Yeni Anayasa Hikâyesi
Reşat Nuri EROL
Başbakan, Meclis Başkanı, ilgili bakanlar ve ilgili komisyonlar(!), güya yetkili(!) siyasiler diyorlar ki; “Yeni Anayasa ile ilgili kimin ne görüşü varsa getirsin! Millî Mutabakat Anayasası hazırlayalım!..” Geçmişte veya son günlerde diyorlar da diyorlar…
Görev alanlar bu söylemlerin, bu deyişlerin, bu davetlerin, bu çağrıların göstermelik olduğunu bildikleri için hareketsiz bekliyorlar...
İlgililer, yöneticiler, siyasiler, bakanlar sadece “bakıyor” ve bekliyorlar!..
Emir öyle!
Sonunda, beş asırdan beri iyice palazlanmış olan tekel sömürü sermayesinin malum birilerine hazırlattığı “anayasa taslağı” gelecek…
Tekel sömürü sermayesinin emrindeki “millî olmayan medya” kuruluşları “Şok.. Şok.. Şok… Flaş.. Flaş.. Flaş… İşte bu!.. İşte mutabakat anayasası bu!.. İşte Araplara nice baharlar yaşatacak ve dünyaya örnek olacak anayasa bu!..” vuvuzelaları öttürecek…
Halk hiçbir şey anlamadan ve güya “asıl” olmasına rağmen hiçbir katkısı olmadan, güya halkın “vekili” olanlar bilip anlamadan parmak kaldıracak ve Meclis’ten geçecek...
İşte “Yeni Anayasa Hikâyesi” budur, bundan ibarettir.
***
Bizim duyduğumuz ve bildiğimiz çok şey var ama…
Her şey de açıkça yazılmıyor, açıkça yazılamıyor ki!..
Ayrıca, yazmaya ne gerek var; herkes biliyor ve yaşıyor!..
Yukarıda yazdıklarımıza “delil” olarak “Yeni Anayasa” ile ilgili bu köşede yazdığımız “nice yazı, nice teklif, nice açık mektup, nice …” yeterli değil mi?!.
Yazdığımız yazıların, tekliflerin, “açık” veya “özel” mektupların sayısını biz bile unuttuk; buna rağmen hiçbir yerden ses-seda yok, ilgi-alaka yok, “tık” yok…
Sanki “kör-sağır-dilsiz” insanlar diyarında yaşıyor gibiyiz…
Biz henüz 1970’li yıllarda her hafta “Millî Görüş Açısından Anayasa Çalışmaları” yapıyor, notlar hazırlıyor, seminerlerimize katılanlarla paylaşıyorduk… 1980’li yıllarda bu çalışmalar öylesine gelişmeye başladı ki, Erbakan Hoca’mızın önderliğinde “ADİL (Ekonomik) DÜZEN Projesi” doğdu ve 1990’lı yıllarda Refah Partisi bu proje sayesinde halkın teveccühünü kazanarak birinci parti oldu… Yine bu çalışmalar iki ciltlik “İSLÂM Devlet ve Dünya DÜZENİ” kitabımızın ve daha nice kitaplarımızın yazılmasına vesile oldu… Devamında “Adil Düzene Göre İNSANLIK ANAYASASI” çalışması ile birlikte bu çalışmaya “gerekçe” olan binlerce sayfalık “İNSANLIK TARİHİ” kitaplarımız da yazıldı…
Yazılmasına yazıldı da “kör-sağır-dilsiz” olanlara hiçbir faydası yok!..
***
Her neyse… Biz yine “hikâye” anlatmaya devam edelim…
Biz her şeyimizi Allah’a havale etmişiz ya, Allah bizi koruyor ya…
Küresel tekel sömürü sermayesi, ülkemizdeki bu denemesinden de bir şey elde edemeyecektir. Çünkü Türkiye gerçek anlamda “hukuk devleti” değildir. Yasalar göstermeliktir, sırf dünyaya “biz böyle demokratız, şöyle lâikiz, böyle liberaliz, şöyle sosyaliz…” diye söylemek için vardır. Yönetim ise keyfidir. Kanunlar istediği kadar değişsin; halk ve görevliler, asker ve sivil bürokratlar bildiğini okur…
Örnek mi istiyorsunuz? Ceza kanunu geldi. Kaç milletvekili okuyup da oy verdi? Dışarıda hazırlanan yasa gece yarısı kanunlaştı, iş bitti! Ama bir şey değişti mi? Hayır!
Özellikle Kemal Derviş döneminde bir gecede Meclis’ten geçen onlarca kanunu hatırlayın… O kanunlar çıktı da bu ülkede ne değişti, Türkiye “kanun devleti, hukuk devleti” olabildi mi?!. Sözde “Yeni Anayasa Hikâyesi”nin akıbeti de öyle olacaktır… Anayasa yapmasını bilmeyenler nasıl anayasa yapabilecekler ki?!. Bugüne kadar yapamadıkları bundan sonra da yapamayacaklarının apaçık delilidir… Vesselâm…