200 Yahudi ve sömürü sermayesinin tezgahları-1
Önce minik bir genel tesbit yapalım: Kapitalizmin ana merkezleri Amerika ve Euro Bölgesi’nde artık kanıksanan ekonomik sorunlar var; sömürücü faizci kapitalizm devam ettiği sürece de hep var olmaya devam edecek... Türkiye geçen hafta iki gün süren “İstanbul Finans Zirvesi” yaptı, bu zalim faizci kapitalist düzene ayak uydurmaya çabalıyor… Türkiye’de “rakamlara dayalı ve aldatıcı” işsizlik, enflasyon, kalkınma, büyüme, ihracat-ithalat, cari açık gibi konular gündemden hiç düşmüyor… Rakamlar yalan söylemez ama rakamlarla çok güzel pembe yalanlar söylenir; Türkiye’de de maalesef işte bu yapılıyor…
Son bir tesbit daha: ABD Merkez Bankası’nın (FED) piyasalarına yeni para vermeyeceğini açıklaması, global piyasalarda ekonomik tsunami oluşturdu... Amerika’da ekonominin canlanamamasının ve Euro Bölgesi’ndeki borç krizinin küresel durgunluğa yola açacağı beklentisi var… Amerika ve Avrupa’da, dolayısıyla dünyada durumlar böyle…
Demek istediğim o ki: Dünyada tam bir sömürü tezgahı var, sömürü çarkı dönmeye devam ediyor… Nasıl ve ne zamana kadar?.. İnsanlık uyanıp gereğini yapana kadar…
***
Bugünkü yazımızın başlığından da anlaşılacağı üzere, ABD’de yaşayan 200 kadar Yahudi ailesi, kurdukları sömürü çarkı ile dünya ekonomisini yönetmekte...
Her şeyden önce şu tesbit ve gerçek önemli: Amerika’daki Merkez Bankası (FED) bile devletin yani Amerikan halkının değil, işte bu 200 kadar Yahudinin “özel” bankasıdır!..
Yani…
Amerika Birleşik Devletleri’ni ve Amerika ekonomisini Amerika halkı idare etmiyor, 200 kadar Yahudi ailesi idare ediyor...
Bitmedi…
Sadece ABD’nin değil, dünyanın bütün Merkez Bankaları güya “bağımsız” veya “özerk” hâle getirilmiş, Türkiye dahil bütün ülkelerde bu bankalar devletlerinin emrinde değil, ABD Merkez Bankası’nın emrindedir, yani onları da 200 Yahudi ailesi yönetmekte...
Biz onların hiçbirisinin adını bile bilmeyiz, sadece 200 aile olduklarını duyarız, ABD Merkez Bankası’nın (FED) onların özel bankası olduğunu ders kitaplarında bile okuruz…
***
ABD Merkez Bankası (FED) doları basıyor ve dört kanaldan dünyaya sürüyor.
BİR: ABD Merkez Bankası (FED), dünya devletlerinin veya zenginlerinin çıkardıkları tahvilleri almakta, böylece piyasaya para sürmekte. Sonra tahvili iade ederek faizi ile birlikte parayı geri çekmekte. Ne var ki faizin iadesi mümkün değildir, çünkü piyasada faizi ödeyecek para yok. Tahvil alanlar bu sene daha fazla tahvil alarak geçmiş senelerin faizini de tahsil etme imkanını bulmakta. Böylece piyasada durmadan dolar çoğalmakta. Bununla dünyanın üretimini sağlamakta ve kontrol etmekte...
İKİ: ABD Merkez Bankası bankaların bono senetlerini kırmakta, böylece tüccarlara ticari kredi sağlamakta. Kredi elbette her zamanki gibi yine faizlidir. Faizin ödenmesi için her zaman faiz kadar fazla para çıkararak faizin kendisine ödenmesini sağlamakta...
ÜÇ: Üretimi tahvillerle, ticareti bono senetleriyle dengeleyen ABD’nin tekel bankası FED, yatırımları da yatırım kredileriyle denetlemekte. Az faizli yatırım kredisini vermekte, sonra kiralarla onları tahsil etmekte. Elbette yine faiz kadar fazla yatırım yaparak faizini tahsil etmekte...
DÖRT: ABD Merkez Bankası (FED), ABD devletine faizle borç vermekte, devlet de bu borçla devleti idare etmekte. Harcadığı bu paraları devlet topladığı vergilerle ödemektedir ama yine faiz kadar fazla para basmazsa halkın elinde vergisini ödeyecek imkan kalmaz, dolayısıyla onun için de fazla para/dolar basmakta...
Demek ki dünya ekonomisini elinde tutan ABD Merkez Bankası (FED) her yıl aldığı faiz kadar fazla doları basarak ve piyasalara sürerek ekonomideki dengeyi korumakta...
Bitmedi, devamı var…