Acı gerçekler
Reşat Nuri EROL
Bize ulaşan “özel” bilgilerden biliyorum; Başbakanımız başta olmak üzere, bazı siyasilerimiz, yöneticilerimiz, bürokratlarımız ve her kesimden karşıtlarımız, bazen “hikâye” gibi anlattığımız bu “gerçekleri” okudukça canları sıkılıyor, kimileri de hakları olmadığı halde haddinden fazla kızıyormuş… Ne güzel, demek ki yazdıklarımız etkili oluyormuş!..
Ama ne gezer… Keşke etkilenseler ve gereğini yapsalar… Keşke etkilenseler de “tesbit ve teşhis” ötesinde “çare ve çözümler” de içeren bu önerilerimize kulak verseler… Keşke; ‘Yahu, biz laf olsun torba dolsun gibisinden değil, gerçekten “Yeni Anayasa ile ilgili -veya diğer bütün konularda- kimin ne görüşü varsa getirsin bakalım!..” diyoruz ya; bir kerecik insafa geldik, gelin hele bi anlatın bakalım, ne diyorsunuz, ne istiyorsunuz?’ diyebilseler ve dediklerini yapabilseler… Hadi bakalım, bir kerecik mert olup itiraf edin; durum aynen böyle değil midir? “Efendim, hayır, öyle değil” diyebiliyorsanız ve gerçekten herkesi dinliyorsanız… O ZAMAN HERKESİ DİNLEYİN; BU ARADA BİZİ DE DİNLEYİN… Biz Hakk’ın ve halkın sözcüleriyiz, Kur’an’dan ve ilimden anladıklarımızı size anlatıyoruz... Güya herkese kulağınızı açıyorsunuz da; Kur’an’a ve ilme neden kulaklarınızı tıkıyorsunuz?!. Israr ve inatla “kör-sağır-dilsiz” olmak neden ve neyin alâmeti?!.
“Efendim, sizden başkaları da var…” diyormuşsunuz...
O zaman onları çağırın, bizi de çağırın, -işte, bir kere daha açıkça yazıyoruz- onların ve elbette kendinizin de özellikle bu konu/lar/da ne kadar “cahil” olduğunuzu görürsünüz...
Geçmiş kırk yıllık tecrübelerimize ve yaşadıklarımıza istinaden yazıyoruz: Bizim olduğumuz yere gelemezler ki... Şimdiye kadar gelemediler, bundan sonra da gelemezler…
Batı yani “sömürü sermayesi” madem ki denemek istiyor, varsın denesin!.. Meclis’ten geçirin kapalı kapılar ardında hazırlanmış olan o anayasayı; Siz “deneme tahtası” olun, onlar da heveslerini alsın... Ama şunu bilin, anayasa ve yasalar “devlet” var oldukça geçerlidir... Devlet yıkılmaya doğru gidince “anayasalar” da “yasalar” da biter; bunun farkında mısınız?!. O zaman ordun varsa yaşarsın, ordun yoksa soykırıma uğrar ve yok olur gidersin...
Bu son dediğime taze örnek mi istiyorsunuz: İşte, Avrupa’nın orta yerindeki memleketlerim Bosna ve Kosova veya Filistin, Afganistan, Irak, Somali ve diğerleri!..
Yeterince açık, anlaşılır ve net oldu mu?
İşte bu aldatmaca oyunlarını bozmak için halk olarak hayatımızın dinî, ilmî, iktisadî, siyasî ve sosyal alanlarında kendimiz teşkilatlanmalı, ülkemize ve bütün dünyaya “gerçek anayasa”nın ne olduğunu uygulamalı olarak göstererek anlatmalıyız... Bunu yapamaz ve başaramazsak; bu gidişle Türkiye yani Türkiye’deki “zalim düzen” yakında yıkılacaktır... O zaman eğer halkımız hazırsa, ordumuz hazırsa, biz yeniden ikinci cumhuriyetimizi kuracağız ve “Adil (Ekonomik) Düzen” gelecektir... Bu vesileyle insanlık da bu çare ve çözümü öğrenecek, Allah’tan başka melce olmadığını göreceklerdir...
Halkımıza ve Adil Düzen Çalışanlarına düşen görev; “Adil Düzen Anayasası”nı uygulama örneği ile hazırlamaktır... Ondan ötesinde ümidimizi kesip beklememiz ve Allah’a sonsuz bir tevekkülle tevekkül etmemiz gerekmektedir... Biz bir kişi kalsak bile yolumuza devam etmek zorundayız... Allah böyle emrediyor, peygamberler de öyle yaptılar… Bizim çabamız, çalışmalarımız, gayretlerimiz, devamımız “saatin ertelenmesine” sebep olmaktadır... Bilmeyenler, buradaki “saatin” ne olduğunu soracaklardır… Elhamdülillah, ülkemizde “saatin” ne olduğunu bilenler vardır… Bilmeyenler bilenlerden öğrenebilirler…
Bu vesileyle hatırladım, size de hatırlatma gereği görüyorum: Şu meşhur ve de dünya çapında yaygınlaşan “diyalog meselesi” var ya… Sahi, “dindarlar arası diyalog” neden yok?!. Bu diyalogsuzluğun makul bir gereğini ve gerekçesini bilen var mı?!. Bakmayın bugünkü yazımızın başından itibaren bazı gerçekleri yazdığımıza; insanlar incinmesin diye bilip de yazamadığımız öylesine “acı gerçekler” var ki... Aslında bu gazetenin ve bu köşenin müdavim okuyucularındansanız, o zaman siz de bu “acı gerçekleri” çok iyi biliyorsunuz…