk içinde bir topluluk üyesi olarak geçirmek şeklinde gerçekleştirir. Topluluk içinde kendi koyduğu kurallara uyar. Kural koymada özgürdür ama koyduktan sonra değiştirmeden veya değiştirinceye kadar o kurallara uymakla yükümlüdür. İnsan sözleşmeleri yapmakta serbesttir ama yaptıktan sonra onlara uymakla mükelleftir. İnsanlar küçük toplulukları kendileri oluştururlar ama topluluğa katıldıktan sonra o topluluğun yönetimine uymak zorundadırlar. Hakemlerini taraflar seçerler ama seçtikten sonra onların kararına uyarlar...” (s.11’den bir bölüm)
“Ve Allah’ın haram ettiği nefsi hak dışında katletmeyiniz...” (İsra Suresi 33. ayet)
“Nefis” kişi demektir yani borçlu ve alacaklı olan kimse demektir. Yeryüzünde sadece insan borçlu ve alacaklı olmaktadır. Topluluklar da borçlu ve alacaklı olmaktadır. Ancak toplulukları başkanlar temsil etmektedir. Kişilik cenin ile başlar, mirasın taksimi ile biter.
“Nefsi katletmek” demek, doğumdan ölüme kadar olan nefsi katletmek demektir. Kısas vardır. Ceninde kısas yoktur. Buradaki “Elletî Harramallahu / Allah’ın haram ettiği” bütün nefsi içermektedir. Yani nefsin katledilmesini Allah haram etmiştir.
Nefis yalnız katledilen bir nefsin karşılığı veya arzda fesat karşılığı katledilir. Yani kısas ve savaşta katl caizdir, bunların dışındakiler haram edilmiştir.
İdam cezası Kur’an’da yalnız bir yerde, o da kısasta vardır, bir de eşkıya dağda öldürülür. / Savaşta çatışırken karşı cephedeki insanlar öldürülür.
Elli bin kişinin ölümüne sebep olanları, katil olanları mevcut yasalara dayanarak idam edemeyeceksin! Halk savunma silahından mahrum edilecek! Katiller idamdan korunmuş, bu sayede Sermaye’ye tetikçileri kolayca bulma imkânı sağlanmıştır!
Ayetin devamından şu sonuçlar çıkar: Velisine “sultan” tanınmıştır. “Sultan” yetki demektir; kısas yapma veya diyet alma hususunda karar alma yetkisidir. Bu mirasçı olmayan en büyük yakını demektir. Büyük kardeşleri kararı verecektir. Başka ayette “ehi” (kardeşi) denmektedir. Affedebilir, katline karar verebilir. “Katilde israf” denmektedir. Hataen veya kasti aşarak yapılan katillerde kısas yapılmaz. Bir maktule karşı çok kişi katlolunmaz. Müşterek ifa edilen cinayette kısas yalnız birine uygulanır, diğerleri ayrı ayrı diyetleri öderler. Beş kişi müştereken adamı öldürmüşlerse biri katlolunur. Diğerlerinin her biri ayrı ayrı tam diyeti öderler. Kısası icbar edecek olan velidir. Maktulün kardeşi katili öldürecektir. Ona dayanışma ortaklığı yardım edecek, ona silahlı güç yardım edecektir...” (s.14’den)
KUR’AN VE İLİM 901’inci Hafta Semineri yani geçen haftaki çalışmamızdaki bu bölümleri, 15 Temmuz sonrasında daha da alevlenen yeni “ANAYASA” başta olmak üzere, “İDAM” ve benzeri bazı konulara katkıda bulunabilmek amacıyla aktardım.
Aktarmasına aktardım, neredeyse yarım asırdan beri de aktarmaya devam ediyoruz ama; Kur’an’ın tanımlamasıyla, “kör-sağır-dilsiz” olanlara bir türlü ulaşamıyoruz…
Acaba neden?!.