KUR’AN VE İLİM çalışmamız devam ediyor…
KUR’AN VE İLİM çalışmalarımız devam ediyor… Cumartesi akşamı 894. Hafta Seminerimizi yaptık ve 26. Haftadan beri üzerinde çalıştığımız NAHL SURESİ tefsirimizi, her hafta asgari olarak 10 sayfa yazarak tamama erdirdik, elhamdülillah… Bu hafta İSRA SURESİ üzerinde çalışmaya başladık… (Meraklısına Not: Seminer yani tefsir notlarımıza www.akevler.org sitemizin “Seminerler” penceresinden ulaşabilirsiniz.)
Nahl Suresi son hafta yani 26. Hafta çalışmamızın ilk kısmından bir bölüm şöyle:
“Bir insana önden bakarsanız başka türlü, arkadan bakarsanız başka türlü, sağdan-soldan-alttan-üstten bakarsanız başka türlü görürsünüz.
Kur’an her uygarlığı ayrı yanı ile görür. Üçüncü binyıl uygarlığını yaşayanlar onu, ikinci bin yıl uygarlığında yaşayanlardan farklı görür.
Biz, bizim cephemizden bakıyoruz.
Günümüzün en önemli problemi çalışma saatleridir.
Bu konuda “İşçİlİk dönemİ” kendisini en çok hissettirmiştir.
Bundan önceki dönemlerde ilkel üretim vardı. Herkes kendisi üretip kendisi tüketiyordu. Çalışma saatlerinin belirlenmesine gerek yoktu.
Bundan sonra da “ortaklık dönemİ” gelecek (III. Binyıl ‘Ortaklık Dönemi) olacak), kişiler kendi iradeleri ile iş yapacak, yine çalışma saatleri fazla önemli olmayacaktır.
Bugün ise en çok bu alanda yani “çalışma saatleri” meselesinde sorun vardır.
Bugün “günlük çalışma saatleri” belirlenmiştir. Ayrıca “haftalık tatil günleri” belirlenmiştir. Belli saatlerde dükkânların açık olması yasaklanmıştır. Bu kurallara büyük işyerleri uymaktadırlar. Çünkü onlar tekeldirler. Rakipleri yoktur. İşçilere istedikleri ücreti verebilirler, piyasaya da malları istedikleri fiyatla satabilirler. Çıkarılan kanunlarla küçük firmalar ezilmekte, büyük firmalara yol açılmaktadır.
Kanunlar görünürde işçileri korumak içindir. Oysa bu kanunlar işçileri değil büyük firmaları küçük firmalardan korumaktadır. Yani halk küçük firmaların işçisi olacağına büyük firmaların işçisi olması için tedbirler getirilmiştir. Gaye işçileri korumak değil, küçük ve orta girişimcileri iflas ettirip onları ve çalışanları büyük firmaların işçisi hâline getirmektir.
Grev ve lokavt işçilerin çıkarına değil, üretilen ürünleri eritmek ve böylece piyasada büyük üreticilerin elinde malları bırakmamak için konmuştur. Bu grev ve/ya lokavt sürecinde işçiler de daha önce biriktirdiklerini eritirler ve tekrar eski dengeye gelinir. Bir taraftan satılmamış mallar satılır, diğer taraftan işçilerin biriktirdikleri eritilmiş olur.
Sİgorta mecburiyeti de işçilerin lehine getirilmemiştir. İşçilerin karın tokluğuna çalışıp birikim yapmamaları için getirilmiş bir tuzaktır. Böylece evlenip çocuk yapma yerine, çalışıp sigortalı olarak geleceğini güvenceye alma sistemi getirilmiştir. Kadınların da çalışmasını sağlamak için “kadın hakları(!)” diye bir şey icat edilmiş, çocuklar anne-babaya, eşler birbirlerine hasım hâline getirilmiştir. Böylece aile içinde bağımlı olmaktan kurtulan insanlar Sermaye’nin kölesi olmaya mahkûm edilmiştir.
İşte bütün bunlar “şerİat düzenİne” muhalefettir.
Sosyalİzm, kapİtalİzm ve karma işçilik sisteminde hep bir olmuşlar, insanlara ve aileye savaş açmışlardır. Onlara hükmetmek ve onları köle gibi çalıştırmak ortak hedefleridir. Kapİtalİstler bunu açlıkla, sosyalİstler kamçı ile bu işleri gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Kapitalistlerde bu büyük şirketler tarafından organize edilir ve sonunda Sömürü Sermayesi’nin emrinde olurlar. Sosyalistler de siyasiler arasında organize olurlar ve onlar da Sermaye’ye hizmet ederler. Tek başlarına halka hâkim olamadıkları yerlerde de “karma ekonomİ” adı altında işbirliği yaparak birlikte halkı köleleştiirler. Aralarındaki ihtilaf metotlardadır. Yani halkı nasıl ve hangi metotla sömürelim; ihtilaf oradadır. Gaye halkı karın tokluğuna çalıştırmaktır...” (Devamı ve tamamı seminer sitemizde...)