Senaryoyu biz yazalım, oyunu biz oynayalım…
Dünya denen bir sahnede oyunumuzu oynuyoruz! Bu oyunu, bu senaryoyu kim yazdı? Bu oyunda biz neyiz; oyuncu mu, seyirci mi, yöneten mi, yönetilen mi?!.
Bir başka soru da şöyle: Senaryo yazanlar mı yoksa sahnede oynayan aktörler mi belirleyici? Cevap da dikkat çekici: Genelde oyuncular ön planda gözükür ve kimse bu oyunu yazan biri var mı diye sormaz. Bu senaryolar sadece bazı olaylarla sınırlı değildir...
Mesela Suriye, mesela Libya, mesela Mısır ve diğerleri… Mesela renkli devrimler, mesela Arap Baharı, mesela Amerikan sonbaharı, mesela iflas eden Avrupa ülkeleri İzlanda, Yunanistan (sıradaki İtalya, İspanya, Portekiz, Fransa, …) ve diğerleri… Mesela işgal edilen Irak ile Afganistan ve sıralarını bekleyen diğerleri… Mesela çöken SSCB, çökmekte olan AB ve sıralarını bekleyen diğerleri… Mesela çöken komünizm (veya -bazı itirazlara rağmen- sosyalizm), çökmekte olan kapitalizm ve sıralarını bekleyen diğerleri…
Mesela çökmekte olan bir medeniyet ve yeni yeni oluşmakta olan Yeni Bir Dünya, kurulmakta olan 1000 yıllık yeni bir medeniyetin ilk 100 yılının yaşanan ilk 10 yılı…
***
Türkiye denen ülke dünya sahnesinin ve oynanan oyunun neresinde?..
Türkiye bu sahnede senaryo yazan mı, yoksa yazılan senaryoyu oynayan mı?..
Türkiye yolların kavşak noktasında olduğunun, kıtaları birleştiren ana merkezde konuşlandığının, kültür ve medeniyet köprülerinin beşiği bulunduğunun, yeni 1000 yıllık medeniyeti inşa etmek üzere yetiştirilip görevlendirildiğinin farkında mıdır?!.
Türkiye; dünya sahnesinde bugün var olan ve son birkaç asırdan beri oynanan “Kuvvete Dayalı Zalim Düzen” oyunun yerine, senaryosunu yazmak ve oyunun baş aktörü olmak üzere “Hakka Dayalı Adil (Ekonomik) Düzen” oyununu oynamakla görevli olduğunun farkında, ferasetinde, bilgisinde, bilincinde, idrakinde, şuurunda vs. midir?!.
*
Tamam…
Yeni Bir Dünya…
Yeni bir dünya düzeni…
Yeni bir ‘İnsanlık Anayasası’…
Yeni bir ‘Bin Yıllık Hak Medeniyeti”…
Yani…
“Adil (Ekonomik) Düzen” ve “Adil Düzen Medeniyeti”…
Ama nasıl?!.
Dediğinizi duyuyorum; duyar gibi oluyorum ve cevabını veriyorum…
*
Suni devletler yazılan senaryoları oynarlar...
Gerçek devletler kendi senaryolarını yazar ve baş rolde oynarlar…
“Mesela Suriye” demiştik, yazımızın başında…
Aslında ‘Suriyeliler’ diye bir halk yoktur, ‘Suriye’ diye bir devlet de yoktur...
Geçen yüzyılın başında ‘İngilizler’ denen birileri tarafından yazılan senaryo, cetvelle çizilen sözde sınırlar, adına ‘Suriye’ denen suni ülke ve bugüne uzanan ‘sonuçları’ vardır…
Türkiye şimdi bu yazılan yeni senaryonun ve oynanan yeni oyunun neresinde?!.
***
“Adil Devlet ve Dünya Düzeni” yapılanmasına göre yapılması gerekenleri kısaca hatırlatalım: İnsanlık yüze yakın ülkelere… Ülkeler yüze yakın illere… İller yüze yakın bucaklara… Bucaklar yüze yakın ocaklara ayrılırlar... Doğal yapıları buna müsaittir...
Ocaklar birlikte yaşarlar… Bucaklar birlikte çalışırlar… İller birlikte iç güvenliği sağlarlar... Ülkeler dış savunmayı yaparlar... İnsanlık uygarlaşmada birleşir...
Bugünkü suni devletçikler bu bölünmelerin acemice olması veya maksatlı yazılan senaryoların uygulanması sonucunda doğmuştur; Suriye gibi sorunların ana sebebi de budur...