KUR’AN VE İLİM 883. hafta seminerinden - 2
Aile müessesesi birlikte yaşama ortaklığıdır. İnsan topluluk içinde özgür olarak yaşar. Günün yarısını topluluk içinde geçirir, yarısını da evlerde aile ile birlikte geçirir. İşletmelerde üretim yapılır. Emek mala dönüşür. Evlerde tüketim yapılır, mal emeğe dönüşür.
Allah erkeği dışarıda çalışıp yaşayacak şekilde yaratmış, kadını evdeki işleri yapacak şekilde yaratmıştır. Çocuğu yalnız kadın doğurmakta, sıra ile doğurmamaktadırlar. Çocuğu yalnız kadın emzirmektedir. Erkeklerin süt verme özellikleri yoktur. Evde yemek pişirmek ve temizlik yapmak da kadınlara verilmiştir.
Yazıhanemizde ders yapıyoruz. Kadın ve erkekler olarak eşitlik içinde çalışıyoruz. Ama bulaşıkları kadınlar yıkıyor. Erkekler bulaşıkları yıkadıklarında kadınlar beğenmiyorlar.
Demek ki aile çocuk yetiştirme ortaklığıdır. Aynı zamanda birlikte yaşamada işbölümü yapmadır.
Sermaye kadınları da çalıştırmak için aile müessesesini perişan etmiştir. Buna inanan kadınlar da modaya uyarak ya evlenmiyorlar, ya da evlendikten sonra çocuk yapmayıp erkeklerin işlerini yapmaya özeniyorlar!
Bir ağacın kökleri var, topraktadır. Gövdesi yere yakındır. Dalları biraz daha yukarıdadır. Yaprakları dalların üst tarafındadır. En üstte çiçekler vardır. Çiçeklerde tohumlar yetişir ve o tohumlar yeni ağaçlar olurlar. Yapraklar da dâhil tüm ağaç çiçeklere hizmet verir, onların hizmetçisidirler. Erkekler yapraklardır, dikenlerdir. Aile çiçeklerin bulunduğu yerdir.
Bütün bunlar Allah’ın nimetleridir.
Kadınlar bu nimetleri bilip yuvalarına dönmeli, evlenmeli, çocuk yapmalıdırlar.
Erkekler de kadınlara kayyum olsunlar, onların işlerini yapsınlar diye yaratılmışlardır. Bunu yani görevlerini bilmeleri gerekmektedir. Onlar da görevlerini yapmalı, evlenmeli, üretim yapmalı, savunma yapmalı ve ailenin ihtiyaçlarını temin etmelidirler.
Bunları yapmayan erkekler ve kadınlar kendilerini “batıl düzen” içinde güya emniyete alıyorlar. Çalışayım, sigortalı olayım diye uğraşmaktadır erkek ve kadın. Oysa asıl sigorta aile müessesesidir. Çocuklar erginler tarafından yetiştirilirler. Çocuklar erginlere borçlanırlar ve kendileri ergin hâle gelince evlenip çocuk yaparlar. Sonra anne babalarına bakarlar. Yaşlandıkları zaman da kendi çocukları onlara bakarlar. İslâm düzeninde sigorta aile müessesesi, akrabalık müessesesi ve zekâttaki haklar ile sağlanmıştır. İnsanlar bunları bırakmışlar, sigorta ile kendilerini güvene alıyorlar; Allah’ın nimetine küfran içindedirler...
***
Erkekler işletmelere gider, çalışır, alın terinin kazandıkları ile eve gelirler. Tayyibat rızık olur. İslâm işletmelerinde habis olanlar mal sayılmadığı için İslâm düzeninde piyasada zararlı mallar yani haramlar bulunmaz. Böylece aile müessesesi aynı zamanda temizi pisten ayıran bir müessesedir. İslâm düzeninde kişi bakkala gittiği zaman temizleri seçer alır. Bu da pazarda müşterilere seçme hakkı tanınacaktır demektir.
Biz bunu şöyle sağlıyoruz. İlk alanlar seçerek alırlar ama pahalı alırlar. Sonra fiyatlar düşmeye başlar. Böylece temiz mallar pahalı satılmış olur. Biz piyasaya müdahale etmeyiz.
Uygulamamızın ayetlere ne derece uyduğunu görüyorsunuz.
Buradaki “verazekaküm müne’t-tayyibati”den, pazarda satın alınan malın seçilebileceğini istidlal ediyoruz. Başka türlü burada uygun mana bulamayız.
***
Evet, bugünkü primli sigorta müessesesi Kur’an’a göre batıldır. O sigorta ile kendilerini güven altına alanlar butlan ile almış olurlar. İslâm düzeninde o sigortanın yerini aile müessesesi tutmaktadır. Ayrıca dayanışma ortaklıları aileyi yaşatmaktadırlar.
Aile müessesesinin gereğini yapmamak küfranı nimettir.
***
Bu haftaki -883. hafta- KUR’AN VE İLİM çalışmamızın 16-18. shl.’den aktardım.