Artık yeter!
Reşat Nuri EROL
Ne diyorduk? “ANAYASA” meselesi de “ADALET” meselesi de önemli diyorduk…
“Millî ve adil bir ANAYASA ve bu anayasaya bağlı olarak ADALET yani ADİL DÜZEN” olmadan doğru dürüst “devlet, hükümet, yönetim, istikrar” olur mu?.. “Adalet mülkün/yönetimin esası” ise; “adalet” yoksa orada “zulüm” var demektir…
Yani…
Türkiye’de ve dünyada “Adil Düzen” olmayınca, “zalim düzen” hükmediyor… “Dünyadaki bunalım” veya “Sosyal Tufan”ın tek sebebi “zalim düzen”dir… Dünyaya “Adil Düzen” gelmedikçe bu bunalım, tsunami ve tufanlar bitmez…
Durum böyleyken, tesbit ve teşhisler böyleyken, ülkemiz ve dünyamız “SOSYAL TUFAN” seviyesinde her türlü zulümler deryasında yüzüyorken; bizim dışımızda “Adil (Ekonomik) Düzen” gibi bir “çözüm ve medeniyet projesi” sunan veya sunabilen yok!..
***
ESAM, 21-22 Ekim tarihlerinde “Millî Anayasa Şûrası” düzenliyor… Haberi bugünkü (29.09.2011) Millî Gazete’de birinci sayfadan ve manşetten veriliyor: Yeni Anayasa MİLLÎ OLMALI… Kanaat ve görüşüme göre “Millî” kavramı, Erbakan Hocamızın anlatımıyla en geniş şekliyle anlaşılmalı ve gereği yapılmalıdır… Aslında ESAM Genel Sekreteri Prof. Dr. Arif Ersoy, mezkur haberde bu millîlik meselesine açıklık getiriyor ve diyor ki: Millî olması demek, milletimizin dünya görüşü ve değer ölçülerini yansıtan Anayasa olması demektir... Yeterince açık değil mi?..
Şûradaki gündem “Nasıl Bir Anayasa? Bürokratik Anayasa’dan, Demokratik ve Adil Bir Anayasa’ya Geçiş” olacak… Darbe ürünü 12 Eylül Anayasası artık gitmeli… Lâiklik tanımlanmalı ve ona göre yeniden yapılanmalı…
ESAM Başkanı, “Milletimizin büyük çoğunluğu “Hak ve Adalet Merkezli” “Millî, Demokratik ve Adil” yeni bir anayasayı arzulamaktadır” diyor… 1876’daki ilk uygulamadan beri aradan 135 yıl geçmiş, hâlâ millî ve adil bir anayasamız yok!..
Şimdi “Hak ve adalet merkezli, herkesin hak ve özgürlüklerini koruyan hukukun üstünlüğünü sağlayacak demokratik ve adil yeni bir anayasa” isteniyor…
“Dinsizliği özendiren lâiklik değil, dindarlığı teşvik eden bir lâiklik anlayışına göre anayasada düzenlemenin yapılmasını ve ateizme yol açan modası geçmiş lâiklik anlayışının son bulması” isteniyor…
Sayın Başbakan’ın üç kuzey Afrika ülkesini ziyaret ettiğinde gündeme getirdiği “Lâiklik meselesi”nin ne kadar önemli olduğunu, bu vesileyle bu köşede yazdığım son birkaç yazıda (6 yazı) açıklıkla belirttim; ayrıca “demokrasi, liberallik, sosyallik” kavramlarını da ilave etmeyi unutmadım ve hepsinin bize göre olması gereken tanımlamalarını yaptım…
Kavramların tanımı açıklıkla yapılmayınca, bulanık sularda balık avlamak kolay oluyor ve Cumhuriyet kurulduğundan beri kabak hep halkın yani Müslümanların başında patlıyor, zulmetmek isteyenler heva ve heveslerince istedikleri zulümleri yapıyor…
Artık yeter!
***
Yıllardan beri Erbakan Hocamızın önderliğinde anlatılan “Millî Görüş” ve “Adil (Ekonomik) Düzen” ile yine yıllardan beri bendenizin bu köşedeki yazılarımda “Adil Düzen merkezli çare ve çözümler” artık görülmeli… Üç maymunları oynayan ve göz göre göre “kör-sağır-dilsiz” davrananlar bu davranışlarına ve uygulamalarına artık son vermeli…
Halkımız ve bütün beşeriyet adına haykırıyoruz:
ARTIK YETER!
Çünkü bu “çare ve çözümleri” sadece biz, sadece halkımız değil, mazlum İslâm âlemi başta olmak üzere, zalim düzenlerin pençesinde inlemekte olan bütün insanlık bekliyor… Halkımızı ve insanlığı daha fazla bekletmeye hakkınız yok; ARTIK YETER!