Dersim, Suriye, İran ve Türkiye
Reşat Nuri EROL
Tav’an veya kerhen, yani ister istemez bir taraftan tarih yeniden yazılıyor, diğer taraftan yeni bir dünya kuruluyor. Bütün olaylara ve gelişmelere böyle bakmak ve böyle görmek gerekiyor. “Dersim Meselesi” gibi geçmişte cereyan eden veya günümüzde “Suriye Sorunu” olarak gündemde olan sorunları da bu açıdan değerlendirmek gerekmektedir.
Peki, bu açıdan baktığımızda, bu gibi geçmişte kalan veya günümüzde cereyan eden önemli olayların köklü ve kalıcı çözümü nedir, bu konularda yapılması gerekenler nelerdir?
Önce bizim “Adil Düzen” olarak önerdiğimiz il bağımsızlığı düzenini getirmeliyiz.
“Adil Düzen”e göre gerçekleştirilecek yapılanmada Tunceli bağımsız il olur. Oranın yönetimi Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhinde dava açar. Devlet müruru zamanı nazarı itibara almazsa “hakemler” inceleme yaparlar, olayları tam olarak tesbit ederler. Ondan sonra, o dönemde yapılmış bir haksızlık varsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tazminata mahkum ederler ve ölenlerin vârislerine “tazminat” yani “diyet” ödenir.
Başbakan devleti temsil etmez, devlet adına özür dileyemez.
Dersim yani Tunceli halkından özür dilenecekse devlet başkanı özür diler.
***
Aslında içinde yaşamakta bulunduğumuz bu mevcut düzende yapılacak bir şey yoktur. Dersim’den sürülenler cehennemden cennete gitmişlerdir. Gittikleri yerde iş kurmuşlar ve zengin olmuşlardır. Şimdi ‘geri gidin’ deseniz hiç kimse geri gitmez. Orada kalanlar da zaten bunu istemezler. Çünkü o zaman öldürülenler sürgün edilenlerin akrabalarıdır.
Biz bağımsız ili Kur’an’dan istidlâl ederek söylüyoruz, müspet ilme istinat ediyoruz. Ama tedavi önerimiz sadece bu derdin değil, aynı zamanda her derdin veya en azından bunlara benzer pek çok derdimizin devası mahiyetindedir.
Nitekim Suriye Devleti’ne de yapılacak tavsiye yöneticileri değiştirmek değil, seçim değildir; yerel yönetimlere bağımsızlık vermektir. Eğer Başkan Esad bunu yaparsa, o zaman Suriye’de “Adil Düzen” kurulur veya kurulması için ilk adım atılmış olur.
***
Batı uygarlığının beşiği Avrupa’da birçok ülke krallıkla yönetiliyor. Eski Büyük Britanya’nın, zamanımızdaki İngiltere Devleti’nin yönetimi krallıktır. İngiltere kralı aynı zamanda Avustralya kıtasının da kralıdır, Kanada’nın da kralıdır! İngiltere için ve Avrupa’daki pek çok ülke için meşru olan yönetim şekli Araplar için neden meşru değildir?!. Bu çifte standart ve bu suni gerekçeye dayanarak yapılan saldırılar, sömürüler, işgaller, katliamlar, tecavüzler vs insanlık mıdır, medeniyet midir, iddia edilen demokrasi midir?!.
***
Sadede ve sonuca gelelim. Onların asıl yapmak istedikleri nedir? Biz asıl bu konuya açıklık getirelim, bu konu üzerinde duralım. Malum olduğu üzere horozlar normal şartlarda aslında birbirleriyle dövüşmezmiş ama bir horozu diğer horozun üstüne atınca zorunlu olarak dövüşme başlarmış. Sömürü sermayesinin tek istediği şey var, İran’la Türkiye’yi kapıştırmak. Ancak sermayenin önünde önemli ve bir türlü aşamadığı bir engel var; binlerce yılın devlet tecrübesi olan iki devlet yani Türkiye ve İran bir türlü dolduruşa gelmiyor.
Şimdi Türkiye Suriye’ye saldıracak…
Ardından İran mecburen müdahale edecek…
İslâm âleminin iki güçlü devletinde kan gövdeyi götürecek…
Asıl gaye budur, asıl nihai niyet budur.
Madem sözü “Adil Düzen” açısından yapılması gerekenlere kadar getirdik, kısaca da olsa çözüm olarak yapılması gerekeni hatırlattık, yine bu açıdan sözü tamama erdirelim.
Adil Düzen Çalışanları ve sempatizanları kesinlikle endişe etmesinler. Ülkemizde ve dünyada her ne olursa olsun, olanlar “Adil Düzen” lehinedir. Adım adım gelmekte olan “Adil Düzen”dir, “Adil Ekonomik Düzen”dir, “Adil Düzen Medeniyeti”dir.