Zehirli SÜT!
Dört beş gündür sırasıyla “Batı çıkmazda… İnsanlık çıkmazda…” dedik; “İslâm, İslâm ekonomisi, siyaset, sistem…” dedik; “Yeni Anayasa Hikâyesi” dedik; “Acı gerçekler” dedik… Bunları derken, “ANAYASA” merkezli acı gerçekleri anlattık…
Bugünkü yazıma, benim gibi 1950-60’lı yıllarda ilkokula gidenlerin çok iyi hatırlayacağı bir “Amerikan sütü/zehiri” hatırası ile girizgah yapacağım…
Bazı “acı gerçekler” anlaşılsın ve ibret alınabilsin diye…
Osman Güner arkadaşımız anlatıyor: “1960’lı yıllarda ilkokula gidiyordum. Öğretmenimiz süt tozu paketleri dağıttı; ABD’den yardım olarak gelmiş! Bizim evde 100’e yakın keçi vardı, 30’dan fazla inek vardı. Süt ve yoğurdu satma imkânımız yoktu. Bize yetecek kadar her türlü süt ürünümüz vardı. Ama ben cicili paketler içindeki süt tozu paketlerini sevine sevine eve getirdim. Eve girmeden önce avluda dedemle karşılaştım; ‘Elindeki nedir?’ diye sordu. Açıkladım... ‘Bizim sütümüz var, götür onu geri ver, sütü olmayan çocuklara versinler.’ dedi. Aslında köyümüzde sütü olmayan ev yoktu. Ben biraz duraklayıp götürmek istemedim. ‘Oğlum, bunlar bizim iyiliğimiz için bunu vermiyorlar, bizi zehirlemek için gönderiyorlar!’ dedi. Ben okulda aldığın derslerden kendime güvenerek dedeme karşı geldim. Söylediklerini okula gitmemiş dedemin cehaletine yordum. Ona itirazlar ettim. Beni ikna edemeyince inandırmak için bir deneye başvurdu. Güçlü bir köpeğimiz vardı. ‘Git, süt tozunu süte çevir getir.’ dedi. Gittim, süt tozundan süt yapıp getirdim. Köpeğimiz kulübesinde idi. Götürdük ve önüne koyduk. Ağzını koydu, yaladı, çekti, bırakıverdi; ‘Siz beni zehirlemek mi istiyorsunuz?!.’ anlamında hırsla bize baktı. Saldıracak gibiydi. Kabı aldık. Dedem onu suda yıkadı. Sonra bana ‘Git, evden bizim sütten getir.’ dedi. Evden yarım kilo kadar sütü götürüp yıkanmış kaba koydum. Yine köpeğin önüne sürdük. Ağzını koydu. Bir defa nefes aldı. İki içimde sütü bitirdi. Dedem hiç okula gitmemişti ama öğretmenimden ve o sütleri okulumuza gönderen yetkililerden daha çok şey biliyordu...”
O yıllarda Türkiye’de ilkokulda okuyup da köpeğin bile içmediği Amerikan sütünden içmeyen yani zehirlenmeyen var mıdır?!.
***
Batılılar, Avrupalılar, Amerikalılar, yani sömürü sermayesi sahipleri veya onların işbirlikçileri; yeni buldukları şeyleri önce doğulular üzerinde denerler ve orada başarılı sonuçlar elde ederlerse sonra kendileri de kullanırlar. Gazetelerde okumuşsunuzdur; şu sıralar BM şemsiyesi altında yani mülteci kamplarında aç Somali halkı üzerinde ilaç ve gıda denemeleri yapıyorlarmış… Daha başka yerlerde kim bilir daha neler yapıyorlardır…
Biz yine yukarıdaki örneğimize dönelim. Süt tozu o tarihlerde yeni keşfedilmektedir. Deneyler yapılmakta, içine birtakım şeyler karıştırılmakta, Türkiye gibi ülkelere gönderilmektedir. O zaman kobay fareleri olarak okul öğrencilerimizi kullanmışlardır...
Bu durum şimdi de devam ediyor... Yeni bir ilaç çıkarsa, Batı önce bize satar ve bizi kobay olarak kullanır!.. Satamazsa, “yardım/bağış” olarak gönderirler!!! Onu da yapamazlarsa; “grip ve hastalık salgınları” (kuş gribi, domuz gribi vs) üretirler!!!
***
Batı, kendi fabrikalarını desteklemek için yeni çıkan malları ihraç etmiyor... Mesela, Türkiye’ye renkli televizyon yıllar sonra gelmiştir... Önce renksiz televizyonların fabrikaları renkliye çevrildi, eski stoklar bitti; yeni stoklara geçildikten sonra Türkiye’ye renkli televizyon geldi... Miadı dolmuş silahlarını ve mermilerini bize satarlar…
Otomotiv sanayii de böyledir, biz bugün bile hâlâ “yerli otomobil hikâyeleri” veya “büyüklere masallar” ile oyalanıyorken; Erbakan’ın “DEVRİM” arabalarının başına gelenleri ve Anadol markadan Murat’a yıllarca yediğimiz kazıkları hatırlayıverin…
Batı ve ABD bunu yalnız yiyecekte, giyecekte, ilaçta, silahta yapmıyor; her çeşit sosyal yenilikte, siyasette, “ANAYASA” ve yasalarda de böyle denemelere girişiyor...
Bu girişten sonra gelecek yazıdaki konu başlığımız şöyle olacak: Zehirli ANAYASA!