15 Temmuz: BOSNA-KOSOVA’dan TÜRKİYE’ye!
BOSNA VE KOSOVA SAVAŞLARI yıllarıydı… Aynı zamanda RP İstanbul İl Başkan Yardımcısı olduğum yıllardı; Recep Tayyip Erdoğan da RP İstanbul İl Başkanı…
“Reis” dâhil herkese meramımı anlatmaya çabaladım, çok çalıştım, çok çırpındım ama hiçbirine anlatamadım, beceremedim, başaramadım, kendi kendime kahroldum…
Sivas ve Kayseri’deydim, o günlerde ve o gecelerde; BOSNA ve KOSOVA’dan sonra sıranın SİVAS ve KAYSERİ’ye geleceğini anlatmaya çalışıyor, çabalıyordum…
“Neden Sivas, neden Kayseri?” derseniz; en son oralardaki özel olarak evlerde birkaç kişiye veya büyük Kapalı Spor Salonları’nda binlerce kişiye anlatmaya çalışıyordum…
“Neden o fotoğraf, neden ısrarla Bosna/Balkan bereli o resim?” derseniz; gazete köşesindeki yazılarımın yanıbaşındaki o resim, o yıllarda, o bölgede (Sivas Gök Medrese’nin önünde) yani BOSNA VE KOSOVA SAVAŞLARI yıllarındaki dönemde çekildi… Kendi kendime KARAR verdim; artık farklı bir çabanın (kendimce cihadın) içinde olmalıydım… Ve o zamandan bugüne kadar yaptığımız çabaların içinde oldum…
Sivas ve Kayseri civarları, Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesi, Kosova ve Bosna/Sancak’tan, 1957 yılında Türkiye’ye ilk HİCRET ettiğimiz yer, ilk nüfus kaydım orada… Büyük Amcam Cemal Amca yüz yıl önce HİCRET etmiş; altmış yıl önce de Babam, Annem, kardeşlerim, Büyük Amcam Hamdi Amca ve Fazlı Amcam yani “üç aile” olarak HİCRET ettik… RP döneminde, Temel Karamollaoğlu Sivas, Arif Ersoy Çorum. Nizamettin Aydın Tokat’ta Belediye Başkanı olunca, birkaç ayda bir, değişik vesilelerle bu illerdeydim ama BOSNA VE KOSOVA SAVAŞLARI başlayınca daha çok gider oldum…
BOSNA VE KOSOVA SAVAŞLARI deyince, sadece Orta Anadolu’daki bu bölgeye değil, Türkiye’nin her yerine yetişmeye çabalıyordum… Antep “GAZİ”, Urfa “ŞANLI” ya; Sivas ve Kayseri’nin işgal edilip II. İstiklâl Savaşı sonrasında benzer “ünvanlar” almak zorunda kalmaması için Anadolu ve Türkiye müdafaasının Bosna ve Kosova’dan yani topyekün Balkanlar’dan başladığını anlatmaya çabalıyordum…
Zamanla, Kuzey ve Orta Afrika (Libya ve Sudan), Kafkasya ve Orta Asya ülkelerine yaptığım seyahatlerde de var olan vahameti bizzat idrak edip iyice kavradım…
Ve canhıraş bir şekilde “ANLAMA, ANLATMA” ve sonrasında yapılması gerekenleri “YAZMA” ve “YAPILMASI GEREKENLERİ YAPMA” çabasına giriştim…
Hep yazıyor ve hatırlatıyorum, bir kere daha hatırlatayım; 1990’ların başlarında “İSLÂM DEVLET VE DÜNYA DÜZENİ” (büyük boy, iki cilt, 1200 sayfa) kitabımız işte o zamanlarda ve işte bu günler (ve geleceğimiz) için yazıldı; diğer kitaplarımızla birlikte…
KUR’AN VE İLİM seminer çalışmaları da hemen bu çabanın ardından başladı ve 874 haftadan beri yani 17 yıldır aksamadan devam ediyor, bugün (23 Temmuz) 874. seminer günümüz; her hafta 10-15 sayfa KUR’AN TEFSİRİ yazmaya ve yayınlamaya devam…
Sekiz yıllık IRAK-İRAN SAVAŞI ve ardından gerçekleşen IRAK ve SURİYE işgalleri ve milyonlarca insanımızın katledilmesi bize çok şeyler anlatmalı…
Yetmediyse; ARAP BAHARI aldatmacası ve özellikle MISIR DARBESİ musibeti, gaflet ve dalalet, hatta hıyanet çukurlarında debelenenleri bir an önce uyandırmalı…
“15 Temmuz: BİR “MUSİNET BİN NASİHAT OLUR MU?” dediysem, önceki ilk yazımda; bir diğer sebebi de, işte buraya kadar yazdıklarımdadır…
DUA ve dileğim, “SOSYAL TUFAN” seviyesinde sorunlar var diyerek feryat edercesine bazı detayları yazdığım önceki yazımdaki yazdıklarımın anlaşılmasıdır… Ama sadece anlaşılması değil, devamında “ADİL DÜZEN” veya “KUR’AN DÜZENİ” dediğimiz sistemin ülkemizde ve bütün dünyada bir an önce kurulmaya başlanmasıdır…
15 Temmuz ile ilgili minik bir hülasa derseniz…
FAİL kim ve kimler derseniz; cevabım tek cümle:
SERMAYE ile dünyadaki ve ülkemizdeki İŞBİRLİKÇİLERİ…
NATO, ABD ve İngiltere, AB ve hepsinin Türkiye’deki hain yandaşları…