15 Temmuz: İslâm/barış… ADİL DÜZEN gelmedi!
Kısa
Çok kısa
Hem de çok kısa
Ama her şeyi açık etsin…
İlk yazımı bu minvalde yazmış ve demiştim ki:
15 Temmuz: BİR MUSİBET BİN NASİHAT OLUR MU?
Ne dersiniz?
Oldu mu, oluyor mu, olacak mı; OLUR İNŞALLAH…
*
Yazıya böyle girmek, böyle bir girizgâh yapmak nerden geldi?
Anlatayım…
Sabah namazımı kıldım ve okumaya başladım…
Okumam gereken bütün yazarları okudum…
Sadra şifa, derde deva bir şey var mı?..
Diye sorarsanız; el-cevap: YOK!
Maalesef yok, yok, YOK!
*
Hepten yok değil. Minik kırıntılar var. Vereceğim kısacık örneklerler yetinin!
Biri dünkü okumalarımdan kalma…
Bir yazar, “Bin nasihat bir musibetten evla olsun artık!” başlıklı bir yazı yazmış.
Yazıya şu cümlelerle başlamış: “Gönül isterdi ki bin nasihat bir musibetten evla olsun; ama maalesef olmadı. Dahası, FETÖ’cü alçakların darbe teşebbüsü “bir musibet bin nasihatten evladır” sözünü bir kez daha doğruladı...” Daha sonra “15 Temmuz vakası gibi ikinci bir musibet bin nasihatten evla olmasın dileğiyle…” diyerek yazmaya devam etmiş… Okudukça, bu konuda yazdığım ilk yazı aklıma geldi…
Ne dersiniz?
15 Temmuz: BİR MUSİBET BİN NASİHAT OLUR MU?
*
Bugünkü okumalarımdan iki örnek vereceğim.
Bir yazar… Hadi, yazarın ismini de vereyim: Kemal Öztürk; “Büyük paradigma değişimi başladı” başlıklı bir yazı yazmış…
Yazı şu cümlelerle başlamış: “Türkiye için büyük bir paradigma değişimi, büyük bir mücadele, köklü bir sistem değişimi 15 Temmuz gecesi başladı...”
Ve şu cümlelerle sona ermiş: “Türkiye'de paradigmaların büyük değişimi başladı. Her alanda, ama her alanda bunu yaşayacağız. En önemlisi bugün YAŞ toplantısında askerin konumunda oluyor. / Musibetten bir hayır doğması, böyle bir şey olsa gerek.”
Dikkat: Yazarımız MUSİBETTEN bir HAYIR doğurmuş…
*
İkinci örneğim yazar Mete Yarar’ın “Akademik suikast timi!” başlıklı yazısından...
Yazı uzunca ve yazının sonu yani son paragrafı şu cümlelerle başlıyor:
“Ben sözümü tutuyorum. Sahada olmaya devam edeceğim. Belki önümüzdeki günlerde sizi şok edecek özel bilgilerle karşınıza çıkacağım. Tek söyleyeceğim şey, yazılıp çizilenlerle gerçekler arasında inanılmaz bir uçurum, müthiş bir bilgi kirliliğinin olduğu…” Hani, yazımın başlarında “Sadra şifa, derde deva bir şey var mı?.. / Diye sorarsanız; el-cevap: YOK!” dedim ya; yazarın demek istediği tam da işte budur.
*
Beni son ve SONUÇ ilgilendiriyor, o da bence şudur: Bu hareket ile de İslâm, barış, sistem, nizam, adalet yani “ADİL DÜZEN” gelmedi! Benim için önemli olan budur. İmam Hatip’ler ile Arapça’nın önünü kesen, kolej ile İngilzce’cilerin varacağı yer burasıymış!!!