“Bunalımdaki dünya”
Reşat Nuri EROL
Yazımın başlığında kullandığım tırnak içindeki ifade, Yaman Törüner’in bugünkü (Milliyet, 27.9.2011) yazısının başlığı… Yazının hemen başında dedikleri de şöyle: “Dünyamızda hem ekonomik, hem sosyal hem de doğal afetlerle gelen bunalımlar yaşanıyor. Anlaşılan, her şey yenilenecek. Kendini yenilemeyen, yeniliğe direnen ülkeler ya küçülecek ya da yok olacaklar. Demokratik sistem ve kurumları yaşatan, aynı zamanda da son sözü söyleyecek güçlü otoriteleri barındıran ülkeler ve bölgesel birlikler ayakta kalacak…”
Bizim bu köşede zaman zaman yazdıklarımızı hatırlatmış, “ekonomik, sosyal ve doğal afetler” demiş; bir tek bizim bu konuda dediğimiz “Sosyal Tufan”ı dememiş.
Sonra Afrika’daki açlıktan, Japonya’daki deprem ve tsunamiden, Türkiye dahil gelişmekte olan ülkelerdeki dünya krizinin yıkıcı etkilerinden, ekonomik krizin Çin’deki etkisinden, Ortadoğu’da diktatörlükler yıkılırken bölge ülkelerinde ekonomik değil sosyal bunalımların varlığından söz etmiş… Rusya demiş, ABD demiş ve “ABD’nin para basarak bu krizden çıkacağı anlaşılıyor” demiş… (Bu vesileyle daha önce yazdığımız ve yazmaya devam edeceğimiz “ABD, dolar ve sömürü sermayesi” yazılarımızı hatırlayınız…)
“Avrupa Birliği ne yapamıyor?” ara başlığından sonra dedikleri önemli: “Dünya, ekonomik ve sosyal krizler ile doğal felaketlerin yaralarını sarmaya çalışırken, Avrupa Birliği olduğu yerde debeleniyor. Yüzyılın başından beri bunalımlarla boğuşan ve çözüm üretmeye çalışan dünyamızda, bir tek son sözü söyleyecek otoritesi bulunmayan Avrupa Birliği(AB)’nin işi zor görünüyor…” Ülke olarak 50 yıldır ve özellikle de son 10 yıldır biz işte bu Avrupa Birliği’nin peşinde dolanıyor veya kapısında bekliyoruz!!!
Yaman Törüner dahil pek çok yazar “tesbit ve teşhis” konusunda mahir, doğruları yazıyor ama “tedavi, çare, çözüm” meselesine gelince, ne Türkiye’de ne de dünyada bizim dışımızda “Adil Düzen” gibi bir “çözüm ve medeniyet projesi” sunan veya sunabilen yok!..
Acaba neden?!.
***
“ANAYASA” meselesi de “ADALET” meselesi de hep gündemde… “Anayasa ve adalet” olmadan doğru dürüst devlet, hükümet, yönetim olur mu?.. “Adalet mülkün/yönetimin esası” ise; “adalet” yoksa orada “zulüm” var demektir…
Yani…
Türkiye’de ve dünyada “Adil Düzen” olmayınca, “zalim düzen” hükmediyor…
“Dünyadaki bunalım” veya “Sosyal Tufan”ın tek sebebi “zalim düzen” dir…
Dünyaya “Adil Düzen” gelmedikçe bu bunalım, tsunami ve tufanlar bitmez…
***
Meseleyi anlamak istiyorsak bu “anayasa-adalet-zulüm” penceresinden bakalım…
Aslında bütün insanlar aynı kromozomlara ve genlere sahiptir. Bu genler anne rahminde başlar, mezara kadar devem eder. Bu genlerin temel özelliğine göre insan hem “iyilik/adalet” yapabilmekte hem “kötülük/zulüm” yapabilmektedir. İnsan bunu bazen bilerek yapar, bazen bilmeden yapar. Bir kimseyi “iyilik yapmaz” kabul etmek yanlıştır, bir kimseyi “kötülük yapmaz” kabul etmek de yanlıştır. Bundan dolayı İslâmiyet’te “sabıkalı” yoktur, “dokunulmazlık” da yoktur. Her an herkes denetimdedir. İyilik yaparsa mükafatını alır, kötülük yaparsa cezasını çeker. İstisnasız bütün insanlar için bu böyledir.
Bundan dolayıdır ki “memurlar hata yapmaz, siviller hata yapar” ilkesi yanlıştır.
“AK Partililer kötülük yapmaz, CHP’liler yapar” görüşü de yanlıştır.
“Polis hata yapar ama hakim hata yapmaz” ilkesi de yanlıştır.
İnsan olan, beşer olan herkes hata yapar; insan beşerdir şaşar...
Milletvekilleri de hata yaparlar, yöneticiler de suç işlerler ama “hakimler” de hata yapar ve suç işlerler, “savcılar” ise daha çok suç işlemeye meyillidir diyebiliriz...
“Bunalımdaki dünya” konusunda “teşhisler” böyle, “tedaviler” gelecek yazıda…