DEPREM(2): Sorunlar ve SOSYAL TUFAN
Reşat Nuri EROL
‘BU İHMALLER CİNAYET’ -“Enkaza baktığınızda, malzemenin ne kadar kalitesiz olduğunu, o betonun adeta kuma dönüştüğünü, zemin kattaki beton blokların zayıflığından ya da kaldırılmasından bütün bir binanın ve içindekilerin acı fatura ödediğini görüyorsunuz. Belediyeler (devlet/hükümet/siyaset) de müteahhitler (siviller ve kurumları) de denetim elemanları (bürokrasi) da bu ihmallerin cinayetle eşanlamlı olduğunu artık görmek durumundadır...” Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan
‘17 TIRIMIZ YAĞMALANDI’ -“17 TIR’ımız, yağmacılar tarafından talan edilmiştir. Van’daki çadır kentimiz de bu yağmacılar tarafından talan edilmiş, vatandaşların direnci sayesinde oradaki 50 çadırımız muhafaza edilebilmiştir. Van’daki Kızılay Şube Başkanlığımız, bunlar tarafından basılmıştır...” Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar
‘ÇÖKEN EVLERİN ALTINA DİNAMİTİ YAPI DENETİM FİRMALARI KOYDU’ / Haberin özü ve özeti şöyle: -Özel şirketlerin yapı denetimlerinin altından skandal çıktı. Şirketlerin yüzde 90’ı denetimleri kağıt üstünde yaparken, hazırlanan raporlarda hayatta olmayan ölmüş mühendislerin imzası bulunuyor... Yapı Denetim Kuruluşları Birliği İstanbul Şube Başkanı Tekin Saraçoğlu’ndan korkunç iddia: “Çürük malzemeler denetim olmayan illere gönderildi. Van’da devletin denetim uygulamasının dün başlaması, çürük malzemenin bu bölgeye de gidebileceğine işaret ediyor…”
Anlayanlara; bu üç haber ve beyanat ‘YORUMSUZ’ çok şey anlatıyor. Nasıl bir ‘SOSYAL TUFANI’ yaşamakta olduğumuzu gösteriyor. Bu acı itiraf ve olumsuzluklara yorum yazmak içimden gelmiyor. Sadece bizzat yaşadığım bir-iki örneği kısaca anlatacağım.
17 Ağustos 1999 Depremi hemen sonrasında İzmit, Adapazarı, Gölcük, Yalova taraflarına her gidişimde çok şeyler yaşadım, çok şeyler gördüm… Hele Düzce Depremi sonrasında, Üstadım Süleyman Karagülle ile o ilçede (şimdi il oldu), Akevler İstanbul Konut Yapı Kooperatifi olarak kendi imkanlarımızla kurduğumuz “Depreme Dayanıklı Ahşap Ev” örneği mücadelemiz… Bu mücadelede “belediye-bürokrasi-siyasiler-siviller” ile ilişkilerimizde yaşadığımız “deprem” değil de “tufan” seviyesindeki seviyesizlikler, ilgisizlikler, engellemeler ve daha bilmem neler de neler… Gördüklerimizin ve bizzat yaşadıklarımızın hepsini yazmaya kalksak onlarca “hikaye” olur veya “DEPREM!” ana isimli birkaç roman olur ama yazsak ne fayda!..
Sadece Türkiye’de değil, komünizm yani demir perde yıkıldıktan sonra Bulgaristan üzerinden Balkan ülkelerine yardım TIR’ları götürdüğümde, henüz yollarda, özellikle Arnavutluk’ta öyle yağmalar yaşadık ki!.. Demek ki olması gereken “devlet-düzen-sistem-insan” olmayınca, her yerde aynı sorunlar yaşanıyor… Aradan yıllar geçti, değişen bir şey yok, Van Depremi’nde de aynı sorunlar ve SOSYAL TUFAN” var olmaya devam ediyor!..
2005 yılında yapılan Deprem Sempozyumu’nda uzmanların Van ile ilgili tespitleri şöyle: “Olası bir depremde ilk olarak hasar görebilecek yapı tipleri betonarme binalardır. Bu binalar içerdiği nüfus bakımından kayıpların fazla olmasına olanak sağlayacaktır. Yapı kalitesi son derece düşük bulunmuştur.” Tesbit ve teşhis bu… Sonuç ortada…
Van’da 7.2’lik depremde beton binalar yıkılırken, 4-5 yüzyıllık camiler ayakta… Eski Van şehrinin Orta Kapı mahallesinde yer alan 444 yıllık Hüsrev Paşa Camii’nde tek bir çatlak oluşmamış, 1567 yılında Van Beylerbeyi Koca Hüsrev Paşa tarafından yaptırılan camide herhangi bir yıkım olmamış... Japonya’da depremde binaları yıkılan halk nerelere sığındı: Okullara... Bizde ise okullar, yurtlar, öğretmen evleri, devlet lojmanları yani “devletin, düzenin, sistemin, bu sistemin yetiştirdiği insanların yani müteahhitlerin ve diğer sorumluların” yaptığı neredeyse her şey yıkıldı, hepsi yerle bir oldu!!!
“DEPREM” değil, “SOSYAL TUFAN” seviyesindeki “tesbit ve teşhisler” böyle…
“SOSYAL TUFAN”a mukabil “tedavi, çare ve çözümlerimiz” gelecek yazılarda…