‘Devletin A’dan Z’ye kadar her şeyi değişmeli’* - 3
Kaldığımız yerden devam ediyoruz… Böylece bu iki ayette (Nahl Suresi 75-76. ayetlerde) bugünkü ekonomi ve yönetim düzenleri anlatılmakta, KUR’AN DÜZENİNİN yönetim şekillerine işaret edilerek ÜÇÜNCÜ BİNYIL ADİL DÜZEN UYGARLIĞININ adeta cennete yaklaşan düzeninden bahsetmektedir. Kur’an bütün bunlara “Allah’ın Nuru” demekte ve bunun tamamlanacağını bildirmektedir.
ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI “SEMT KOOPERATİFLERİNİ” KURACAK ve önce bu cennet benzeri yönetimi semtlerine getirecekler, sonra semtlerden oluşan bucaklarını kuracaklardır. Ondan sonra mevcut partileri bu düzene geçmeye davet edecek ve/ya zorlayacaklardır. Seçmene yani halka boyun eğecek olan siyasiler zamanla “ADİL DÜZEN”i getireceklerdir. Adil Düzen çalışanları kendileri iktidar olmaya çalışmayacaklar, “ADİL DÜZEN”in gelmesine vesile olacaklardır...
76. ayette şöyle bir ifade var: “Ve Allah bir meseli darb etti…”
Allah burada bugünkü bürokrasi görevlisi ile İslâmiyet’teki kamu görevlisini karşılaştırmakta ve “mesel” olarak vermektedir.
Biri yani -bugünkü zalim düzen bürokratı- yöneticilerin işçisi yani kölesidir, onların halk üzerindeki jandarmalığını yapmaktadır, halka “zalim düzen yöneticileri” adına hükmetmektedir ve sadece amirlerine karşı sorumludur.
İSLÂM DÜZENİNDEKİ KAMU GÖREVLİSİ ise kamunun halifesi olarak hakemlerden oluşan yargı kararlarını infaz etmektedir ve sadece hakemlerden oluşan yargıya karşı sorumludur.
Ayette “Racüleyni / iki raculü / iki adamı / ” denmektedir.
Merkezi sistemin bürokratı ile halk yönetiminin ehliyetli kamu görevlisi iki kişi…
Biri yönetici amirlerin işçisi yani kölesidir.
Diğeri ise kamunun yetkilisidir. Kendisine verilen görevi yapacak yetkileri amir değil yasalar verir, yetkili olduğu kadar sorumludur; amirlere karşı değil hakemlere karşı sorumludur. Kendi içtihadı yargı kararlarının infazını sağlar.
İki adamdan biri hürdür ve güçlüdür, diğeri işçi-köledir ve güçsüzdür.
Dikkat edilirse her iki ayette de “lâ yakdıru şey’en” ifadesi geçmektedir yani bir şeye kadir olamamaktadır. Çünkü işçi de memur de köledir, amiri ne emrederse onu yapar. Yukarıda işçi için “abd” dediği halde, burada ikisini de “racül” olarak zikretmektedir. İş yaparken yetkisizdir ama halkı ezerken tam yetkiye sahiptir, “zalim düzen”deki bürokratın işi vatandaşa zorluk çıkarmaktır.
“Ehaduhum ebkemün / biri ebkemdir” Racüllerden biri dilsizdir, resmen beyanat vermez. O sadece emirleri yerine getirir, itiraz etme yetkisi yoktur, halka beyan etme gücü de yoktur. O amiriyle müzakere edemez, halk da onunla müzakere edemez.
“Zalim düzen”de devlet dairesindeki kapıcı bile, kendisiyle tartışırsan ‘devlete karşı geliyorsun’ der. Bu zalim merkezi düzende bir odacı bile kendisini devlet zannetmekte, halkı köleleri sanmaktadır. O ses çıkaramaz ama halk da ona karşı ses çıkaramaz. Bir bakana bile bir beyanat verme yetkisi verilmez.
Oysa “ADİL DÜZEN”de kamu görevlisi kamu adına kendisi karar alır ve aldığı kararı da kendisi beyan eder ve kendisi savunur.
“Bir şeye kadir değildir” “ZALİM DÜZEN”DE görevli görevini yaparken sadece amirinin ona verdiği görevi onun istediği gibi yerine getirir. O sadece bir robottur. Kendi iradesi veya takdiri yoktur. Amirinin ne istediğini bilmiyorsa sorar ve bekler, cevap gelirse uygular; aksi halde yıllar geçer ve uygulama yapılmaz. Zalim Düzende görev var yetki yok!
İSLÂM DÜZENİNDE görevli görevini zamanında yapmalıdır. Hata yaparsa sorumlu değildir ama görevini yapmamış olmasından veya geciktirmekten sorumludur.
(Devamı var)
* Başbakan Şükrü Saraçoğlu bu sözü 75 (yetmiş beş) sene önce söylemiştir.