Hak gelmeden bâtıl gitmez
Reşat Nuri EROL
Kapitalistler ve özellikle bu sistemi ayakta tutan Yahudiler bir taraftan sosyalizmi kötülemekte; kendilerine ‘Çaresi nedir?’ dendiği zaman da ‘kapitalizm’ demektedirler!.. Kapitalizm de tenkit edilince, ‘Evet, o da kötüdür ama ondan iyisi yoktur!’ demektedirler!..
Diğer taraftan sosyalistler ve komünistler de kapitalizmi kötülemekte; kendilerine ‘Çaresi ne?’ diye sorduğunuzda ‘sosyalizmdir’ derler!.. Sosyalizmin kötü taraflarını gösterince, ‘Evet, doğru, öyledir ama ondan iyisi yoktur!’ derler!..
Her iki taraf da böylece kâinatın kötülükler üzerine kurulduğuna insanları inandırarak ve Erbakan’ın timsah örneğindeki her iki kötülük, katliam yani barış değil savaş, sömürü ve zulüm çenesini de ellerinde tutarak insanlığı sömürmeye devam etmektedirler.
Bu durumun anlamı nedir? Onlara yani kapitalist ve sosyalistlere (komünistlere) göre Allah kâinatı yaratmış ama kötülükler içinde yaratmış, doğru dürüst bir şey yok, doğru dürüst düzen yok!.. Onun için insanlık bu iki kötü, katil, savaşçı, sömürücü ve “zalim düzen” içinde kıvranarak yaşamaya mahkumdur diyorlar!.. Onlar böyle düşündükleri ve böyle dedikleri için de ne sosyalizm ne de kapitalizm bir işe yaramıyor. Oysa sosyalizmin de iyi tarafları var, kapitalizmin de iyi tarafları var. Karşı tarafları kötüleyeceklerine kendi iyi taraflarını gösterseler, o zaman işbölümü içinde kapitalizm de yaşar, sosyalizm de yaşar.
Sömürü sermayesi siyasi partilere de böyle yaptırıyor. Partiler birbirlerini kötülemekle meşguldürler. Oysa iktidar olsun muhalefet olsun parti olarak iyilik yapar, insanlığa iyilikleri ve doğruları anlatırlarsa, kendileri de yararlanırlar, karşı tarafı da yararlandırırlar…
Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan teşhiste onların yaptıklarının kötü taraflarını ortaya koydu ama aynı zamanda tedavide “Adil (Ekonomik) Düzen”i de ortaya koydu. Bu sayede bugün dünya değişmiştir, Türkiye değişmiştir. Türkiye’nin değiştiğini ve geliştiğini herkes kabul ediyor.
Neden değişti, kim değiştirdi? İşte bundan bahsedilmiyor.
Oysa Türkiye ve dünyadaki bu değişme ve gelişmeye Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın önderliğindeki Millî Görüş Hareketi sebep oldu...
Bu arada önemli bir noktaya da dikkat etmeliyiz. Hakkı getirmeden körü körüne bâtıl düşmanlığı, kapitalizm ve kömünizm/sosyalizm düşmanlığı yapmamız manâsızdır. Şimdilik kapitalizm ve dolar sayesinde insanlık yaşamakta. Dolar düşmanlığı yapacağımıza, -bu köşede hep anlattığım- dolardan daha iyi para sistemini getirmemiz gerekir.
Biz Adil Ekonomik Düzen Çalışanları olarak işte bunu yapıyoruz, bunu yapmalıyız. Mal karşılığı senet, senet karşılığı para sistemini getirerek bugünkü şirk düzenine son vermek istiyoruz. Karşılıksız paraya tapmak, onun için çalışmak şirktir. Karşılığı olan para için çalışmak ise ibadettir. Mesele bu kadar açıktır. FAİZ PARASI ŞİRKTİR. EMEK PARASI İBADETTİR.
***
Dün Ankara’daydık; ESAM İstanbul Şubesi olarak, ESAM’ın “MİLLÎ ANAYASA ŞURÂSI” ikinci gün programına katıldık… Ankara’ya gitmişken, Ankara’dan nasıl yönetildiğimize bakalım: Hazine Müsteşarlığı’nın verilerine göre, merkezi Ankara yönetiminin brüt borç stoku Ağustos ayında 509,3 milyar lira, Temmuz ayında 501,4 milyar lira, Haziranda 495,9 milyar lira, Mayıs ayında 492,2 milyar lira, Nisan ayında 487 milyar lira, Mart ayında 486 milyar lira, Şubat ayında 483 milyar lira, Ocak ayında da 478,3 milyar lira düzeyindeydi!!! Eylül sonu itibariyle 514,5 milyar liraya ulaşan merkezi yönetim brüt borç stokunun 362,1 milyar lirasını Türk Lirası cinsi, 152,4 milyar lira tutarındaki kısmını da döviz cinsi borçlar oluşturdu. Merkezi yönetim brüt borç stokunun 366,7 milyar lirası iç borç, 147,8 milyar lirası da dış borç stokundan oluştu!!! Yani borç bataklığında yavaş yavaş batmaya devam ediyoruz… (Önder Sipahioğlu kardeşim, bu rakamları hatırlattığın için teşekkürler…)