Hangi lâiklik, liberallik, demokrasi, sosyallik?-3
Reşat Nuri EROL
Bu gibi derin meseleler “ilim”siz olmaz, “kitap”sız olmaz, “çalışmadan” olmaz, “emek vermeden” olmaz; bu olmazlar çoğaltılabilir ama “anlayanlara” bu kadarı da yeter!
Anlamayanlara, anlamamakta ısrar edenlere yani “kör-sağır-dilsizlere” bir şey yok!
Mahir Kaynak, bugünkü (dünkü) yazısını bitirirken yazdığı son cümlede şöyle bir ifade var: “Dünyayı anlayacak, hükümete anlatacak, akil devletin bir parçası olacak…” Mesele budur. Bugünkü İstanbul’da 42 üniversite, bütün Türkiye’de yüzlerce üniversite var ama “bu derin meseleleri çözecek 5-10 veya 3-5 gerçek ilim adamı profesör” var mı?!.
Var!
Sayın Başbakan R. T. Erdoğan’ın yıllar öncesindeki görevlendirmesiyle, “bu derin meseleleri çözen yegane medeniyet projesi olan “Adil Düzen”den Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı vazgeçirmek için” her hafta toplantılar yapıp “gizli raporlar” yazan 14 “prof” var! Bunların arasından yine de iki dürüst ve insaflı profesör (Sabahattin Zaim ile Hayrettin Karaman) çıktı ve raporlarının bir kısmını yayınladı; biz de her satırına gerekli cevapları yazdık. Peki, ya geride kalanlar, onların raporları nerelerde; versinler de cevaplayalım…
Hepsinden daha önemlisi; Erbakan “Adil (Ekonomik) Düzen”den vazgeçti mi?..
Yoksa, son olarak “Yeni Bir Dünya ve ADİL DÜZEN” diye bir kitap mı yazdı?..
***
Sayın Başbakan R. Tayyip Erdoğan, kuzey Afrika’daki Arap ülkelerine gitmiş, bizzat kendisinin görevlendirmesiyle yazılan reddiyelerle desteklenen dolaylı anlatımlarla bizden yarım yamalak öğrendiği “lâikliği” pazarlamaya kalkışmıştır... Oysa biz, “Adil Düzen” çalışmalarımızda Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a “lâikliği” anlatmış ve İslâm’ın da lâik düzen olduğu hususunda aramızda ihtilafımız kalmamıştı... Mezkur İstanbul uleması (14 profesör) buna şiddetle karşı çıkmış ve bizzat R. Tayyip Erdoğan’ın görevlendirmesiyle hazırladıkları raporlarda Erbakan’ı vazgeçirmeye çalışmışlardı...
R. Tayyip Erdoğan, o zaman “bir insan hem lâik hem Müslüman olamaz” demiş, “Adil Düzen”i bunun için reddetmiştir. Baktı olmuyor; sonunda tam olarak öğrenmediği ama hemen hemen tam olarak ifade ettiği “lâikliği” Araplara pazarlamak istemiştir...
Sonuç ne olmuştur?
Meramını anlatamamış, tercüme yanlışlığı dolayısıyla da tam tersi anlaşılmıştır...
***
Önce şu gerçeği belirtelim: İslâmiyet yalnız “demokratik, lâik, sosyal ve liberal düzen” değildir; dünyada İslâmiyet’ten başka “demokratik, lâik, liberal ve sosyal düzen” yoktur, bunların gerçeği yalnız İslâm’da vardır. Diğerleri bunların sahtesidir…
R. Tayyip Erdoğan oralarda Araplara diyecekti ki:
1- İslâmiyet demokratik düzendir. Demokratik düzen demek içtihat düzeni demektir. Herkes kendi içtihadı ile amel etmekle mükelleftir. Her topluluk da kendi icmaları ile amel etmek zorundadır. Batı demokrasisindeki fahiş hata “ekseriyet sistemi”dir. İslâm demokrasisinde “ekseriyet” yok, “hicret demokrasisi” vardır. Siz böyle bir demokrasiyi benimseyiniz. Başkanlarınız bu demokrasiyi getirsinler, yerlerinde kalsınlar. Başkanın değişmesi ile demokrasi gelmez. İngiltere rejimi krallıktır ama demokrasi vardır.
2- İslâmiyet lâik düzendir. Çünkü İslâmiyet’te zorlama yoktur. Herkes istediği dini benimser, istediği ibadeti yapar. Siyaset dine karışmaz. Herkes kendi sahasında tamamen serbesttir. Bu sayede barış mümkün olmaktadır. Şeriat demokrasidir. İslâmiyet de lâikliktir.
3- İslâmiyet liberal düzendir. Çünkü İslâm düzeninde kimse kimsenin fiyatına ve ücretine karışmaz. Buna “Adil Ekonomik Düzen” denmektedir.
4- İslâmiyet sosyal düzendir. Çünkü “zekât müessesesi” ile tüm insanların hayatları “sosyal güvence” altına alınmıştır. Hak düzendir, halkın yararına olan yegane düzendir.
“Şimdilik” son bir yazı ile konuya devam edeceğim…